Siyasal cinayetler söylemi
Kamuoyu günlerdir “Siyasal Cinayetler, faili meçhul suikastler ihtimalini” tartışıyor.
Allah korusun, Türkiye bir krize, kaosa sürüklenmesin…
Ancak görünen o ki bunu gerçekten arzu eden çevreler var…
Tartışmaların seyri, şayet bu türden işler olsa çok memnun olacak bir yapının olduğuna işaret ediyor…
Türkiye, geçmişte bu türden talihsizlikler yaşadı.
Sokaklar şiddetin arenasına döndü.
Ülkede farklı görüş ve fikirlere sahip pek çok insan suikastlara kurban gitti.
Şimdi geçmişi hatırlatan bu iddialar Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu tarafından kamuoyu önünde dile getirilince gözler doğal olarak Emniyet’e, İstihbarat’a ve Savcılara çevrildi: “Kendilerine bu yönde bir bilgi, belge, duyum ulaştı mı? Kamuoyu ile paylaşmadan önce Sayın Kılıçdaroğlu tarafından ilgili birimlere bu yönde bir bilgi ulaştırıldı mı?” diye…
Anlaşılan o ki, Sayın Kılıçdaroğlu, kendisine ulaşan ve kamuoyu ile paylaşma ihtiyacı hissettiği bu bilgiyi hiçbir kamu otoritesi ile paylaşmamış.
Buna ek olarak Güvenlik, istihbarat birimlerinde de Sayın Kılıçdaroğlu’nun kamuoyuna sunduğu bilgi/duyumu teyit eder bir veri yok…
Kısacası kamuoyu ile paylaşılan bu duyumun/bilginin veya iddianın kaynağını sadece Sayın Kılıçdaroğlu biliyor.
Sayın Kılıçdaroğlu deneyimli bir siyasetçidir.
Siyaset öncesi devlet görevlerinde de bulunmuş bir şahsiyettir.
Kendisine gelen bu neviden önemli bir duyum veya bilgiyi kamuoyu ile paylaşma ihtiyacı hissediyor ise “ciddiye almış”, “muteber bir kaynaktan” edinmiş demektir.
Hiç kuşkusuz ki, bunu kamuoyuna açıklamadan önce devletin ilgili birimleri ile ve Cumhuriyet Savcıları ile paylaşsa daha iyi olur idi.
O zaman muhtemeldir ki, bilgi kaynağının ciddiyeti ile ilgili olarak da kendisine görüşler aktarılır, Allah göstermesin ama olası bir girişim de daha hızlı, çabuk şekilde önlenebilirdi…
Kamuoyu, ilgili devlet birimleri devreye girmeden Sayın Kılıçdaroğlu tarafından açıklanan bu bilgi ve duyum doğru olsa bile önleme gücüne sahip midir?
Bu neviden girişimleri önleme kudretine haiz olan, görevi bu olan birimler ise şunu haklı olarak sorabilir: “Bizim bilmediğimiz, Sayın Kılıçdaroğlu’nun bildiği ve bizimle paylaşmadığı, paylaşmayı da istemediği duyum/ihbar/iddialara ilişkin ne yapabiliriz?”
Devlet adamlığı, siyaset adamlığı ciddiyet içinde yürür.
Bir iddia ortaya atılıyor ise mutlaka somut birtakım bilgi/belgelere dayanması gerekir.
Duyumların ciddiyeti için de özenli bir tetkik/araştırma sürecine ihtiyaç vardır.
Aksi takdirde her duyum ve iddia ile kamuoyu karşısına çıkılır ise toplum önünde büyük mahcubiyetler de yaşanır.
Türkiye hukukun üstünlüğünü benimsemiş, insanlarının huzur ve refahı için özveri ile çalışan güvenlik birimleri, görevlileri ve istihbarat teşkilatı mensuplarına sahiptir. Bunlar gecelerini gündüzlerine katarak, canlarını hiçe sayarak çalışmaktadırlar.
Ülkemizde güvenlik zafiyeti olduğu zehabı yaratacak iddia ve isnatlar bu insanları incitir, şevklerini kırar.
Her mevkide kamusal sorumluluk üstlenenlerin, özellikle de siyasetçilerin toplumu germeyen, aklıselim açıklamalarına ihtiyaç vardır.
İnsanları tedirgin edecek, hayatlarından endişeye düşürecek, gerekli akıl ve mantık süzgeçlerinden geçmemiş açıklamalarda bulunmaları asla doğru değildir.
Kontrolsüz ve gerçek dışı açıklamalarla ülkemize ve insanlarımıza iyilik değil kötülük etmiş oluruz.