SURİYE İLE YENİ DÖNEM: KİMLER RAHATSIZ OLDU? BUNDAN SONRA NE OLACAK?
Dün öğleden sonra Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Moskova’da olduğu haberi gündeme düştükten sonra nedense “acaba” diyerek birkaç kaynağıma “Suriye ile Moskova’da temas mı var” diye sordum. Bir kaynağımdan bilgiyi aldığımda zaten tüm Türkiye’nin gündemine haber düşmeye başladı. Türk heyeti, Moskova’da Suriye heyetiyle de görüşmüştü. Yani 11 yıl sonra Türkiye ile Suriye arasında Bakan düzeyinde ilk siyasi temas resmi olarak sağlanmış oldu.
Çok önemli bir bilgiydi bu.
Ancak bu görüşmenin ve yeni aşamaya geçilen sürecin işaretini biz Pazartesi günü toplanan Kabine toplantısı sonrasında almıştık. Kabine sonrası açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’nin kuzeyindeki terör varlığına yönelik operasyonla ilgili şu açıklamayı yapmıştı:
“Terörü kaynağında kurutma stratejimizi tüm güney sınırlarımız boyunca kararlılıkla uygulamayı sürdüreceğiz. Özellikle Suriye’de 30 km derinlikteki güvenlik hattımızdaki boşlukları kapatacak, yeni adımlar atacağız.
Bu kapsamda terör örgütünün silahlı kapasitesinin yanında güç ve destek aldığı tüm altyapısını imha edecek yeni bir mücadele safhasına geçeceğiz.”
Salı günü SüperHaber’in Youtube kanalında Barış Özkan ile yaptığımız “Haberin Olsun” programımızda açıklamayı değerlendirirken, “Suriye ile istihbari olarak görüşüyoruz. Belki de askeri görüşme aşamasına doğru ilerliyoruz. Yarın öbür gün Milli Savunma Bakanlığı yetkilileri, belki de Milli Savunma Bakanı görüşecek” demiştik.
Çünkü Cumhurbaşkanı’nın açıkladığı “yeni bir mücadele safhasına geçeceğiz” açıklamasının şifreleri, son aylardaki gelişmelerle verilmişti.
Peki neydi yeni safha? Söyleyelim: Artık belli bir alanın değil, terör örgütlerinin işgal ettiği tüm alanların temizlenmesi safhası. Bunu da Suriye ile koordineli yapabilirdik.
Suriye’deki terör sorununu ABD ile çözemeyeceğimiz ortada. Hatta sorunun kaynağı bizzat ABD. En son ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Michael Erik Kurilla, “Gerilimi düşürmek ve Türklerin saldırmasını önlemek için yapabileceğimiz her şey önemlidir” demişti.
Bu nedenle terör sorununu kökünden çözmek, Suriye’de siyasi başta olmak üzere pek çok alanda yeniden inşa yapılmak isteniyorsa, bunun için başlangıç Türkiye ile Suriye arasındaki siyasi iletişimin yeniden kurulması gerekiyor. İki ülkenin ancak iletişim kurarak çözebileceği sorunların başlıkları;
- Terörle mücadele ve bağlantılı olarak Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması,
- Güvenli ortam sağlandıktan sonra siyasi çözüm,
- Siyasi çözüm sağlandıktan sonra ülkenin yeniden inşasının başlaması,
- İnşa sürecinde evlerinden, ülkelerinden olan Suriyelilerin yeniden ülkelerine dönmesi ve inşa sürecine katılması.
Zaten dün Moskova’da yapılan görüşmenin gündemi de bu maddelerdeki meselelerin konuşulduğunu göstermekte: Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topraklarında bulunan tüm terör örgütleri ile ortak mücadele çabaları.
BUNDAN SONRA NE OLACAK?
Gördüğümüz fotoğraf bize önümüzdeki günlerde temasların sıklaşacağını söylüyor. Çünkü korkunç bir iç savaş yaşayan ülkenin sorunlarının bir günde çözülmesi mümkün değil. Temasların da aynı şekilde sonuç vermesi de… Ancak başlangıç önemliydi.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN İLE ESAD GÖRÜŞÜR MÜ?
İkili ilişkilerde kuraldır. Önce astlar görüşür. Liderlerin görüşmesinin altyapısını oluştururlar. Bu görüşmelerde bir veya birden çok anlaşmaya varılırsa geriye liderlerin, devlet/hükümet/Cumhurbaşkanlığının son sözü söylemesi ve imzaları atması kalır. Bu nedenle öncelikle bakan düzeyinde temaslar yaşanacaktır. Dışişleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı temasları artıracaktır. Zaten istihbarat görüşmeleri de yapılıyor. Bu nedenle bu görüşmelerden çıkacak sonuç çerçevesinde iki ülkenin lideri bir araya gelecektir.
KİMLER RAHATSIZ?
En geniş kapsamlı bölüm bu. Ama biz yine de özetleyelim:
En başta ABD ve müttefikleri rahatsız diyebiliriz. Yıllarca bölgeyi parçalamak için yatırım yaptı, terör örgütleri kurdu, var olan terör örgütlerini besledi, palazlandırdı. En elit askeri unsurları üzerinden eğitimler verdi, silahlarla donattı. Bu politikanın tahribatı çok büyük oldu. Masum insanlar hayatını kaybetti, ülkeler zor durumda kaldı. Ancak şimdi herkes sorunun kaynağını görüyor. Türkiye ile Suriye’nin Rusya ile beraber terörle mücadele etmesi durumunda, ABD aynen Afganistan’daki gibi bölgeden kaçabilir. O zaman da terör örgütü PYD/YPG militanları “uçaktan düşebilir”.
Rusya’nın girişimleriyle Türkiye’nin de onay vermesiyle başlayan süreç, Şam’ın bir diğer müttefiki Tahran’da kaygıyla izleniyor. Suriye’deki İran destekli siyasetçiler ve bürokratlar temasları engellemeye çalışıyor. Suriye’de inisiyatifi kaybetmek istemeyen Tahran’ın tutumuna karşı, Şam’daki kaynaklarım şu analizi yapıyor: “İran ile Suriye arasında bağ tarihi ve önemli. İran-Irak savaşında BAAS Partisi’nin Irak’ta da varlığına rağmen Suriye, İran’ın yanında yer aldı. Ancak göbeğimizi de İran kesmedi. Suriye, bu konuda kendi kararını verecektir.”
Bir başka rahatsız kesim de ilk iki maddede saydıklarımın Türkiye uzantıları. İçlerinde bazı Suriye uzmanları var ki, bu rahatsızlıklarını “Suriye uzmanı/(hatta) Suriyeli gazeteci” sıfatıyla anlatıyorlar. Ancak bu kişilere Şam’da sözünü ettiğim kesimler dışında olumlu gözle bakılmıyor. Nedenlerinden biri, bu kişilere “Suriye’yi karıştıran emperyalistlerin Türkiye’deki temsilcileri” gözüyle bakılması. Bir diğer neden de geçmişte kurulan bazı ilişkiler üzerinden tamamen “duygusallaşması”.
Özetle gelişmeler olumlu.
Şam’da da bazı çatlak sesler dışında olumlu bir hava estiğini söyleyebilirim.