Teknoloji paradoksu hayatı pahalılaştırmasın

Teknolojik cihazlarımızın ve uygulamalarımızın çok sayıda özelliğe sahip olmasını seviyoruz, ancak yeni özellikler eklendikçe cihazlar asıl işini yapmaktan uzaklaşabiliyor. Buna teknoloji paradoksu deniyor ve hayatımızı bir anda arapsaçına çevirme potansiyeli taşıyor.

"Teknoloji paradoksu" bir cihazın kullanım ömrünün bir noktasında, kullanılabilirliğin zirvesine ulaştığı andan sonra karmaşıklaşmaya başlaması şeklide özetlenebilecek bir terim. Bu terimi ilk kez kullananlardan UC San Diego Tasarım Laboratuvarı Direktörü Donald Norman, "Günlük Şeylerin Tasarımı" adlı kitabında konuyu şu şekilde özetlemiş: "Her cihazda bir öncekinden daha fazla işlev sağlayarak hayatımızı kolaylaştıran teknoloji, ardından gelen sürümlerinde cihazı öğrenmeyi ve kullanmayı zorlaştırarak hayatı bu sefer zorlaştırmaya başlıyor. Teknolojinin bu paradoksu aslında tasarımcılar için bir meydan okuma yani başlı başına çözülmesi gereken bir sorun haline geliyor."

Norman, öncelikle donanımlarda yaşanan teknoloji paradoksu ile ilgilense de, aynı durum yazılım tarafında da ortaya çıkabiliyor. Örneğin Snapchat kullanıcılarının, yeni gelen özelliklerin kullanımını daha zor hale getirmesi sebebiyle en son güncellemenin geri çağrılması için dilekçe vermelerini bu anlamda bir örnek olarak sayabiliriz.

TEKNOLOJİ ÇOK GELİŞTİĞİNDE NE OLUR?

Teknoloji paradoksu konusunu eksen olarak alırsak, aslında gelişen dünyada bir şeylerin yanlış gittiğine dair pek çok örnek bulmamız mümkün. Donald Norman bu konuda saatleri örnek gösteriyor. Saatler bir zamanlar sabit bir kullanıcı arayüzü ile çalışıyordu. Sonradan saatler zamanın yanı sıra, tarihi ve yılı da söyleyebilir hale geldi. Ardından çalar saat, hesap makinesi veya kronometre olarak da hizmet vermeye başladı. Şimdilerde akıllı saatler kalp ritmini de ölçüyor, internete de giriyor, hatta konuşmamızla emir alıp söylediklerimizi yerine getirebiliyor. Teknolojiye meraklı kişiler için bunlar harika özellikler olsa da, teknolojiye görece daha uzak kişiler için bu cihazlar neredeyse birer bela haline gelmiş durumda.

Telefonlar da bu paradoksun mağdurlarından. Birbiriyle canhıraş bir rekabet içinde olan cep telefonu markaları aynı anda daha fazla işlev sağlayan daha az tuşlu cihazlar üretmeye çalıştığı için, sizin hiç aramak istemediğimiz birini cep telefonunuzla yanlışlıkla aradığınızı veya yanlışlıkla özçekim yapıp birilerine gönderdiğinizi düşünün. Elbette, parmak izi tarayıcısı güvenlik anlamında müthiş bir adım ancak parmağınız terli diye telefonunuzu açamamak insanın sinirlerini zıplatmıyor mu?

TEKNOLOJİ İLERLEYİNCE FİYATLAR YÜKSELİYOR MU?

Teknoloji markaları buna hayır diye cevap vereceklerdir. Haklılar çünkü wikipedia.org sitesinin "Teknoloji" maddesinde belirttiğine göre "Teknolojik ürünlerin işlevleri çoğaldıkça o ürünler aynı oranda pahalanmıyor, hatta -daha çok fonksiyon barındırıp daha çok kişiye ulaştıkça- fiyatlar ucuzlayabiliyor". Zaten pek çok teknolojik ürün bugün Black Friday veya Yılbaşı gibi masif promosyon dönemlerinde alındığında, ya da amerikadaniste.com gibi siteler vasıtasıyla yurtdışından direkt siparişle, veya indirimkodu.com gibi sitelerden bir kupon indirimi kullanarak alındığında ucuza getirilebiliyor. Yani aslında hayatımızı kendimize dar etme paradoksumuz da burada başlıyor. Çünkü daha fazla işlevli yepyeni bir model cihazı aynı fiyata hatta bazen daha ucuza almayı kim istemez? İşte tuzağa o anda düştünüz: Elbette ki o teknolojik ürünün o en yeni versiyonundaki onlarca yeni ve çığır açıcı teknolojik fonksiyon sizin için yaratıldı, ama tabii ki yeni kullanım kılavuzunu okumaya vakit ayırmanız ve o yeni düğmelerle bolca deneme-yanılma yapmanız şartıyla.

TASARIM GELİP GÜNÜ KURTARDIĞINDA

Gerçek şu ki, tüm teknolojiler teknoloji paradoksuna yenik düşmüyor. Bazı donanım öğelerinden şikayet ediyor olsak bile bugün ortalama bir akıllı telefonun çoğumuzun kullandığı laptoplardan daha fazlasını yapabilmesi ne kadar geliştiğinin bir göstergesi.

Teknoloji, iyi tasarım yoluyla teknoloji paradoksunun önüne geçebiliyor. Grafik kullanıcı arayüzü gibi kullanılabilirlik özelliklerinin evrimi, teknolojik bir cihazın hayatımızı zorlaştırmadan birçok işlevi yapabilmesini sağlıyor.

TEKNOLOJİ PARADOKSUNDAN KAÇINMAK İÇİN

En yeni teknolojiyi takip edebilir veya etmeyebilirsiniz: Bu kişisel bir seçim. Televizyonlardaki reklamlar teknolojiyi takip edin diyor, çünkü en son model bir cep telefonunun kamerası çok daha sıra dışı kareler yakalayabiliyor, eliniz titrese de kamera bu titreşimi fotoğrafa yansıtmayabiliyor, hatta bir mikroskop işlevi görebiliyor. Ama siz eğer bu kadar son model cihaz taraftarı değilseniz, cihazlarınızı ve yazılımlarını elinizden geldiği sürece değiştirmemeyi seçebilirsiniz. Yeni bir telefon çıktı diye gidip satın almak cazip gelebilir; fakat gerçekten yenisine ihtiyacınız olana kadar bir cihazı elinizde tutmak hem daha ekonomik hem de kesinlikle daha çevreci bir yaklaşım olacaktır.

Öte yandan markadan markaya atlamamak da önemli bir vakit kazancıdır. Eğer yeni bir cihaza ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız, aynı markada kalmaya, yani aynı markanın daha ileri versiyonlarına bakmaya çalışın. Bunun nedeni şu: Yeni cihazlar çıktığında üreticiler benzer tasarım şemalarına bağlı kalma eğilimindedir. Aynı düğmeler genellikle aynı yerdedir, sistem bir versiyonda tamamen alt-üst olmaz. Örneğin Motorola'dan Samsung'a veya Samsung'dan Apple'a geçmek yerine, aynı markadan devam etmeniz hayatınızı kolaylaştırabilir.

TEKNOLOJİYLE ÇALIŞMAYI ÖĞRENİN

Cihazlar ve arayüzler, kullanıcıların belirli bir şekilde davranacağı beklentisiyle tasarlanır ve kullanıcılar farklı davrandığında kullanılabilirlik sorunları ortaya çıkar. Donald Norman’a göre "Kullanıcılar teknolojiden isteklerini ve beklentilerini açıkça ifade edebilirlerse, tasarımcı ve kullanıcı daha kolay aynı noktada buluşabilir ve sonuçta aslında herkesin istediği olur". Çünkü insanlar genellikle geçmişten nostalji ve memnuniyetle "basit zamanlar" olarak bahseder. Bu kısmen doğru olsa da teknolojinin karmaşık olması, kullanımının da karmaşık olması anlamına gelmiyor. Teknolojiden ihtiyacımız olan kadarını seçmek, karmaşıklaştığını hissettiğimiz zaman bir süre yeni versiyonlara geçmeyi durdurmak ve istediğimiz zaman tekrar versiyon yükseltmek tamamen bizim elimizde.

GÜNÜN VİDEOSU

Dilan Polat'ın hayranı pes dedirtti: Cezaevine girdiğinizde kalp krizi geçirdim!

Dilan Polat cezaevine girince kalp krizi geçirdiğini söyleyen hayranı, Polat ile bir araya gelince ağladı.