Tarihte de böyle fırsatçılık yapılıyor muydu? İşte 1812'deki veba salgınında İstanbul'da yaşananlar...
Çin'de ortaya çıkan ve tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını şimdiye kadar 30 bini aşkın kişiyi öldürdü. Durumu fırsat bilenler ise virüsten korunmayı sağlayan maske, eldiven, dezenfektan ve kolonya gibi ürünlere fahiş zamlar uyguladı. Peki tarihte de bunun gibi olaylar yaşandı mı? Sabah yazarı Erhan Afyoncu, 1812'deki veba salgınında İstanbul'da yaşananları kaleme aldı.
Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkan koronavirüs (corona virus) kısa sürede dünyaya yayılarak, binlerce kişinin yaşamını yitirmesine neden oldu. Dünya Sağlık Örgütü’nün ‘pandemi’ (küresel salgın) ilan ettiği koronavirüs Türkiye’de de görülürken, 108 kişi yaşamını yitirdi.
Durumu fırsat bilenler ise virüsten korunmayı sağlayan maske, eldiven, dezenfektan ve kolonya gibi ürünlere fahiş zamlar uyguladı.
Peki tarihte de bunun gibi olaylar yaşandı mı? Sabah yazarı Erhan Afyoncu, 1812'deki veba salgınında İstanbul'da yaşananları kaleme aldı.
"1812’de İstanbul’da çıkan veba salgınında şehrin beşte biri ölmüş, durumu fırsat bilen kefen ve sabun satıcıları mallarını birkaç misli fiyata satarak mağdur halkı daha da mağdur etmişlerdi" diyen Afyoncu, şöyle devam etti:
Osmanlı topraklarında 1812'de başlayıp aralıklarla 1820'ye kadar süren veba, görülen en ciddi salgınlarından biriydi.
Bu salgının büyük miktarda can kaybına sebep olduğu en şiddetli dönemi ise 1812-1814 yıllarında yaşandı.
Tahminlere göre salgın esnasında İstanbul'da 100 bin kişi hayatını kaybetmişti.
Mısır, Selanik, Halep, Girit, Yunan Yarımadası, Balkanlar, Bosna, İzmir ve Anadolu'nun çeşitli bölgeleri başta olmak üzere imparatorluk topraklarının neredeyse tamamı vebanın esiri olmuştu. Genç ve çalışkan tarihçilerimizden Engin Çetin bir araştırmasında salgını teferruatlı olarak anlatır.
HAYALET ŞEHİR
Mısır'da başlayan büyük salgın İstanbul'a Mayıs 1812'de ulaştı. Veba Mısır'dan İzmir'e, İzmir'den de bir tüccar gemisiyle İstanbul'a gelmişti.
İstanbullular, salgın üzerine şehirden uzaklaşmaya çalıştılar. Ancak gitmeye kalktıkları yerlerin ahalisi parayla adam tutup gelenlere silah zoruyla engellemeye uğraştılar.
Vebanın etkisini giderek arttırması sonucu şehirde hayat ve ticaret durma noktasına geldi. Şehrin sakinleri genellikle evlerinden çıkmıyor veya mümkünse kalabalık olmayan ve güvenli kabul edilen bölgelere gidiyorlardı. Böylece resmî bir karantina uygulanmıyor olmasına rağmen insanlar tabiî olarak bir karantinaya gitmişlerdi. Sık sık temizliğe dikkat edilmesine dair emirler gönderildi. Bir süre sonra her Cuma imece usulü temizlik yapılması kararı da verildi. Aynı günlerde vebanın sebepleri arasında görülen bekâr odaları ve fuhuşa karşı savaş açıldı. Sultan, hastalığa yakalananları Üsküdar'da hastanelere taşıtarak, karantina uygulatmıştı.
DİNÎ TEDBİRLER
İnsanlar bulaşıcı bir hastalıkla karşı karşıya olduklarının farkındaydılar ve korunmaya çalışıyorlardı. Bu bakımdan Türklerin dinî taassup nedeniyle vebaya karşı önlem almadıkları yönündeki kanaat doğru olmayan bir önyargıdır. Ancak toplumda bu gibi felaketlerin Allah'ın asi kullarına bir cezası olduğu yönünde bir anlayış hâkimdi. Salgın esnasında camilerde okunması emredilen Ahkaf ve Duhan sureleri rastgele bir tercih olmayıp, Allah'ın verdiği azap ve cezaları ihtiva etmeleri bakımından seçilmişlerdi.
Müslümanların camiye gitmemesi, dedikodu etmeleri, oyun ve eğlencelerle vakit geçirmelerinin başlarına bu afeti getirdiği gerekçesiyle; insanların cemaate devam etmeleri, dedikodu ve boş işleri terkederek Müslümanca bir hayat yaşamaları konusunda emirler gönderildi.
Vebadan kurtulmak için dinî ve ahlakî bozuklukları ortadan kaldırma gayretini tamamlayıcı bir diğer tedbir de duaydı.
İnsanlar tövbe ederek bu hastalıktan kurtulmayı niyaz etmeliydi.
Beş vakit namazın ardından tekbir getirilmesi de vebaya karşı alınan tedbirler arasındaydı. İstanbul ve Bilad-ı Selase'de (Eyüp, Galata ve Üsküdar) sıbyan mektebi hocaları çocukları da alarak yakın bir sahrada zaman zaman dua ettiler. Şehrin surları etrafında ve evlerin çevresinde hatimler okundu.
Sultan II. Mahmud da dualara katıldı. Sultan ayrıca halka bir fermanla İslamiyet'in salgın hastalıkla takınılması gereken tavırla ilgili emirlerini hatırlattı.
1812 sona ererken şiddetini azaltan veba, sert bir kışın ardından 1813 baharıyla birlikte tekrar şiddetlendi. İnsanlar sıranın kendilerine ne zaman geleceğini bekler hale geldiler. Şehrin nüfusunun beşte birinin can verdiği bu büyük salgın, ancak 1814 sonlarından itibaren şiddetini azalttı.
Fakat aralıklarla Osmanlı coğrafyasının çeşitli bölgelerinde 1820'ye kadar devam etti. Osmanlı coğrafyasında kayıplar tahminen 150 binin üzerindeydi. İstanbul'u yaklaşık 20 bin kayıpla İzmir, 15 bin kayıpla Selanik, 5 bin kayıpla Kahire izliyordu.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ