Sevgiliyi beklercesine hasretle beklenen Atatürk’ün siyasi vasiyeti

Prof. Dr. Metin Hülagü

Prof. Dr. Metin Hülagü

Atatürk’ün mal varlığını kime ve hangi şartlarda bağışladığı veya miras bıraktığında bir problem yoksa da onun geriye bıraktığı bir de yazılı bir siyasi vasiyetinin olduğundan bahsedilir.

Bu konu bugünlerde pek konuşulmasa da yakın zamana kadar hep tartışılagelmiştir.

Bu yöndeki tartışmaların mazisi ise hastalığının kesafet ve ciddiyet kazandığı 1938 yılı Ağustosuna kadar uzanmaktadır.

Rivayet o ki Atatürk; hastalığının giderek kökleşmesi ve sağlığına tekrar kavuşamayacağına kani bulunmuş olması dolayısıyla mali servetine dair bir vasiyetname kaleme aldığı gibi bir de siyasi vasiyetname kaleme almıştır.

Yazılı olmaktan ziyade rivayetsel bir suretle varlığına işaret edilen bu siyasi vasiyetnamesinde Atatürk güya ülkeye atide yön verecek ilkelere yer vermiş, vasiyetnamenin vefatından itibaren 50 yıl süre ile açılmayarak saklanmasını istenmiştir.

İlk defa dillendirildiği 1938 yılındaki rivayetlere göre söz konusu siyasi vasiyette yer alan maddelerden birisi örneğin, Meclis Başkanı Abdülhalik Renda’nın Atatürk’ün vefatı sonrasında, Meclis tarafından yeni bir seçim yapılıncaya kadar Geçici Başkan olarak görev yapacak olmasıdır. Oysaki böyle bir yola gidilmesi zaten o tarihte geçerli bulunan kanunlar gereğiydi. 

Hal böyle olsa da Türk toplumunda yaygın bir inanç halinde Atatürk'ün bir de siyasi vasiyeti olduğu hep konuşulup dillendirilmiştir.

Atatürk’ün yazılı surette geride bıraktığı siyasi bir vasiyetnamesinin bulunup bulunmadığı konusu, ulaşılabilen ABD diplomatik belgelerinde açık bir beyan yahut dolaylı bir ifade ya da ima şeklinde de olsa söz konusu edilmiş değildir.

Diğer taraftan Atatürk’ün Dolmabahçe Sarayı’nda hasta olarak yattığı günlerde İsmet İnönü’nün her daim yanı başında olmasını istemiş olması herhalde İsmet Paşanın sadece yanı başında nöbet tutması için olmasa gerekir. Muhakkak ki iki eski dost, aralarında zaman zaman anlaşmazlıklar vuku bulmuş olsa da, Atatürk’ün vefatı sonrası Türkiye’nin istikbalini, dünyanın siyasi açıdan gidişatını ve atılması gereken adımları, yaşamlarının en ayrılmaz parçası olan onca ateş, barut, duman, savaş, kan ve ihtilal tecrübesi çerçevesinde, yeterince müzakere edip değerlendirmiş olmalıdırlar.   

Varlığı sıkı bir iddia ile dile getirilen ancak bugüne kadar bir türlü açılıp açıklanmayan gizli vurgulu siyasi vasiyetinin temel öğesinin hilâfet olduğu belirtilmiş olmasına ve Türk siyasi ve toplumsal yapısının henüz açıklanmasına hazır olmadığı mazereti ile önce Kenan Evren tarafından açılması ve açıklanması güya 25 yıl ertelenen fakat erteleme süresinin dolmasına rağmen vasiyetnamenin bırakınız açıklanması, varlığından dahi söz edilmez hale gelinmiştir.

Böyle bir durum da gayet tabii olsa gerekir. Zira açılması için açılan davalar ortada bir vasiyetname olmadığı için anlam kazanamamış, TBMM Başkanlığı’na verilen soru önergeleri, değil açılması, varlığına dair bile olumlu bir cevap ile karşılık görmemiştir. Ancak var olduğuna nedense muayyen bir kesim tarafından hep inanılmış, açılması istenmiş ve açılacağı gün, bir sevgiliyi beklercesine, hasretle beklenir olmuştur. En ziyade bekleyenlerini ise iktidarda halihazırda muhafazakâr bir reisicumhur, milliyetçi-muhafazakâr bir hükümet ve daha önemlisi başkanlık sisteminin olmasına rağmen, muhafazakâr denilen kesimden insanlar oluşturmuştur.

Halife olmayı kabul etmeyen; kral olmayı benimsemeyen; mevcut halifeyi apar topar yurtdışına sürgün eden; Charles H. Berrill beyanıyla, ateist değilse de deist olduğu kendi ifadeleri ile muhakkak olan; mason Mustafa Edip Servet Tör’ü Türkiye’yi temsilen ter ü taze inkılabın öngördüğü kasketi ile gözlemci olarak 1926 Mekke Hilafet Kongresi’ne gönderen; halefi olarak, dünyevi ve uhrevi felsefeleri itibarıyla birbirinden pek de farkı olmayan, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak ve Kazım Özalp’tan, özellikle de İnönü’den yana tercihte bulunan birinin 50 yıl sonra açılmak üzere geride siyasi bir vasiyet bırakması ve bu vasiyetnamede ilga ettiği hilafetin yeniden ihya edilmesini istemiş olması ne ilim ne de akıl ile izah edilebilir. Böylesi iddialar olsa olsa ancak maziden hatıra tatlı bir şehir efsanesi olabilir.

 

Diğer Yazıları