Sevilay Yılman, arkadaşıyla arasındaki 'referandum' gerilimini okurlarıyla paylaştı

Habertürk yazarı Sevilay Yılman'dan kendisini suçlayan arkadaşına köşesinden sert yanıt...

16 Nisan referandumunun ardından YSK'nın mühürsüz pusula kararı ve CHP'nin 'şaibe' itirazlarıyla başlayan tartışma sürüyor.

Son olarak Ana Muhalefet partisi konuyu Danıştay'a taşıyarak seçim sonuçlarına itiraz etmişti.

Yaşanan bu gelişmeler ünlü gazeteci, Habertürk yazarı Sevilay Yılman ile bazı arkadaşlarıyla arasının da açılmasına neden oldu.

Yılman bugün köşesinde, bir arkadaşıyla referandum sonuçları nedeniyle yaşadığı tartışmayı okurlarıyla paylaştı.

İşte o köşe yazısı;

- Çamura yatmanın lüzumu yok!

İki şey çok zor... Biri önyargıyla yani peşin hükümlerle savaşmak, diğeri ise anlamamakta ısrar edenlere bir şeyi anlatabilmek! Referandum sonrası milli iradenin sandık üzerinden verdiği mesajın bir değil birden çok mesaj yüklü olduğunu ve bunları tek tek anlatmak istediğimi söylemiştim daha başında. Bir seri yapacağımı belirtmiştim yani! İlk yazımda Güneydoğu halkının HDP’ye attığı okkalı tokadı, ikinci yazımda da MHP’nin “Evet”e katkısının reel oyunun altında olduğunu konu ettim. Devamına imkân kalmadı maalesef, çünkü günlerdir başka bir konu üzerinden taciz altındayım. Hem de öyle böyle değil.

Efendim... Ben nasıl olur da çıkan sonucu gerçek bir sonuç gibi kabul edip utanmadan üzerinden analizler döşeniyormuşum. Nasıl bir körmüşüm, yandaşmışım, ahmakmışım ki “Evet”in % 51.4 olduğunu sorgusuz sualsiz sineye çekmişim. Asıl sorgulamam gereken sonucun şaibeli ve hileli olduğuyken ne mesajıymış okumaya çalıştıklarım filan.

Değerli okurlarım... Eleştiri her zaman başımın tacıdır, ancak eleştirmekle aşağılamak arasında siyahla beyaz kadar fark vardır... Eleştiri daha iyi, daha güzel, daha başarılı olsun diye yapılır... Sinirleri yıpratmak, karşıdakini aşağılamak, horlamak, onu yok etmek için değil!

Yazdığım bir yazı yahut TV’de falan ettiğim bir laf dolayısıyla yıllardır eleştiri yaptığını söyleyip de şahsıma, kadınlığıma, insanlığıma saldıran çok insanla karşılaştım ama şu son yazılarıma gelen reaksiyonlarla ilk kez karşılaşıyorum inanın bana. Önüne arkasına bir yığın küfür, hakaret koyup diyorlar ki: “Sen şaibeli olan bu sonucun kamuoyunda tartışılmaması adına bu yazıları yazıyor, paralı asker gibi kamuoyunda algı yaratmak için talimatları yerine getiriyorsun!”

Üstelik bu saldırılar sadece sosyal medyada ya da posta kutum üzerinden yapılmıyor. Bazen de bire bir tanıdığım insanlardan geliyor bu saldırılar. Haa... Yüz yüze olduğumuz bu saldırısına küfür ya da hakaret eklemiyor ama gözümün içine baka baka aynen şunu diyor: “Seni anlıyorum tabii... Gerçek ne olursa olsun sonuçta sen sana emredileni yapmak zorundasın. Bu sonucun hileyle gerçekleştiğini bile bile yokmuş gibi davranman senin boynunun borcu nihayetinde!”

Bakar mısınız lütfen... Bu aşağılıkça hakareti yapan kişi, sözüm ona beni eleştirdiğini söyleyen bir arkadaşım. Yakın ahbabım. Yani ben biliyormuşum aslında. Farkındaymışım seçim sonucunun hileli olduğunu filan ama pozisyonum gereği mecburen üç maymunu oynamak zorundaymışım.

İnanın verecek cevap bulamadım o sözleri duyduğumda. Yani elbette bir cevabım vardı ama verseydim herhalde bulunduğumuz ortamda kırılmamış cam çerçeve kalmazdı. Sustum. Ve hatta uzatmasın diye konuyu değiştirdim ve kısa bir süre sonra da bir bahane bulup ayrıldım ortamdan ama yalan yok içim içimi yedi bitirdi! O yüzden bugün ara verdim işte referandum sonuçlarının mesajlarını tek tek ele aldığım yazı dizime. Önce şu şaibe olup olmadığına dair bir şeyler demem gerekiyor.

Diyorum işte: Sonuç bal gibi de % 51.4’tür. YSK’nın mühürsüz oy pusulaları, zarfları ile ilgili almış olduğu kararın bu sonuca zerre-i miskal denecek kadar etkisi yoktur. Bu gerekçenin peşine takılıp seçimi şaibeli gibi göstermeye çalışmak falan çamura yatmaktan, alicenaplıktan başkaca bir şey değildir. Ben gençken çok defa sandık başında görev yaptım. Orada işleyişin nasıl olduğunu çok iyi bilirim. Oylama biter. Kapı kapanır ve sandık başında görevli temsilciler hep beraber tek tek zarfları açıp sayımı yaparlar. Ve her parti temsilcisi tutanağa imza atar ve bir kopyasını kendisine alıp parti merkezine götürür. Şimdi... Tüm Türkiye’de oylar sayılmış. Başta CHP olmak üzere “Hayır” cephesinin sandık başındaki temsilcileri tutanağa imzayı atmış ve dolayısıyla YSK’nın mühürsüz pusulalarının sayılması meselesini de kabul etmiş. Bundan sonra itiraz ne için? Neye itiraz? Madem itiraz edecektiniz, oy sayımı başlamadan etseydiniz. Yaygara koparacaktınız madem, sandıklar açılmadan koparsaydınız. “Temsilcilerimiz tutanaklara imza atmasın!” diye açıklama yapsaydınız.

Haksız mıyım?

GÜNÜN VİDEOSU

Dilan Polat'ın hayranı pes dedirtti: Cezaevine girdiğinizde kalp krizi geçirdim!

Dilan Polat cezaevine girince kalp krizi geçirdiğini söyleyen hayranı, Polat ile bir araya gelince ağladı.