Siyaset Pazarı
Bir ramazanı daha geride bıraktık. Hayırlı bayramlar diliyorum. Trafik kazalarına dikkat edelim. Bayram telaşesi ile, yorgunluğu ile ne yazık ki çok sayıda ölümlü, yaralanmalı, büyük hasarlı kaza meydana geliyor. Bu bakımdan, ben de her bayram öncesi yazımda önce uyarırım, bayram sonrasında da rahmet ve acil şifa dileklerimi yazarım. Bu girişi bir uyarı olarak telakki edin lütfen. Allah sizi korusun. Siz de dikkat edin. Kurallara uyun. Araba bakımı, hız, emniyet kemeri, yol durumu gibi hususlarda hassasiyet gösterin. Sizin ve sevdiklerinizin hayatını bu kadar kolay riske etmeyin.
Gelelim siyaset pazarına. Nihayet AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, yeni hükümeti kurmakla görevlendirildi ve turlara başladı. Turlar pek aheste gidiyor. Her güne bir parti görüşmesi, araya bayram tatili. Akabinde ikinci tur görüşmeleri… Genel hava hükümet kurulmak istenmiyormuş da 45 günlük vakit geçiriliyormuş gibi.
Zaten sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan artık iftar mitingleri olarak da vasfedilen programlarında gönlündeki hükümet biçimini ortaya koyarken, adeta bu yasal süre içinde hangi sebeplerle hükümetin kurulamayacağını şimdiden ifade ediyor.
Görünen şu: Ahmet Davutoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu, HDP tarafları hükümetin kurulması noktasında istekli. Hatta, CHP ve HDP her ne olursa olsun hükümetin kurulması ve bir şekilde içinde olmak konusunda muazzam hevesli. Ancak, bunu sanki zoraki girmişler, başkaları sistemi tıkadığı için mecbur kaldıkları bir hususmuş gibi takdim etmeyi tercih ediyorlar.
Seçim öncesinde de defalarca yazdım. Bakmayın meydanlarda söylenenlere diye, hem CHP’nin hem de HDP’nin bu koalisyonda yer almak için çok mükemmel argümanlar üreteceğini, tabanlarını da ikna edeceklerini belirttim. Netice itibariyle bu iki parti ile de koalisyonu bir şekilde kurabilme şansı olduğunu AK Parti’de biliyor. Koalisyon kurabilme ihtimali en düşük, hatta olmayan partiyi ise en baştan beri MHP olarak işaretledikleri halde, tabanlarını ikna için niye olmayacağını ortaya koymak amacıyla biraz sabrediyorlar. Zaten hemen her hafta, fısıltı gazetesi yoluyla MHP koalisyona hazır dedikodularını önlemek için de Devlet Bahçeli bir açıklama yaparak, bir milim bile durdukları yerden uzaklaşmadıklarını millete hatırlatıyor.
Şimdi işe KCK ve PKK müdahil oldu. Kendilerini hatırlatıyorlar. Hergün bir yerde terörist faaliyet icra ediyorlar. Yakmalar, yıkmalar, bombalamalar, cinayetler, sabotajlar derken; dışarıda kalacakları bir sistemin neye mal olacağını bir kez daha anımsatmaya uğraşıyorlar.
Çözüm sürecinin ülkeyi nerelere getirdiğini artık görmeyen kalmadı. AK Parti içinde hala sahiplenenler ve devamından fayda umanlar olsa da, görünen o ki, bu şekliyle sürdüremeyeceklerini ve mutlaka bir şekilde yöntemi, bakış açısını değiştirmeleri gerektiğini düşünenlerin sayısı artmakta. PKK/KCK’nin de zaten hırçınlaşmasının, yeniden tehdit ve şantaja akabinde silahlı terörist eylemlere sarılmasının nedeni bu. Ne güzel, alttan alttan yol alıyorlardı. Devlet Bahçeli’nin sürekli ve ısrarlı bir şekilde meseleyi gündemde tutması, sonrasında seçimlerle birlikte artık AK Parti’nin de sayın Cumhurbaşkanı’nın meydanlara inmesine rağmen bölgede sıfırlanması bu işte yaşanan terslikleri günyüzüne çıkardı.
AK Parti, gireceği bir erken seçimden tek başına çıkar mı? Şimdi en fazla cevabı aranan soru bu… Özellikle TBMM Başkanlığı seçim süreci ile birlikte MHP’ye karşı başlatılan kampanyanın neticesi ölçülmeye uğraşılıyor. Şayet bu kampanyalar tesirli olduysa, MHP’nin oylarında bir düşme yaşandıysa ve bu düşme AK Parti lehine ise kuşkusuz ki, AK Parti kayıtsız şartsız ön seçim diyecek. Ancak, oyunu bozan da kendisi görünmeyecek ve yine hükümet kurmada uzlaşmaz bir tavır sergiledi diye MHP’yi erken seçimin suçlusu olarak takdim ile muhafazakar seçmeni iknaya uğraşacaklar.
Her ne kadar tabanlar böyle istiyor, en fazla AK Parti ve MHP hükümeti modeli arzulanıyor türünden açıklamalar yapılsa da, işin aslı bunun erken seçim için bir hazırlık söylemi olduğudur. AK Parti, iktidarı 18 milletvekili eksik ile niye bu kadar büyük oranda bir parti ile paylaşsın. İşin gerçeği, bu pratik ve pragmatik yaklaşım, koalisyona karşı bir menfi atmosfer oluşturulmasıyla birlikte yeniden uzun yıllar sürecek bir AK Parti’nin tek başına iktidarının anahtarı olabilir mi, diye düşünenleri kamçılıyor.
Bu sebeple de, şunu ifade edebilirim ki, Sayın Davutoğlu’nun turları bir hükümet turundan ziyade, erken seçimin kaçınılmazlığını ortaya koymanın gerekçelerini topluma kabul ettirmek için yapılar turlar olarak değerlendiriliyor. Ağırdan almalar, yüksekten konuşmalar, Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları bu düşünceyi artık diğer partilerde de hakim kılıyor.
Peki ne mi olur?
Ben hala aynı noktadayım. MHP’li bir koalisyonu göremiyorum. AK Parti ve CHP koalisyonuna olmaz demiyorum. CHP çok istekli. AK Parti HDP koalisyonunun ise gündeme bir şekilde en azından seçim için dışardan destek biçiminde gireceğini düşünüyorum.
Vaktinden önce yapılan her seçim erkendir. Kehanet değil elbette, ama erken seçim akıbet…