Terör ve terörizmin tanımı
SuperHaber'e yazdığı yazısında terör ve terörizmin tanımı konusuna değinen terör ve güvenlik uzmanı Hacı Murat Dinçer, "Alp Dağları'ndaki şatolarında dünyayı dizayn etmek için örgüt kurdurup yıktıranlar hala doğdukları 1950 yıllarının insanı üzerinden plan yapıyor ancak çağın insanı gibi teröristinin algıları da farklılaştı." ifadelerini kullandı. İşte Dinçer'in o yazısı...
Terör ve terörizmle ilgili araştırma isteği duyup kaynak karıştırmaya başladığınızda önünüze çıkacak ilk cümle: ‘’Terör’ün üzerinde anlaşılmış genel bir tanımı olmamakla birlikte…’’ dir. Bin yıllık bir tarihe bağlayabildiğimiz terörün tanımı üzerinde dünya akademisyenlerinin henüz anlaşamamış olmasının başlıca sebebi; 2001 yılına kadar terörizmin genelde ‘’geri bırakılmış’’ ülkeler için konuşuluyor olmasıdır. Terörizm; özellikle soğuk savaş döneminden sonra gelişmiş ülkelerin emperyal amaçlarını geri bırakılmış ülkelerde gerçekleştirmek için manivela görevi gördü. 11 Eylül 2001’de ABD’ye karşı girişilen terör eyleminden sonra ABD Başkanı dâhil tüm ülke: ABD Demokratik sistemine yapılan iç ve dış saldırılardan bahsetmeye başladı. Ülkemizde yediden yetmişe herkesin bir kez olsun duyduğu ve kullandığı bir vurguydu bu; iç ve dış saldırılarla yatıp kalkan bir millet olarak tabiatıyla 11 Eylül terör saldırısına sevinmedik ama gezegenin en muktedirlerinin bile iç ve dış mihrakları olduğunu şaşırarak öğrendik.
Terörün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’ndaki tanımı şöyle:
Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.
Değişen dünya dengeleri ve uluslararası ilişkilerdeki farklılaşmalar sonucunda, sıcak savaşlar yerini soğuk savaş metotlarına bırakmıştır. Soğuk savaşın gereği olarak ortaya çıkan psikolojik savaş türü ve bu savaşın vazgeçilmez unsuru olan düşük yoğunluktaki çatışmalar (Low Intensive Conflict), terör örgütlerinin yeni taktikleri olmuştur.
Terörizm, genel olarak geri kalmış veya gelişmekte olan ülkelerin içerisinde sosyal, ekonomik, kültürel vb. birçok alandaki eksikliklerin istismar edilmesine bağlı olarak; zaten var olan ya da suni olarak oluşması sağlanan ihtilalcı fikir ve hareketlerin, belirli bir amaç için harekete geçirilmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır.
Terörizmin amacını: Hedef alınan rejimi veya sistemi şiddet yolu ile yıkarak, yerine güdülenen ideoloji doğrultusunda yeni bir yönetim tesis etmek olarak belirtebiliriz.
Siyaset bilimci Ahmet Taner Kışlalı ise, terörizmin amacını şöyle ifade etmektedir:
“Adi şiddette, amaç bir varlığa zarar vermek ya da onu yok etmektir. Oysa terörist için şiddet bir amaç değil araçtır. Örneğin, sıradan bir katil, bir insanı ölmesini istediği için öldürür. Terörist içinse, önemli olan o insan ya da insanlar değil, onları öldürdüğü zaman toplumda yaratacağı etkidir. Bir trene bomba koyduğunda, trende kimlerin olduğu, ölecek olanların kimliği doğrudan bir önem taşımaz. Bu nedenledir ki; şiddetsiz terör olmaz, ama her şiddet de terör değildir. Terör eylemlerinde, psikolojik sonuçlar fiziksel hedeflerden çok daha önemlidir. Terörizm hesaplı bir şiddettir. Amacı, olabildiğince çok insan öldürmek değil, kitlelerin eylemlerinden etkilenmesini sağlamaktır. Kitlelerin dehşete kapılmasını, bir umutsuzluk içinde “teröristin isteklerine boyun eğmesinden başka çare olmadığını” düşünmesini sağlamaktır.”
Nitekim terör, uluslararası ilişkilerde ne kadar etkili bir araç olduğunu kanıtlamış ve çok sayıda devlet tarafından politikalarını yaşama geçirme yöntemi olarak, yaygın bir kullanım alanına sahip olmuştur.
Günümüzde terörün en önemli özelliği; uluslararası bir nitelik kazanmasıdır. Terörizm özellikle 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’deki Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon’a yapılan terörist saldırılardan sonra “küresel bir boyut” kazanmıştır.
Günümüzde modern insanın yaşam alanına ciddi bir tehdit oluşturan küresel terörün aktörleri kıtalar arası geçişkenlik kazandı. Teknolojinin gelişen imkânlarından da yararlanarak klasik eylem skalalarına her gün yeni bir tarz ekleyen çağın haşaşileri Bombay’da olduğu kadar artık Londra’nın göbeğinde de bomba patlatma kabiliyetine sahipler. Kur, kullan, at; terör örgütleri için artık geçerli bir formül değil. Çağ ve insan değişti. Kurarsın, kullanırsın ancak iş atmaya geldi mi namlu sana dönüverir. Terör üzerine en çok konuşulması gereken de budur aslında; Alp Dağlarındaki şatolarında dünyayı dizayn etmek için örgüt kurdurup yıktıranlar hala doğdukları 1950 yıllarının insanı üzerinden plan yapıyor ancak çağın insanı gibi teröristinin algıları da farklılaştı.
Şapka düştü kel göründü; terör tutanın elini yakıyor.