Tarihin en büyük satın alma operasyonu!
Şubat ayında Unilever’i 140 milyar dolara satın almak isteyen Amerikalı Kraft, söylentilere göre rakibini satın almak için yeniden harekete geçecek. Bugünlerde yapılması beklenen teklifin büyüklüğünün ise 200 milyar doları bulabileceği belirtiliyor.
Fikri Türkel, gidahattı.com'daki yazısında, "Bu satın alma hangi dengeleri değiştirecek? Rakipler ve sektörün diğer oyuncuları buna nasıl cevap verecek?" sorularına yanıt aradı:
Aslında son yıllarda gıda sektöründeki hareketlilik büyük depremlerin öncül sarsıntılarıydı. Artçılar da ana depremin sonucunda devam edecektir.
Dünya küreselleştikçe, ülkeler arası ticaret arttıkça her ülke, kendi üretim becerilerine ve gelecek ihtiyaçlarına göre kendi konumlandırmasına özen gösteriyor. Bir taraftan küresel ticaret anlaşmaları diğer taraftan koruyucu düzenlemeler ile ülkelerin konumlandırmasına yönelik hamleler artıyor.
FONKSİYONEL GIDALARIN GELECEĞİ
En tipik gıda hamlelerinin Japonya’dan gelmesini bekliyordum. Japonlar, kalabalık nüfusunu dar ada ülkesinde sağlıklı bekleyebilmek için 80’li yıllarda fonksiyonel gıdalar buluşunu gerçekleştirdi. FOSHU tabir ettikleri fonksiyonel gıdalar, artık bütün ülkelerde dengeli beslenmenin bir yolu olarak görülüyor.
Japon şirketlerinin Türkiye’deki gıda firmalarına ilgisine uzun vadeli bakınca, bu arayışlarını daha iyi anlayabiliriz.
Bugün, Leatherhead tarafından yayımlanan “Fonksiyonel Gıdaların Geleceği” başlıklı rapora göre, fonksiyonel gıdaların doğum yeri olan Japonya, %38,4’lük pay ile hâlâ 16,75 milyar avroluk küresel fonksiyonel gıda pazarının lideri durumunda.
Özel sağlık beyanları kapsamındaki ürünler pazarının -enerji ve rahatlatma içecekleri, gıda takviyeleri hariç- gelecek birkaç yıl içinde, %4-5 büyüyeceği tahmin ediliyor. Lider ülkeler sıralamasında Japonya’dan sonra %31,1 ile ABD ve %28,9 ile Avrupa geliyor.
Fonksiyonel gıdaların pazardaki oranları ise şöyle sıralanıyor:
. Süt ve süt ürünleri %38,1
. Fırıncılık ürünleri ve tahıllar %22,7
. İçecekler %12,5
. Et, katı ve sıvı yağlar %8,1
. Balık ve yumurta %7,4
. Soya ürünleri %5,8
. Ve diğerleri %5,7
Raporda ayrıca Hindistan, Çin, Latin Amerika ve Asya-Pasifik gibi gelişmekte olan dünyanın, güçlü bir gelişim göstermesinin beklendiği de ifade ediliyor.
Aslında burada yer alan gıda kategorileri, gelecekteki gıda hareketliliğinin odaklanacağı sektörleri işaret ediyor. Aynı şekilde hangi ülkelerin gıda alanına ilgi gösterdiğini de fonksiyonel gıda ürünlerine ilgiden çıkarabiliriz.
Gerçekten de Çin, gıda sektörüne yönelik ilgisiyle kendinden bahsettiriyor.
Çin, yaklaşık 1.5 milyar olan nüfusunu doyurmak ve ileride herhangi bir kıtlık sorunu yaşamamak için uluslararası gıda ve tarım firmalarını teker teker satın alıyor. Son 10 yılda yaklaşık 300 firma için 91 milyar dolar ödedi.
En çok ses getiren satın alma ise devlet kontrolündeki ChemChina’nın, İsviçreli tarım ilacı ve tohum devi Syngenta için 46.7 milyar dolar ödeyerek, ülke tarihinin en büyük uluslararası satın almasını gerçekleştirmesi oldu.
Başka örnekler de var: Shuanghui Group Hong Kong şirketi, 7 milyar dolar bedelle borçları ile birlikte et üreticisi Smithfield Foods şirketini satın aldı.
İç buğday piyasasının %90’ını kontrol eden Cofco Çin devlet şirketi ise Hollandalı tüccar Nidera Holdings’ın çoğunluk hissesini ve çok endüstrili Noble Group’un tarım altbölümünü aldı.
Pekin’in Ukrayna’da 2,6 milyar dolar karşılığında 3 milyon hektara kadar tarım arazisi kiraladığı da çok konuşuldu. Çin’in kiralama niyetini, başka ülkelerde de gerçekleştirdiği biliniyor.
Nüfusu 1.5 milyara yaklaşan Çin, dünyanın ekilebilir alanlarının ancak %9’una sahip olarak insanını doyurmanın yanı sıra gıda arzında sorun yaşamamak ve tedarik zincirini güçlendirmek için gıda firmalarına karşı ilgisini sürdürecek gibi görünüyor.
DELOİTTE RAPORU
Gıda sadece Japonya veya Çin’in sorunu değil. Deloitte, Dünya Ekonomik Forumu’nda sunduğu “Küresel Gıda Sistemlerinin Geleceği” raporu gıdada mega trendleri gösterirken konsolidasyonlar için de net mesajlar veriyor:
2030 yılı hedefleri bağlamında gıda sektörü için iki ana trend var:
1. Değişimin kuvvetleri, dünyanın yiyecek sistemlerini yeniden şekillendiriyor.
2. Başlıca demografik değişimler giderek artıyor ve gıda için değişen küresel talepler doğuyor.
Unutmayalım ki, hızla büyümekte olan küresel nüfusun 2030 için 8 milyar, 2050 yılına kadar 9.5 milyara ulaşacağı ve küresel gıda talebinin %60 oranında artacağı tahmin ediliyor.
Büyümenin büyük kısmı gelişmekte olan piyasalardan gelecek. Afrika’nın 2050 yılına kadar nüfusunu 1 ila 2 milyar arasında artırması bekleniyor.
. 2050’ye kadar Afrika ve Asya’da 2.5 milyar ilave kentsel yerleşik kişi olarak; nüfuslar daha fazla kentleşecek.
. Gelişmekte olan piyasalarda yükselen kentsel bir orta sınıf diyetleri; daha işlenmiş gıdalara, et ve süt ürünlerine yönlenecek.
. Bu kaymalar nüfusumuza, sistemlere ve çevremize yeni tehditlere sebep olacak.
aclik-gida-guvencesi-gidahattiBuna karşılık iki çapraz gelişme dramatik sonuçları yaşatmaya başladı bile.
. Dünyadaki 795 milyon insan her gün aç yatıyor.
. 2 milyar insan düzgün büyümek ve sağlıklı bir hayat yaşamak için besin maddelerine ulaşamıyor.
. Buna karşılık 1.4 milyar insan kilolu veya obez, ucuz kaloriler ve değişen yaşam tarzları ile çevrelenmiş halde. Ve rakamlar yükseliyor.
Sorun sadece kentli insanda değil.
Daha az insan çiftçiliği tercih ediyor. Yani dünyanın çiftçileri yaşlanıyor.
Genç işsizler, iklim değişikliği, gıda fiyatlarının artması, doğal kaynaklar üzerindeki baskılar, su kaynaklarının tükenmesi, gıda arzındaki israf ve verimsizliği, gıda sektörünü etkileyecek başlıca küresel gelişmeler olarak sayabiliriz.
Gıda şirketleri bu gelişmelerin yanı sıra yeni teknolojilere uyum, güvenli gıda gibi tüketici taleplerinin yanı sıra sürdürülebilir iş modelleriyle kendini yapılandırmalıdır.
GIDADA TRENDLERİ ETKİLEYEN SATIN ALMALAR
Gıdadaki mega trendlerin öncül etkileri bakımından bir iki satın alma örneğine değinelim.
Dünyanın en büyük e-ticaret şirketi kabul edilen Amazon’un Whole Food’u satın alması sektörü ciddi şekilde sarstı.
Amazon.com Inc., 13.7 milyar dolarlık bir anlaşma ile Whole Foods Market Inc’i satın aldı ve e-ticaret devi olarak gıda işini yeni bir boyuta taşıdı.
Amazon geçen yıl, AmazonFresh ile taze gıda dağıtmaya başlamıştı.
Bu kapsamda elini güçlendirmek istedi ve organik gıda zinciri Whole Foods’a Nisan’da talip oldu. 21 eyalette hizmet veren şirketin değeri, o zaman yaklaşık 10,7 milyar dolar olarak kaydediliyordu. İşin içine Amazon adı girince, hisseleri de artış gösterdi.
Whole Foods, perakende zincirleri arasında ilk 10’da bulunmuyor ve perakende devleri arasında 10. sırada bulunan Amazon, bu operasyonuyla sektörün en büyük devi olan Walmart’ın ve diğerlerinin hisselerini tepetaklak etti.
Bu satın alma geleceğe yönelik önemli bir işarettir.
Amazon’un Whole Foods operasyonuyla Migros’un TazeDirekt operasyonu arasında saik ve amaçlar açısından benzerlikler görüyorum.
Üzerinde düşünülmesi gereken bir diğer operasyon da, gıdadaki gelişmelerin bir nevi savaş stratejisi taşıdığını gösteriyor. Yani Monsanto’nun Bayer tarafından satın alınması…
Bayer, Monsanto’yu satın almak için 42 milyar dolarlık teklifini önce 62 milyar dolar olarak yeniledi ve ardından pazarlıklar ile 66 milyar dolara satın aldı. Alman kimya ve eczacılık şirketi Bayer tarihinin en büyük şirket satın alma operasyonunun altından holding şubelerini elden çıkarmadan kalkabilmeyi başardı.
Monsanto’yu satın alan Bayer dünyanın en büyük kimyevi tarım ilaçları kuruluşu olacak. Birleşmeden sonra holdingin satış hasılatı 46,3 milyardan 60 milyar avroya, personel sayısı da 117 binden 140 bine çıkacak.
Monsanto’nun başta GDO’lu ürün tohumları olmak üzere yağlı tohum pazarı ve dolayısıyla tarım dayalı sanayilerde orta ve uzun vadede etkili sonuçlar doğuracağını söyleyebiliriz.
Son yıllarda Türkiye’deki satın almaları da küresel depremlerin uzantıları olarak ele alabilirsiniz. Ancak bu sermaye hareketlerinin bizim için önemli ve anlamlı olduğunu belirtmeliyim.
Unilever, Kraft’a satılır mı, yani tarihin en büyük satın alma operasyonu gerçekleşir mi, bilinmez. Ancak başka satın almalar mutlaka olacak ve gıda sektöründe birbirini takip eden sarsıntılar oluşacak.
En önemlisi sektörün oyuncuları ve dolayısıyla ülkeler bu gelişmelere karşı kendilerini nasıl konumlandıracaklar?