Şeyh Bedreddin, Nazım ve yasaklar…
‘Bedreddin baktı kemerlerden dışarı. Dışarda güneş var.
Yeşermiş avluda bir ağacın dalları ve bir akarsuyla oyulmaktadır taşlar.
Bedreddin gülümsedi. Aydınlandı içi gözlerinin, dedi:
‘Mademki bu kerre mağlubuz netsek, neylesek zaid.
Gayrı uzatman sözü.
Mademki fetva bize ait verin ki basak bağrına mührümüzü…
Yağmur çiseliyor, korkarak, yavaş sesle, bir ihanet konuşması gibi.
Yağmur çiseliyor, beyaz ve çıplak mürted ayaklarının
ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.
Yağmur çiseliyor, Serez’in esnaf çarşısında, bir bakırcı dükkânının karşısında
Bedreddin’im bir ağaca asılı.
Yağmur çiseliyor.
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
Ve yağmurda ıslanan yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin çırılçıplak etidir.
Yağmur çiseliyor.
Serez çarşısı dilsiz, Serez çarşısı kör.
Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.
Yağmur çiseliyor…’
Şeyh Bedreddin, 15. yüzyılda yaşamış.
Doğum yeri Edirne’nin Simavna kasabası.
Eğitimine babasının yanında başlamış, hocası Molla Yusuf’tan ilim dersleri almış. Konya’da mantık ve astronomi okuduktan sonra Kahire’ye gitmiş.
Önce Halep’e sonra Karaman, buradan da Aydın’a geçmiş.
Bizar köyünde müritlerinden Börklüce Mustafa ile tanışmış.
Bu sırada, Osmanlı Fetret Devri’ni yaşamaktaymış.
Şehzadeler arasındaki çatışmada, Musa Çelebi’yi desteklemiş.
Ancak Musa Çelebi, kardeşi Mehmet’e yenik düşünce İznik’e sürgün edilmiş.
İşte o günlerde müritleri Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in isyanları patlak vermiş. Çelebi Mehmed, üzerlerine bir ordu göndermiş; hepsi öldürülmüş. Sultan, isyanların başındaki kişi olarak Bedreddin’i görmüş.
Şeyhin ilmine duyduğu saygıdan, cezasını ulemanın vermesini istemiş.
Mollalarsa suçunu sabit bulmuş, katline hükmetmiş.
Aradan asırlar geçmiş…
Nazım, hapishanede Şerafettin Efendi’nin, Şeyh Bedreddin risalesini okumuş. Ve ortaya, yukarıda bir bölümünü okuduğunuz Şeyh Bedreddin Destanı çıkmış.
Nazım’ın bir başka eseri ‘Taranta Babu’nun yasaklandığı haberini okurken geçti aklımdan bunlar.
Bir tarafta yasaklar, diğer yanda destansı hayatlar, şiirler, satırlar...