Tarihe düşülen notlar
Cumhuriyet tarihinin en büyük ihanetinin ardından hepimizde oluşan ağır psikolojik travmayı hep birlikte aşmaya çalışıyoruz. Sanki ailemizden birini kaybetmiş gibiyiz. Acımız, yasımız çok büyük.
O KAHREDEN SORU
Günlerdir herkes, 'Bu hainler nasıl olur da onları bin bir zorlukla okutan devletine saldırır, silah arkadaşlarını, omuz omuza mücadele ettiği polisleri ve halkını şehit eder?' sorusunun kızgınlığını ve nefretini yaşıyor. Hala, 'Bu bir kabus, uyanırım belki' diye içimden geçiriyorum.
Herkes tedirgin gözlerle bakıyor. Ağır yaralandık. Ama umudumuzu canlı tutmak zorundayız.
BU İÇ SAVAŞ DENEMESİYDİ
Ama size şunu söyleyeyim; o gece bu ülkede bir darbe teşebbüsünden de ötesi denendi. Kurmay Akademilerini bitiren bu hainler çetesi de pekala bu devlet ve halk düşmanı girişimin koca ülkede sadece 2,5 şehirle tamamen gerçekleşmeyeceğini biliyordu.
Ama eğer polisten de destek alabilselerdi işte o zaman kimin kime saldırdığı belli olmayacaktı ve ülkenin her yerinde kurtarılmış binalar, birlikler ve karakollar da ortaya çıkacaktı.
Asker polise, asker askere, polis askere, polis polise saldıracaktı. Ortada savunmasız kalan halk da kendini savunmaya çalışacak, kamplaşmalar olacak ve ardından iç savaş başlayacaktı. Gerisini de, Allah korusun siz Suriye'den biliyorsunuz. Kısacası o gece bir iç savaş atlattık. Buna engel olan her kesimden tek yumruk olan halk, siyasetçiler ve medyanın hakkı ödenmez.
PEKİ HER ŞEY BİTTİ Mİ?
Ama her şey geçti mi? Hayır.
Şimdi işte bu noktada, bazı tespitleri sadece Türkiye'nin yanında olarak tarafsız ve soğukkanlı yapalım...
Ortada duran soru işaretlerini biraz açalım. Sonra, ilk kez karşılacağınız bilgilerle daha da analitik derinliğe inelim.
En baştan söyleyelim. Bu satırlarda çoğu şeyi ilk kez duydunuz. Ahmet Davutoğlu'nun Mayıs'ta ayrılacağını, Süleyman Şah'ta durumun kritik olduğunu, Reza Zarrab gelişmelerini aylar öncesinde hep biz yazdık.
Şimdi de şunları not düşelim;
İŞTE O BAŞLIKLAR
BU İŞ BURADA BİTMEZ: Görevi ihmal ya da kendi gizli rolünü veya vurdumduymazlığını gizleme dahil bazı sebeplerle bu iş daha önemli isimlerin başını yiyecek. Soruşturma ifadeleri geldikçe anlatanlar çözüldükçe inanamayacağımız isimler karşınıza çıkabilir. Bu şüphe devlette de var. Herkes hala mercek altında.
TSK'NIN YENİ MESAJINDA AKIN ÖZTÜRK DETAYI Genelkumay'ın son açıklamasında Akın Öztürk ile ilgili yaptığı açıkmaların kafaları nasıl karıştırdığı bu yazdıklarımızın aslında bir işareti.
Darbenin bir numarası Öztürk, Genelkurmay açıklamasına göre şimdi değişik bir konumda görünüyor. Bu iş çok karışık, oyun içinde oyun var. Biz tarafsız haberciliğimize devam edip, gerçeklerin peşinde olacağız. Dediğim gibi zamanla, bu ihanetin nasıl oyun içinde oyun barındırdığını hep birlikte göreceğiz.
22 BİN DÜŞMAN: Bir yetkilinin iddasına göre, darbecilerin evrakları arasında 'Türkiye'de tespit edilen 22 bin düşman' başlıklı bir rapor da bulunmuş. Bakar mısınız tanımlama 'düşman' şeklinde. Bu millet bunlara okutmak yetiştirmekten başka ne yaptıysa!
MİT VERMEDİ, PEKİ YA GENELKURMAY? Cumhurbaşkanı'nın kendisine darbeyi eniştesinin haber verdiğini açıklaması çok dramatik. Ama bu noktada, basında ve her yerde, "MİT neden önce ona ve Başbakan'a haber vermedi?" sorusu soruluyor. Bundan da öte, peki bu bilgiyi alan Genelkurmay niye Erdoğan'a haber vermez?
NEDEN DAHA AKTİF OLUNMADI? Kendinizle ilgili sıradışı bir bilgi alsanız hemen harekete geçersiniz. Peki, Genelkurmay bu darbe istlhbaratını aldıktan sonra o kritik 4/5 saatte sadece uçuş yasağı getirip, birliklere emir vermekle mi yetinir?
BU GÜNDE DÜĞÜNE Mİ GİDİLİR? Bu kadar kritik günde Kuvvet Komutanları da her biri ayrı şehirde gezmeye, düğüne mi gider? Ya da bunlara da mı haber gitmedi? 'Onlara ulaşılamadı' deniyor. Bu sizce ne kadar tatmin edici?
BU İŞLER KOLAY DEĞİLDİR; Uçar birliklerin yakıt alması, silah yüklemesi, kalkış izni, uçuş planları daima önceden farklı, kalabalık bir ekip koordinasyonu ve izinlerle olur. Masum halka devlete saldıran 6'sı Diyarbakır 7'si Ankara olmak üzere 13 F-16 ve 9'u Sikorsky, 6'sı taarruz olmak üzere bu kadar helikopter uçak nasıl kalktı? Ya gemiler? Helikopterlerin gelip bir de ikmal yapıp geri gittiği bile iddia ediliyor.
YÜZLERCE TEHLİKELİ FİRARİ: Halen kimilerine göre 200'den fazla kritik konumda silahlı firari olduğu iddiası var. İçlerinde özel kuvvetten de diğer sınıflardan da, SAT'tan da, pilotlardan da olduğu belirtiliyor. Bu da akla gelebilecek her türlü tehlikeli eylemin ihtimalini canlı tutuyor.
O UÇAKLAR UÇMASIN: Birliklerde cezalı tanklar, uçaklar vardır. Bana kalırsa halkını, silah arkadaşlarını, polislerini şehit eden darbede kullanılan bu helikopter ve uçaklar ya başka ülkeye satılsın. Ya da bu halkını vuran savaş makinaları bir daha bu ülkenin gökyüzünde uçmasın. Kullanılan tüm silahlar lanetlensin. Psikolojik açıdan önemli.
Darbede yaşananlarla ilgili herkesin kafasında onlarca soru var. Bir arkadaşımız 'Mesela en sıradan markette bile güvenlik kamerası var. O geceye ait neden Genelkurmay'dan, Akıncı Üssü'nden ya da diğer askeri birliklerden bir tane bile görüntü olmaz? Buralarda yollarda yüzlerce kameradan bir tane bile görüntü bulunmaz mı?' diye soruyor. Çok haklı. İnşallah mantıklı inandırıcı bir açıklaması vardır.
O HELİKOPTERİN SIRRI: Daha da ötesi, o gece Genelkurmay Başkanı'nı kurtarıp getiren helikopterin pilotlarının hemen öncesinde darbe girişiminin uçuşlarını yaptığı gerekçesi ile gözaltına alındığı iddiası var. Bu doğru mu? Doğruysa böyle kuzuyu kurda teslim eden bir hata yapılır mı?
KOMİSYON VE SORUŞTURMA ŞART: Ankara'da ağır bir şüphe bulutu giderek şehre oturmaya başladı. On binler gözaltında ya da uzaklaştırma almış durumda. Sürekli yenileri geliyor. Aslında sadece Türkiye'de değil, her yerde kurumlarda herkes birbirine şüphe ile bakıyor. Yolda askeri üniforma ile görülen herkese, 'Acaba bu da onlardan mı?' diye bakılıyor. Karşılıklı haset içinde bulunanlar, devlette birbirini 'Bu da paralelci' diye ihbar ediyor. Bunu aşmak gerekiyor. Daha da önemlisi bunun gerçek suçluların bulunması ile birlikte bir cadı avı haline dönmemesi şart. Bunun için de içinde kurumların en güvendiği isimlerce oluşturulan tarafsız bağımsız bir komisyon kurulsun. Aynı şekilde, atamalar için de...
Yerine kendinizi koyun, bu kişilerin içinde askerler başta olmak üzere gerçekten günahı alınanlar varsa, döndüklerinde bu psikoloji ile ne kadar görevlerini yapabilecekler? Buradan kimse suçluları kastettiğimi sanmasın; onlara en ağır ceza verilsin. Milletine saldıranların cezasının yorumu bile olmaz.
ACI GERÇEK Dün devlette mülki idare amiri olarak tanıdığım isimlerden biri bana çok acı bir olay anlattı. O da üzülmüş ama işte iş bu hale geldi. Bir askeri birlik komutanı, yeni komutanı tanıştırmak için ziyarete gelmiş. Kapıda polisler bu askerlerin silahını almış ve makama öyle kabul etmiş. Bu amir bana, 'Tanıdığım insanlar ama prosedür böyle. Bu yaşananlardan sonra bunu yapsan bir dert yapmasan bir dert. Ya bana silah çekseler, sonra Kaymakam esir alındı denilse ne yaparız' diyor. Ama işte bu hale getirdiler bu darbeciler bu güven meselesini. Bir başkası da, 'Önümde PKK var, arkamda tugay. Tedirginim' diyor.
TSK'YA MORAL: İşte tam bu noktada, TSK'ya moral vermek, darbecilerle ilgisi olmayan terörle mücadelede destan yazan kahraman evlatların hakkını yemememiz lazım. Aynı şekilde bu darbeyi önleyen kahraman polis teşkilatının da.
HER 3 GENERALDEN BİRİ: 'TSK'da durum pek parlak değil. Gözaltında general sayısı 110'u geçti..TSK'da 350 civarında general var. Bu şartlarda her 3 generalden biri şüpheli. Eğer durum böyle ise bu alçaklıklarla ilgileri varsa gerçekten durum vahim. Ama eğer soruşturmada aklanırlar, generallerden eğer serbest kalan olursa geri döndüklerinde nasıl bir psikoloji ile terörle mücadele bölgelerinde görev yapacakları ciddi sorun.
TERÖR GERÇEĞİ; Türkiye terörle mücadelede zor günlerden geçiyor. Günlerdir bu travmadan dolayı terör gerçeğini de unutmayalım. Bakın daha Maçka'da 3 polisimizi şehit verdik. O nedenle, darbeyi önleyeceğiz derken işini yapan vatanı koruyanları da ateşin ortasına atmayalım. Doğu ve Güneydoğu'da istihbarata göre kışlasından asker çıkamadığı için PKK her yeri mayınlıyor ve yeni pusu ve tuzaklar kuruyor.
Sadece PKK mı? IŞİD ve diğer güvenlik meseleleri.
UMUDU YİTİRMEK YOK: İşimiz zor, moralimiz bozuk. Hem de çok. Ama umudu tamamen yitirmek yok. Bizi ayakta tutan bu.
Herkese büyük iş düşüyor. Söylemler herkes tarafından hep birleştirici olmalı. Kavgalarımızı sonra ederiz. Keşke Cumhurbaşkanı da geçen gece Gezi Parkı ve Taksim'e Topçu Kışlası yapacakları meselesini gündeme getirmeseydi.
Bu millet dediğim gibi düştüğü yerden kalkmayı bilir.
Öyle de olacak.
O BABAYI UNUTMAYIN
Yinelemekte fayda var.
Tek ricam; herkes yakın tarihi okusun. Irak'ı, Suriye'yi okusun. Kucağında çocuğu ile kendisine vatan ararken Avrupa'da çelme yiyen babayı hatırlasın. İç savaşın acılarını görsün...
Birileri şimdi diyecek ki; dış güçler bizim düğmemize bastı. Doğrudur. Basarlar. Ama mesele zor günlerde birbirimizden nefret de etsek birlik olmayı bilip bu düğmeye bastırtmamak. İstersek yaparız. 15 Temmuz gecesi elele verip bu haince girişime karşı bunu yapabildiğimizi gösterdik.
İyi günlerde görüşmek üzere...
HER 3 GENERALDEN BİRİ:
'TSK'da durum pek parlak değil. Gözaltında general sayısı 110'u geçti..TSK'da 350 civarında general var. Bu şartlarda her 3 generalden biri şüpheli. Eğer durum böyle ise bu alçaklıklarla ilgileri varsa gerçekten durum vahim. Ama eğer soruşturmada aklanırlar, generallerden eğer serbest kalan olursa geri döndüklerinde nasıl bir psikoloji ile terörle mücadele bölgelerinde görev yapacakları ciddi sorun.