Ahmet Şık ve eşini Alman istihbaratı mı kullanıyor?
Emre Erciş, HDP milletvekili Ahmet Şık ve eşi Yonca Verdioğlu hakkında ses getirecek iddialar ortaya attı. Erciş, her iki ismin de Alman istihbaratının güdümünde olduğunu öne sürdü...
Türkiye iki gündür HDP milletvekili Ahmet Şık'ın sosyal medyada paylaştığı mesajları konuşuyor.
Ahmet Şık, dün ilk olarak; Hakkari'de PKK'lı teröristlerce şehit edilen, asker eşi Nurcan Karakaya ve 11 aylık bebeği ile ilgili tepki toplayan bir mesaj paylaştı.
Saldırıyı sözde "kınayan" Şık, sosyal medyada, "Her kim ve her ne adına olursa olsun bebek/anne öldüren katildir." ifadelerinin yer aldığı bir mesaj paylaştı.
Şık'ın terör örgütü PKK'nın isminin telaffuz etmemesi ise büyük yankı buldu ve HDP milletvekiline sert tepkiler geldi.
Ahmet Şık son olarak dün akşam Twitter hesabından ABD'nin Türkiye'ye uyguladığı yaptırımlar konsunda küstah bir paylaşımda bulundu.
Şık, Cumhuriyet gazetesinin "ABD'den Soylu ve Gül'e yaptırım kararı" başlıklı haberini sosyal medyada takipçileri ile "Gol" notunu düşerek paylaştı.
HDP milletvekili Ahmet Şık'ın bu provokatif mesajları sosyal medyada tartışılırken, Emre Erciş'ten Şık'ı hedef alan önemli mesajlar geldi.
AHMET ŞIK ALMAN İSTİHBARATININ MİLLETVEKİLİ Mİ?
Şık'ın HDP'den milletvekili seçilmesinin perde arkasına değinen Erciş, HDP/PKK ile Alman istihbaratı arasındaki dirsek temasını deşifre etti.
Emre Erciş, Şık'ın seçilecek bölgeden milletvekili adayı gösterilmesinin Alman istihbaratı BND'nin inisiyatifi olduğunu savunurken, BND'ye bağlı Alman vakıflarından Heinrich Böll Derneği'nin Türkiye'deki temsilcisinin ise HDP milletvekili Ahmet Şık'ın eşi Yonca Verdioğlu olduğuna dikkat çekti.
Erciş şu ifadeleri kullandı;
"Türkiye'de faaliyet yürüten Heinrich Böll Derneğin'in yöneticileri arasında yer alan ve Almanya İçişleri Bakanlığı ile BND'nin örtülü ödeneklerinden sağlanan milyonlarca Euroluk fonlarına dağıtan isim, HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık'ın eşi Yonca Verdioğlu.
Ahmet Şık'ın seçilmesi garanti yerden Milletvekili adayı yapılmasında en önemli rolü oynayan hiç kuşkusuz Almanya Gizli Servisi BND ve İçişleri-Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edilen Heinrich Böll Derneği'nin yöneticilerinden ve kasayı elinde tutan eşi Yonca Verdioğlu.
Daha da önemlisi HDP ile Alman Yeşiller Partisi ve Heinrich Böll Derneği'nin mevcut olan organik ilişkisi. Heinrich Böll Derneği, Almanya'daki faaliyetlerinde Almanya'nin iç siyasetine karışamazken Türkiye'de bırakın siyasete karışmayı, HDP'nin kimi aday göstereceğini belirliyor."
ALMAN VAKIFLARI İÇİN KHK ÖNERİSİ
Öte yandan, Türkiye'nin, ülkede faaliyet yürüten Alman vakıfları ve derneklerine bir çözüm bulunmazsa çeşitli dış saldırılara uğramaya devam edeceğine dikkat çeken Emre Erciş, "Umarım bu konuda kapsamlı bir çalışma yapılır ve "Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi" ile bir kısıtlama getirilir..." ifadelerini de kullandı.
İşte Emre Erciş'in o açıklamaları;
1-Geçtiğimiz günlerde HDP Milletvekili Ahmet Şık'ın TBMM'deki konuşması gündeme gelmiş, sesi titreye titreye okuduğu metin, "Birileri tarafından eline verilmiş o da ne yapsın görevi gereği okuyor" yorumlarına neden olmuştu. Bu konu üzerinden Alman vakıflarını gündeme getirmiştim.
2-Türkiye’nin en önemli sorunu, hiç şüphesiz ulusal güvenlik sorunudur. İşte bu noktada Türkiye’yi en çok tehdit eden yapılanmalardan birisi de, Friedrich Ebert, Friedrich Naumann, Heinrich Böll, Konrad Adenauer, Körber, Alexander von Humboldt ve Hans Seidel gibi Alman Vakıfları.
3-Türkiye’de faaliyet yürüten bu vakıfların röntgenini çekebilmek için ilk olarak Almanya’nın birbirinden farklı metotlar kullanarak belli bir koordinasyon ve disiplin içinde hareket eden, üç ayrı grupta kümelenmiş istihbarat servislerini ve teşkilat yapısını anlamak gerekiyor.
4-Bunların başında Başbakanlığa bağlı olarak faaliyet yürüten “Bundesnachrichtendienst-BND/Federal İstihbarat Servisi” geliyor. BND’nin bir alt kolu, “Bundesamt für Verfassungsschutz-BfV/Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı” ise İçişleri Bakanlığına bağlı olarak faaliyet yürütüyor.
5-Yine BfV’nin koordinesinde, “Landesamt für Verfassungsschutz-LfV” adı altında 16 ayrı Anayasayı koruma eyalet teşkilatı bulunurken “Bundesamt für Sicherheit in der Informationstechnik-BSI/Enformasyon Teknolojisi Güvenliği Federal Teşkilatı”yla birlikte hareket ediliyor.
6-“Amt für Nachrichtenwesen der Bundeswehr-ANBw/Federal Silahlı Kuvvetler İstihbarat Teşkilatı”, “Amt für Fernmeldwesen Bundeswehr-AFMBw/Federal Silahlı Kuvvetler Radyo İzleme Teşkilatı” ve “Militaerischer Abschirmdienst-MAD/Askeri Güvenlik Servisi” Silahlı Kuvvetlere bağlı.
7-Tüm bu istihbarat teşkilatları, Federal Hükümet tarafından 27 Haziran 1973’de yayınlanan “İşbirliği Tüzüğü” ile birlikte “Teşkilatlar arası işbirliği esasları” belirlenerek, 2.Dünya savaşından sonra ABD Gizli Servisi CIA tarafından yapılandırılan BND’nin kontrolüne verildi.
8-Günümüzde 4.500-5.000 civarında kadrolu personeli, binlerce de sözleşmeli personeli bulunan BND’nin merkezi Münih-Pullach’ta bulunurken, diğer batılı istihbarat servislerinin dışında Irak, İran, Çin ve Libya istihbarat servisleriyle de ikili istihbarat anlaşmalarına sahip.
9-Bu sayede dünyanın hemen her tarafındaki istasyonlarından anlık online raporlar alan BND, istisnasız günde iki kez Başbakanlık, Dışişleri, İçişleri Bakanlıkları ve diğer koordineli departmanlarla bir araya gelmek ve düzenli olarak rapor sunmakla mükellef.
10-BND’nin en önemli üslerinden birisi de Belçika sınırında bulunan Hoefen’de konuşlanmış olan telekomünikasyon istasyonudur. Bu istasyon üzerinden Avrupa, ABD ve Atlantik ötesine yönelik telefon, fax, e-mail, internet ve elektronik haberleşme takibi yapılmakta.
11-“Echelon Ağı” üzerinden NSA’in muadili olarak kurulan bu istasyonda, elektronik arşiv belgelerinden tutun da devletlerin kurumlar içi yazışmalarında kullandıkları “Kripto Algoritmaları”na kadar her şey deşifre edilerek, küresel bir takip networkü oluşturulmuş durumda.
12-Schleswig-Holstein’de bulunan bu istasyonda kriptoları deşifre edilen belgeler ve hazırlanan raporlar, Husom’da bulunan dağıtım merkezi üzerinden BND’nin Münih’teki merkezine gönderilirken aynı zamanda burada oluşturulan “Veri-Arşiv Havuzu”nda toplanıyor.
13-Bu devasa istihbarat çarkına sahip olan BND, aynı zamanda “Hizmetiçi Akademisi” adı altında oluşturduğu eğitim merkezinde, Almanya dışında görev alacak diplomatlarla birlikte sözleşmeli elemanlarını 3-4 ay süren bir eğitime tabi tutarak yetiştirmekte.
14-Bunun yanında Almanya’nın yurt dışındaki sefaretlerinde görev yapan 2’nci, 3’üncü ve 4’üncü derecedeki sekreteryası, ateşeleri, müsteşarları ve hedef ülkelerdeki Büyükelçileri, özellikle BND’nin kadrolu ve sözleşmeli personelleri arasından seçilerek görevlendirilmekte.
15-1970 yılından itibaren Türkiye’de görev yapan büyükelçilerin tamamı BND’nin kadrolu personeli arasından atanırken, yine Türkiye’de faaliyet gösteren Alman gazetecilerin tamamına yakını, BND’nin sözleşmeli çalışan personelleri arasından seçilerek Türkiye’ye gönderilmekte.
16-İşte Türkiye’de faaliyet yürüten Friedrich Ebert, Friedrich Naumann, Heinrich Böll, Konrad Adenauer, Alexander von Humboldt, Hans Seidel gibi Alman Vakıfları da doğrudan bu istihbarat ağının içinde yer alıyor ve BND adına espiyonaj, ajitasyon, sabotaj gibi faaliyetler yürütüyor.
17-Alman Prof.Dr. Schmidt Eenboom, “Undercover” isimli kitabında, Alman siyasi partilerin kendi bünyelerinde faaliyet yürüten vakıfların, birinci derecede Federal yönetim tarafından finanse edildiği ve hedef ülkenin sivil toplumunu oluşturduğu belgelerle anlatılmakta.
18-BDN ve Federal Hükümet tarafından finanse edilen, Alman parlamentosunda faaliyet yürüten partilerden birisi olan “Yeşiller Partisi”nin Türkiye’deki temsilcisi, Heinrich Böll Derneği. Bu vakıfla birlikte Alman Yeşiller Partisi’nin Türkiye’deki partneri, PKK’nın siyasi kolu HDP.
19-Heinrich Böll Derneği, 1988’de Berlin’de kuruldu. Derneğin Almanya kolu, 2 alanda faaliyet yürütüyor. Birinci alanı, apolitik çevre projeleri kapsamında Almanya’da yaşayan “Yabancılar” olurken ağırlık verdiği ikinci faaliyet alanıysa Almanya’da yaşayan Kürt kökenli Türkler.
20-Dernek, ikinci faaliyet alanı kapsamında Türkiye karşıtı tüm etnik, ideolojik ve dinsel yapıları bir çatı altında toplamaya çalışıyor. Bu kapsamda,“Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı-BfV”, İçişleri, Dışişleri Bakanlığı, akademiler, bunlara bağlı haber ajanslarıyla birlikte çalışıyor.
21-Derneğin Almanya’daki faaliyetlerinin finansörü, İçişleri Bakanlığı’nın “Global Fonları”. Derneğin asıl faaliyet alanı, Almanya için stratejik öneme sahip olan, başta ülkemiz olmak üzere, “Arka Bahçe” olarak kodlandırılan ülkeler. Her yıl yüz milyonlarca Euro fon sağlanıyor.
22-1994'te Türkiye’de faaliyete geçen dernek “İnsan ve Azınlık Hakları, Çevre Sorunları ve STK’ların Küreselleşmesi” başlıkları altında 3 alanda faaliyet yürütüyor. Fakat dernek tarafından en yoğun mesainin harcandığı alan, “İnsan ve Azınlık Hakları” adı altında yürütülen çalışmalar.
23-Türkiye'de faaliyet yürüten Heinrich Böll Derneğin'in yöneticileri arasında yer alan ve Almanya İçişleri Bakanlığı ile BND'nin örtülü ödeneklerinden sağlanan milyonlarca Euroluk fonlarına dağıtan isim, HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık'ın eşi Yonca Verdioğlu.
24-HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık'ı aslında hepimiz FETÖ mağduru olarak tanırız. Oysa Ahmet Şık'ın geçmişi çok az yerde detaylı yer alır. Bunlardan birisi de şuan yayından kaldırılmış olan Oda TV'deki "Emniyet Dinlemeleri Utah Üzerinden mi Sızdırılıyor" başlıklı haber.
25-Oda TV tarafından yayından kaldırılan haberde yer alan bilgilere göre, FETÖ'nün TSK'ya kurduğu kumpaslarda rol alan, Utah üzerinden FETÖ'cüler tarafından gönderilen belgeleri kamuoyuna servis eden isimlerden birisi de Ahmet Şık.
26-Ahmet Şık'ın seçilmesi garanti yerden Milletvekili adayı yapılmasında en önemli rolü oynayan hiç kuşkusuz Almanya Gizli Servisi BND ve İçişleri-Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edilen Heinrich Böll Derneği'nin yöneticilerinden ve kasayı elinde tutan eşi Yonca Verdioğlu.
27-Ahmet Şık şuan HDP'den seçilerek Milletvekili oldu ve dokunulmazlık sahibi. Bununla birlikte TBMM'de oluşturulan "Adalet Komisyonu"nun da üyesi. Yani, kanunlar ve tekliflerle ilgili tüm çalışmalara dahil olup bir çok belgeye erişim sağlayabilecek.
28-Daha da önemlisi HDP ile Alman Yeşiller Partisi ve Heinrich Böll Derneği'nin mevcut olan organik ilişkisi. Heinrich Böll Derneği, Almanya'daki faaliyetlerinde Almanya'nin iç siyasetine karışamazken Türkiye'de bırakın siyasete karışmayı, HDP'nin kimi aday göstereceğini belirliyor.
29-HDP'nin PKK ilişkisi, "Buz Dağı"nın görünen yüzü. O dağın arka yüzünde doğrudan Alman Gizli Servisi BND bulunuyor ve şuan TBMM üyesi HDP Milletvekilleri, önce Alman Yeşiller Partisi, ardından Heinrich Böll Derneği ve son kertede de Alman Gizli Servisi BND ile flört halinde.
30-Türkiye'de faaliyet yürüten Alman Vakıfları ve Derneklerine bir çözüm bulunmazsa, biz onların röntgenini çekeceğimize onlar bizim röntgenimizi çekmeye devam edecek. Umarım bu konuda kapsamlı bir çalışma yapılır ve "Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi" ile bir kısıtlama getirilir...