Talan mevsimi…
Keşke herkesin ömrü vicdanı kadar olsa…*
Kötü bir mevsimde olmalıyız, adı konmamış… Vuruyor felaketler çocuklarımızın üzerine, bir tüy gibi yere düşmüş güçsüz bedenlerini topluyoruz. Ah çocuklar, bu yük ne kadar ağır!
Ne kadar çok küçücük mezar var bu topraklarda…
Bu körpe bedenlerin felaketi, üzerlerine çöken canavarlarla geliyor.
Siz ki hep yanlış bildiniz canavarı çocuklar! Sandınız ki canavar yatağın altında saklanıyor. Dediler ki canavar ormanın derinliklerinde… Değil!
Kimi zaman evdeki babaydı canavar. Kimi zaman dayı, amca, ağabey…
Kimi zaman kapı komşuydu, itinayla elektrik direğinin altına mezarını kazan.
Kimi zaman servis şoförüydü, el çabukluğuyla bedenini yağmalayan…
Kimi zaman, öğrettiği bir harf için 40 yıl kölesi olacağın öğretmen…
Kaçırılan, on gün aç tutulduğu için ölen Leyla’nın canavarı kim?
Eylül’ün körpe bedenine çullanan canavarın cezası ne olmalı?
Yaşatamadığımız, masumiyetini koruyamadığımız çocuklarımızın ahı yakamızı bırakmayacak.
Meclisin bunca zamandır el atmadığı bu felaketten daha acil başka hangi konu olabilir ki?!!!
Kimyasalı filan bırakın, rehabilite edilemeyecek bu canavarların penisini kökünden kesin gitsin!
* Antoine de Saint Exupery’ye ait olan bir söz.