Teknokentlerde vergi muafiyeti vurguna neden oluyor
Türkiye bugünlerde yeni vergi paketiyle yatıp-kalkarken mevcut sorunlar da vergi tartışmaları nedeniyle gün yüzüne çıkmaya ve tartışılmaya başlandı. Bunların en can alıcısı ise ihracat kilogram fiyatı çok yüksek olan teknoloji ürünlerini desteklemek için teknoparklara getirilen vergi muafiyeti oldu. İşte detaylar...
SüperHaber’e konuşan iş insanları ve bu konuda yazılar yazan akademisyenler teknoparklardaki vergi muafiyetinin vurgunlara neden olduğunu, içi boş şirketlerin teknoloji üretmek yerine bu boşluklardan yararlanarak haksız kazanç elde ettiklerini yüksek sesle söylemeye başladı.
Prof.Dr. Soner Gökten, ‘Teknokent kazançlarının’ gelir ve kurumlar vergisinden muaf olmasının bazı kişileri nasıl zengin ettiğini söylerken, teknoloji üreten Dof Robotics şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Mertcan da, “Teknoloji geliştirme alanlarında faaliyet gösterdiği yıllar içerisinde başarılı olmuş girişimlerin, sürekli olarak vergi Vergi gibi önemli teşvik kalemlerinde desteklenmesi, harika hedefler üzerine kurulmuş bu alanları suistimal eden içi bomboş şirketleri uzun yıllar daha görmeye devam edeceğimiz anlamına gelebilir” dedi.
SüperHaber’e konuşan Mustafa Mertcan, teknoloji geliştirme alanlarının diğer dünya örneklerinde olduğu gibi ülkemiz içinde, teknoloji geliştirme ve üretimi konularında dünya ile rekabet gücümüzü arttırmak için büyük öneme sahip olduğunu ancak vergi gibi teşviklerin suistimale neden olduğunu belirtti.
Mertcan, şöyle konuştu: “Amerika’da temeli 1950’lerde üniversiteler ile atılan ama 1970’lerdeki fonların ve girişim sermayedarlarını olağanüstü desteği ile dünyanın en büyük teknoloji şirketlerine ev sahipliği yapan Silikon Vadisi bu alanların içerisinde açık ara ve olumlu anlamda en iyi örnektir. Bizde eksik olan onların doğru yaptığı nedir diye kendimize soracak olursak, öncelikle zaman diyebiliriz. Az öncede belirttiğim üzere, ABD bu işe 80 yıl önce başlamış. Biz daha bu konularda çok yeniyiz. Ama bu kadar hızlı bir ivme ile gelişen zaman diliminde maalesef bizde 80 yıl bekleyemeyiz. O yüzden onların yıllardır tecrübe ettiği konuları yaşanmış örneklerden dersler ile hızlıca geçmemiz lazım. Burada amaç önem kazanıyor. Üniversitelerin, gelir üretmesi için yapılmış boş ve soğuk iş merkezleri (teknoparklar) inşaa etmesi bu amaçlardan biri olmamalı. Ya da teknoloji geliştirme alanlarında faaliyet gösterdiği yıllar içerisinde başarılı olmuş girişimlerin, sürekli olarak vergi gibi önemli teşvik kalemlerinde desteklenmesi, harika hedefler üzerine kurulmuş bu alanları suistimal eden içi bomboş şirketleri uzun yıllar daha görmeye devam edeceğimiz anlamına gelebilir.
ÇİN KENDİ ŞİRKETLERİNE DESTEĞİ KESTİ
2016 yılında Çin teşvik mekanizmasında bir değişim sürecine girdi ve bundan sonra kendi ayakları üzerinde duramayan şirketleri desteklememe kararı aldı. Bu şu anlama geliyordu “Yıllardır sizi devlet eliyle besledik, artık karşılığını vergi ya da ihracat olarak görmeliyiz. Bunu başaramayan şirketler ise bi zahmet kapatsınlar dükkanı!” Yükseklere uçmak için yüklerinden kurtulmak zorundasın. Eğer sürüyerek firmalarımızı yürütmeye çalışıyorsak buna son vermeli ve faydalı olanlar ile yola devam etmeliyiz. Bu anlamda Teknoparklar için planlanan verginin adil olduğunu düşünmekle beraber, bunun için yeni kurulan şirketlere belirli bir vergisiz süre tanınmasının, girişim ekosistemi için zaruri ihtiyaç olduğu kanaatini taşıyorum.”
Prof. Dr. Soner Gökten de, teknoparklarla ilgili şöyle yazdı:
Türkiye, gel zaman git zaman istisnaların süreklilik kazandığı,
Sonra istisnayı kullananlarca vergi vermemenin hak olarak görüldüğü,
Vergi vermeyenlerin ise istisnayı suistimal ederek zengin olduğu bir ülke.
Geçmişte de böyleydi, şimdi de böyle.
İşte suistimal edilen bu istisnaların biri de ‘Teknokent kazançlarının’ gelir ve kurumlar vergisinden muaf olması.
Diğer bir ifadeyle;
Teknokent (veya teknopark) alanlarında faaliyet gösteren işletmelerin yazılım, tasarım ve
AR&GE faaliyetlerinden elde ettikleri kazançların gelir ve kurumlar vergisinden istisna tutulması.
Kanun çıktığında istisna 2013’e kadardı; bu 2028’e uzatıldı.
İlk bakışta yazılım sektörünü destekleyecek güzel bir teşvik gibi görülebilir.
Yadsımayalım, çok da faydalı olduğu alanlar var.
Lakin bir o kadar da kötüye kullanılmışlığı var.
Bu yazıda tabi ki bu suistimale değineceğim.
Efendim,
Size bir mizansen yapayım.
Siz de çıkarım yapın olur mu?
Teknoparkta bir işletme kurun.
Mevzubahis iştigal alanı yazılım olsun.
Gidin Hindistan’a bir yazılım altyapısı satın alın.
Sonra bu yazılımın altıyla, üstüyle, etrafıyla oynayın, arayüzünü değiştirin olsun size tasarım, işte size yazılım ve günün sonunda yapmış olduğu AR&GE’de atılım!
Kendiniz gibi kankalar bulun.
Bu kanka şirketler de teknoparkta yer alsın.
Başlayın birbirinize fatura kesmeye.
Nasıl olsa kurumlar vergisi yok.
Günün sonunda yüksek hasılat, yüksek kar!
Neler gördü bu gözler.
En hızlı büyüme ödülü alıp iflas edenleri mi söyleyeyim yoksa ortada gerçek hasılat olmayıp faturacılık yapanları mı?
Hele bir de dışardan ve işlem değerini etmeyecek arsa koyarsanız aktife; kısa sürede halka arz şartlarını karşılamış olursunuz.
E gerisi malum olur…
Halka arz olur, fiktif işlemlerle zengin olursunuz.
İşte, teknoparklardaki kazanç istisnası böyle kullanılabilir kötüye…
Kullanıldı mı?
Veya kullanılmış olabilir mi?
Yakın zamanda görebilir ve anlayabiliriz.
Nasıl mı?
Vergi reform taslağında ‘Teknokent kazanç istisnasının kaldırılması’ teklifinin yasalaşıp yasalaşmamasına göre.
Şayet kaldırılırsa; Teknoparkta yer alan şirketlerin geçmiş hasılatları ile vergi ödeme yükümlülüğüne tabi olduktan sonraki hasılatlarını mukayese edebileceğiz.
Ve bu istisnayı bilanço manipülasyonu için kullanıp kullanmadıklarını anlayacağız.
Tabi ki SPK’da görecek ve anlayacak.
İşte o zaman ak koyun kara koyun meydana çıkacak”