Siyasi Kültür ve Sosyal Medya
Şenol Göka SuperHaber'e yazdı
Siyasetin kendine göre ilişki biçimi, iş görme yöntemi, yerel, ulusal ve uluslararası arenada cereyan eden olaylar karşısında bir duruşu olsa da belli bir coğrafyanın kültüründen bağımsız düşünülemez.
Teknolojinin, dolayısıyla iletişim araçlarının gelişmesi, ilişkiler ağının genişlemesi, önemli ölçüde siyasetçinin işini kolaylaştırsa da zihinlerde yer etme düşüncesi mutlak anlamda fiziki olarak biraraya gelişlerle hayata geçirilebilir. Bu durum az ya da çok farklılıklar göstermesine rağmen, her toplum için geçerlidir.
Son zamanlarda herkese ulaşma düşüncesiyle sosyal medyanın sağladığı imkanlardan yararlanma arzusu, özellikle siyasetçiler arasında çok yaygınlaştı. Neredeyse, geçirilen her dakika siyasetçiler için sosyal medya kanallarından paylaşılır halde. İlgili ve hareketli olunduğuna taraftarlarını şahit tutmak ve onların takdirini kazanmak saikiyle gerçekleştirilen bu paylaşımlar, propagandist amacın vazgeçilmezlerinden biri olarak kabul edilebilir.
Sosyal yardımlaşmanın, yüz yüze ilişkilerin azaldığı, yalnızlığın ve kendi başının çaresine bakmanın arttığı, bir bakıma insanların günlük ilişkilerinde birbirinden kopmaya başladığı yerlerde, sosyal medyanın siyaset ve siyasetçi üzerindeki etkisini güçlendirdiği doğrudur. Geleneğin, birbirine sahip çıkmanın ağır bastığı yerlerde radyo, televizyon ve gazeteye oranla; harekete geçirme ve biraraya getirme kabiliyeti son derece sınırlı olan sosyal medyanın, buralarda ancak ilgi uyandırıcı bir etkisi bulunduğundan söz edilebilir. Bu arada, internet medyasının geleneksel medyaya yakın durduğunu, içerik ve işleyiş itibariyle sosyal medyadan ayrıldığını hatırlatmakta yarar var.
Bireysel olarak öne çıkışların yadırgandığı, enaniyetin küçümsenerek tasvip görmediği, diğergamlığın hakim olduğu toplumlarda siyasi kültür, biraraya gelerek el ele, göz göze fiziksel temas kurmayı zorunlu hale getirir. Yani zahmet edip gidilecek, değer verip görülecek, hal hatır sorulacak, gönüller alınacak, kalpler yumuşatılacak…
Bu sosyal gerçeklik üzerine kurulabilecek, diğerleri yararına bir eylemi aktaran sosyal medya örgüsü, nispeten siyasi amaca hizmet edebilir.
Vatan ve milletten yana fedakarlığın her şeyin üzerinde tutulduğu kültürlerde, sosyal medyanın, bireyselliği öne çıkarıcı yapasıyla sosyal alanda kısmen etkili olmanın ötesine geçemeyeceği muhakkaktır. Şahsi durumu yansıtan sosyal medyanın, toplumsal güveni esas alan ilişkileri yönlendirme kabiliyeti istisnai durumlar dışında tabiri caizse yok gibidir.
Hemen hatırlatalım, toplumla özdeşleşen adanmış kişilikler, bir kurumu ya da bir yapıyı temsil eden şahsiyetler bireysellik çerçevesinde anlaşılmamalıdır.
15 Temmuz Hain Kalkışması gecesinde yaşananlar, bu durumun iyi ayırt edilmesi açısından kıymetli bir örnek niteliğindedir. Milletin bizzat kendisi olarak algıladığı ve tamamen şahsında kendini gördüğü, adanmışlığını hissettiği Erdoğan’ın davetine kadar, sosyal medya mecralarından yüzlerce mesaj atılmasına rağmen, davet öncesinde can havliyle memleket aşkına sokaklara koşanlar da dahil olmak üzere herkes ondan gelecek bir haberi, bir işareti bekledi. Bu etkinin, teknolojik açıdan üst düzeyde bulunan, sosyal medyayı günlük hayatlarının önemli bir parçası haline getirmiş ülkelerde görülebilmesi mümkün değil. Milyonlarca insanın katıldığı mitingler düzenleyebilmek, büyük kitlelerle karşılaşmayı hedefleyen kampanyalar planlamak, sosyal medya ağının en gelişmiş olduğu ülkelerde bile neredeyse imkansızdır. Zira biraraya gelmek, coşkuyla birbiriyle temasa geçmek bir siyasi kültür geleneğidir. Bu yüzden geleneksel kültürün hakim olduğu ülkelerde sosyal medyanın siyaset üzerindeki etkisi abartılmamalıdır.
Hep sosyal medya üzerinden bir algı çalışması yürütüldüğünden söz edilmektedir. Nedense, bu algıya kapılanlar ve algı operasyonlarından etkilenenler daima başkalarıdır. Yani biri, abartılı bir şekilde böyle bir algı yürütüldüğünden söz etse ve ona sorsanız, sen bu operasyondan etkilendin mi deseniz, der ki, ben değil, ama ya diğerleri…
Galiba, algı söz konusu olduğunda sosyal medya, esas itibariyle sosyal medyayı etkili bir araç gibi kullandığını düşünen ve bir tür kapalı devre ilişkiler ağına yakalanmış insanlar üzerinde karşılıklı olarak etkisini göstermektedir. Bunun içindir ki, duyuru ve duygu paylaşımı açısından etkili olan sosyal medya mecralarının büyük kitleler üzerinde siyaseten de aynı etkiyi göstermesini beklemek pek doğru olmaz. Belki, siyaset popüler olmanın etkisi altına girdiğinde, yani siyasetçi bir yıldız nam-ı diğer bir star gibi algılanmaya başlandığında, böyle bir etkiden söz edilebilir. Bu da hemen tahmin edilebileceği gibi bir siyasi kültür sorunudur.
Şenol GÖKA