Teğmenlerin kaderini kim belirler? Nuran Yıldız: Gazetecilerin tavsiyelerine kulak vermeyin!

SuperHaber yazarı İletişim Profesörü Nuran Yıldız, son dönemde Türkiye'de büyük yankı uyandıran beş teğmenin yemin töreni krizini ve bu süreçte yaşanan iletişim hatalarını yazdı. Gazetecilerin tavsiyelerine kulak verilmemesi gerektiğini belirten Yıldız, "“Ben sizin yerinizde olsam” diye başlayan cümlelerle akıl veren gazetecileri dikkate almak büyük hata olur. Gazeteci olaydan beslenen kişidir, daha öte görev yükleyemezsiniz." dedi.

SuperHaber yazarı İletişim Profesörü Nuran Yıldız, son dönemde Türkiye'de büyük yankı uyandıran beş teğmenin yemin töreni krizini ve bu süreçte yaşanan iletişim hatalarını detaylı bir şekilde ele aldı.

Yaşanan süreç boyunca doğru bir kriz yönetimi sağlanamadığını belirten Yıldız, bunun sonucunda kamuoyunda büyük bir algı yönetimi sorununun ortaya çıktığını belirtti. 

Yıldız, özellikle neo-liberal düzene sıkışan ve çözüm üretme noktasında zorlanan muhalefetin, bu krizi kendi çıkarları doğrultusunda kullandığını belirtti.

Teğmenler krizi, muhalefet için tam bir fırsat haline geldi; ancak olaylar üzerinden yapılan manipülasyonlar ve algı yönetimi hataları, durumu daha da karmaşık hale getirdi.

Teğmenlerin kaderini kim belirler? Nuran Yıldız: Gazetecilerin tavsiyelerine kulak vermeyin!

SÜREÇ DAHA SAĞLIKLI NASIL YÖNETİLEBİLİRDİ?

TSK'nın bu durumu bir "disiplin suçu" olarak nitelendirmesi, kurumsal bir dirence yol açtı ve bu durum, Yıldız’ın vurguladığına göre, olayı daha da büyüttü. Oysa, teğmenlerin davranışlarının art niyet taşımadığını ve bir disiplin suçu oluşturmadığını anlatabilmek, sürecin çok daha sağlıklı yönetilmesine katkı sağlayabilirdi.

TEĞMENLERİN AVUKATINDAN 'MUSTAFA KEMAL' VURGUSU

Yıldız, aynı zamanda teğmenlerin avukatlarının kamuoyunu etkilemek amacıyla “Mustafa Kemal” vurgusu yapmalarını eleştirdi.

Bu yaklaşım, başlangıçta amacına ulaşmaya çalışsa da, ters bir etki yaratarak durumu daha da zora soktu. Ayrıca, Anıtkabir ziyareti ile ilgili yapılan paylaşımlar ve sivil inisiyatif çağrıları da algı yönetimi açısından sorunlu bir yaklaşım olarak değerlendirildi.

"GAZETECİLER KRİZLERİ BÜYÜTÜP YAYMAK İÇİN İŞLER"

Medyanın krizlere yaklaşımını da ele alan Yıldız, iktidar yanlısı ve muhalif medya organlarının, krizi büyütmek için çalıştıklarını ve çözüm üretmektense, olayları manipüle ettiklerini belirtti.

Hem iktidar medyasının hem de muhalif medyanın benzer başlıklarla krize yaklaşmalarının, sorunu daha da derinleştirdiğini ifade eden Yıldız şu ifadeleri kullandı:

"Şu bilgiyi kimse unutmasın, iktidar yanlısı ya da muhalif medya, krizleri çözmek için çalışmaz. Krizleri büyütüp yaymak için işlerler. Aksi halde işlerini yapamazlar. İktidar medyasının “ihraca itiraz eden 4 heyet üyesi de ihraç edilsin” yaklaşımıyla muhalif medyanın “İktidara inat gidip Atatürk’e bağlılıklarını bildirdiler” manşeti aynı kapıya çıkar.

“Ben sizin yerinizde olsam” diye başlayan cümlelerle akıl veren gazetecileri dikkate almak büyük hata olur. Gazeteci olaydan beslenen kişidir, daha öte görev yükleyemezsiniz.

İletişim yönetiminde doğru durum tespiti yaşamsaldır. Mevcut durumda teğmenler ve komutanları ihraç edildiler. Bu karar, kamuoyu vicdanında ağır, haksız ve adil olmaktan uzak bulunmaktadır."

İşte İletişim Profesörü Nuran Yıldız'ın SuperHaber için kaleme aldığı yazı:

TEĞMENLERİN KADERİNİ KİM BELİRLER?

Pırıl pırıl beş teğmenin kılıç çatmalı yemin töreni krizi çıktığından bu yana, süreç iyi yönetilmedi, yönetilmiyor da.

Neo-liberal düzenin konfor alanına sıkışan, sorunlara çözüm üretemeyen muhalefet, kendisi yerine muhalefet edecek kişi ve olayları kullanıyor. Vekalet savaşları gibi vekalet muhalefet yapıyorlar, teğmenler krizi onlara tam da bu fırsatı verdi.

Algı yönetme işinde kamuoyuna odaklanıp krizin diğer bileşenlerini görmezden gelmek de ayrı sorun.

Sadece teğmenlerin ihraç edilmesi krizi değil, her türlü kriz için geçerli olan gerçek, bizim krizi değil, krizin bizi yönettiğidir.

TSK, ısrarla konuyu bir “disiplin suçu” olarak gündeme getirdikçe, teğmenlerin “Mustafa Kemal” vurgulu açıklamaları, kendisini “Mustafa Kemal’in ordusu” olarak tanımlayan TSK’ya bir meydan okuma şeklinde yorumlanabilirdi. Bu yorumlama kurumsal direnci artıracaktır, ki öyle de oldu.

Olması gereken, yaptıklarının bir disiplin suçu olmadığını, olsa bile art niyet taşımadıklarını anlatabilmekti.

Maalesef hukuk sistemi, iletişim ve algı üzerine kurulu olduğu halde, hukukçularımızda iletişim bilinci hep eksiktir. Mahkeme denen ortam bir iletişim ve algı yönetimi ortamı olduğu halde bu gerçek yokmuş gibi davranılır.

Teğmenlerin avukatları da kamuoyunu harekete geçirmek için savunmalarının “Mustafa Kemal” kısmını öne sürerek, muhalefeti harekete geçirmeyi hedeflediler. Ve bu tavır, ters tepti.

Teğmenlerin Anıtkabir ziyaretlerine “sivil inisiyatif” imzalı, “milyonlarca kişiyle Anıtkabir’i ziyaret edecekler” paylaşımı da kamuoyuna dönük bir durumdu. Avukatların böyle bir yürüyüş olmadığına dair açıklama yapmaları, bu tür haberlerin süreci olumsuz etkileyeceğini anlamaları zaman aldı.

Şu bilgiyi kimse unutmasın, iktidar yanlısı ya da muhalif medya, krizleri çözmek için çalışmaz. Krizleri büyütüp yaymak için işlerler. Aksi halde işlerini yapamazlar. İktidar medyasının “ihraca itiraz eden 4 heyet üyesi de ihraç edilsin” yaklaşımıyla muhalif medyanın “İktidara inat gidip Atatürk’e bağlılıklarını bildirdiler” manşeti aynı kapıya çıkar.

“Ben sizin yerinizde olsam” diye başlayan cümlelerle akıl veren gazetecileri dikkate almak büyük hata olur. Gazeteci olaydan beslenen kişidir, daha öte görev yükleyemezsiniz.

İletişim yönetiminde doğru durum tespiti yaşamsaldır. Mevcut durumda teğmenler ve komutanları ihraç edildiler. Bu karar, kamuoyu vicdanında ağır, haksız ve adil olmaktan uzak bulunmaktadır.

Asıl önemli olan, ihraç kararının 4’e karşı 5 oyla alınmış olmasıdır. Bu bilgi, çok ama çok önemlidir. Ya gerçekten heyette kamuoyunun vicdanıyla aynı düşünen kişi sayısı eşittir (kurul başkanı ihraca itiraz eden tarafta olduğuna göre oyu tek oy kabul edilemez, bu da eşitliği sağlar) ya da bu sonuç kurgulanmış olabilir. Birbirine yakın oylar, kararın idari yargıdan dönmesinin yolunu açmak için olabilir.

Önümüzdeki günlerde yukarıda dikkat çektiğim konulara dikkat edilmezse, kararın idari yargıda da düzeltilmesi zorlaşır.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

Yorumlar
Yorum yapmak için tıklayınız
GÜNÜN VİDEOSU

Kayseri Vergi Dairesi'nde sıra bekleyen vatandaş isyan etti: 10 kişi yatıyor burada!

Kayseri Vergi Dairesi’nde sıra beklemekten bıkan bir vatandaş “13 vezne var, 3’ü çalışıyor, 10’u yatıyor!” diyerek isyan etti. Uzun kuyruklar ve yavaş hizmet, vatandaşları çileden çıkarırken, görüntüler sosyal medyada viral oldu.