The Economist'in Savunma Editörü: Türkiye 'atom bombası' yapabilir!

The Economist İstihbarat Servisi'nin gerçekleştirdiği bir podcast sırasında, The Economist'in Savunma Editörü Shashank Joshi, AUKUS'u değerlendirdi. ABD, İngiltere ve Avustralya arasında imzalanan AUKUS paktı sonucunda Avustralya'ya verilecek nükleer denizaltıların, Nükleer Silahsızlanma Anlaşması'ndaki yasal bir boşluğu ortaya çıkardığını belirtti. Joshi, Türkiye'nin bu yasal boşluğu kullanarak nükleer denizaltılar üzerinden atom bombası üretmek isteyeceğinden korktuğunu vurguladı.

ABD Başkanı Joe Biden’ın ‘Dünya’nın geleceği özgür ve açık bir Pasik’e bağlı!’ diyerek duyurduğu yeni savunma paktı AUKUS’un büyük sonuçları olacak. ABD, İngiltere ve Avustralya’nın odaklandığı ülke ise, ismi söylenmese bile herkes tarafından biliniyor: Çin.

Anlaşma diplomatik, teknolojik, güvenlik ve savunma iş birliklerinden oluşsa da en göze batan kısmı, Avustralya’ya nükleer denizaltı (nükleer yakıt ile çalışan, nükleer silah taşımayan denizaltılar) verilmesini sağlayacak ‘savunma’ tarafı.

Avustralya için, AUKUS, ABD’nin bölgede hali hazırda bulunan 'Beş Göz Güvenlik Bloğu' veya 'Dörtlü' gibi gruplaşmalarının çok daha ötesine geçiyor. AUKUS, ABD’nin Avrupa’nın endişelerinden ziyade, gözünü Pasifik bölgesine çevirdiğinin ve bölgedeki en büyük endişe kaynağı olan Çin’e karşı oluşan uluslararası cehpeleşmenin başka bir göstergesi.

Üstelik, ABD’nin Çin’i köşeye sıkıştırmak için yaptığı bu hamle, Nükleer Silahızlanma Anlaşması’ndaki çok kritik bir yasal boşluğu ortaya çıkardı. Bu yasal boşluk kullanılarak, hiçbir yasayı ihlal etmeden atom bombasında kullanılan yüksek dercede zenginleştirilmiş uranyum üretilebiliyor.

Economist’in Savunma Editörü’nün bu yasal boşluğu kullanmasından korktuğu ülke ise, Türkiye

THE ECONOMİST’İN SAVUNMA EDİTÖRÜ’NDEN ÇARPICI ANALİZ

The Economist’in Savunma Editörü Shashank Joshi, The Economist İstihbarat Servisi’nin resmi bir podcast’inde Jason Palmer’a verdiği sözlü demeçte şu ifadeleri kullandı:

 

‘’Liderler, bu yeni savunma paktını (AUKUS) duyururken hiçbiri Çin’den bahsetmedi. Yine de herkes bütün bu gelişmelerin Çin ile ilgili olduğunu biliyor. Kurulan müttefiklik, Asya’da Çin’in yükselişinden kaynaklanan ve paktın üç ülkesi, Avustralya, İngiltere ve ABD tarafından paylaşılan korkuyu yansıtıyor.

Avustralya; ABD, İngiltere, Fransa, Hindistan, Rusya ve Çin’in ardından dünya üzerinde nükleer (yakıtla çalışan) denizaltı kullanabilen 7. ülke olacak. Ama bu girişim, Avrupalı müttefikler ve özellikle de kendisinden gizli yürütülen Fransa için kötü haber anlamına geliyor.

AUKUS, aslında Avustralya’nın fikri ve bu girişim ilkbahar aylarında başlamıştı bile. Yapılan bu anlaşma,Hint- diplomatik, güvenlik ve savunma alanlarını kapsayacak. Bu ülkeler, siber alanda, yapay zekada, kuantum teknolojilerinde, deniz-altı teknolojilerinde (örneğin deniz altı droneları); diğer bir deyişle savunma sektörünün gerektirdiği son teknoloji alanlarında da birlikte çalışacak.

Tüm bunlara rağmen, yeni kurulan AUKUS paktındaki en göze batan şey şüphesiz ki ‘Nükleer Denizaltı Anlaşması’. Zira, İngiltere Ulusal Güvenlik Danışmanı’nı, AUKUS’u ‘On yıllardan beri savunma kabiliyeti üzerine uluslararası iş birliği alanında yapılan en önemli anlaşma’ olarak betimliyor.

ABD, şu ana kadar İngiltere dışında hiçbir ülkeyle, ‘asla’ nükleer denizaltı konusunda iş birliği yapmamış ve bu teknolojisini dünyadaki en yakın müttefiklerine bile sunmamıştı.

Nükleer denizaltılar, ülkelere çok kritik askeri yetenekler sunuyor. Nükleer denizaltılar, elektrik-dizel denizaltılardan çok daha uzun mesafelere, üstelik çok daha hızlı ulaşabiliyor. Yine çok daha uzun süre yüzeyin altında kalabiliyor.

Avustralya, çoğunluğu Fransız devletinin olan Naval Group isimli bir şirketle, 12 adet yüksek teknolojili elektrik-dizel denizaltı satın almak için 90 milyar Amerikan doları değerinde bir anlaşma imzalamıştı. Fakat bu süreçte Fransız Naval Group’un sürekli aşım yapması, ertelemeleri, ve yerel sektöre olan yatırımlarında başarısız olması Avustralya için inanılmaz derecede sinir bozucuydu.

Fransız yetkilileri, çok uzun süredir, on yıllardır bu kadar sinirli gördüğümü hatırlamıyorum. AUKUS anlaşmasının, kendilerine en ufak bir bilgi verilmeden ve hissettirilmeden yapıldığını düşünen Fransa’nın Dışişleri Bakanı, ‘Sırtımızdan hançerlendik!’ demiş, üstelik Fransa, ABD ve Avustralya’daki Büyükelçilerini geri çekmişti. AUKUS anlaşmasının duyurulmasından henüz birkaç saat önceye kadar bile Avustralya’nın Fransız Naval Group’a güvence vermesi ve haftalardır ikili ilişkilerin gayet iyi olması, Fransa’nın ‘ihanete uğramış’ hissetmesine sebep oluyor.

Ama yine de, Avrupalıların asıl endişesi, AUKUS’un Avrupa için ne anlama geldiği. Sahel’deki, Kuzey Afrika’daki ve Avrupa’nın diğer yerlerindeki (ç.n.: Doğu Avrupa ve Baltık kastediliyor) Avrupa çıkarlarının nasıl etkileneceği… Asıl sorun, ABD’nin askeri gücünü ve odağını Pasifik’e yönlendirirken, bu bölgelere ne kadar ve nasıl ilgi duyacağı. Avrupa’da ortaya çıkan tüm bu endişe, imzalanan AUKUS paktının bir sonucu.

ZATEN BAŞKA PAKTLARDA YER ALAN AVUSTRALYA VE ABD NEDEN AUKUS’A İHTİYAÇ DUYDU?

AUKUS tarzı bir anlaşma aslında, son yıllarda giderek artan Çin baskısına maruz kalan Avustralya tarafından talep edildi. Quad (Dörtlü) paktı ise farklı. Dörtlü, diplomatik bir örgütlenme. AUKUS’da olduğu kadar derin teknolojik ve savunma iş birliklerini kapsamıyor, en azından şu anda.

Bence burada Asya’daki savunma mimarisinin daha büyük bir resmini görmek gerekli. Asya, Avrupa’ya benzemiyor. Asya’da her şeyin ortasında duran ve her şeyi domine eden NATO benzeri bir yapı yok. Onun yerine, çok sayıda farklı, bazıları emekleme döneminde olan akışkan yapılar var. Bu her yerde biten yeni oluşumlar, Çin’in Asya’da artan baskısına verilmiş bir tepkiden ibaret.

ÇİN , BU YAŞANANLARA NE TEPKİ VERİYOR?

Bence Çin’in stratejisi hala ‘Böl ve Yönet’. Çin baskısı karşısında birlik olmaya çalışan bu yapılardan bir ülke seçiyor ve onu zor bir duruma sokuyor. Tam da bu yüzden Avustralya’yı diğerlerinden ayırıyorlar; ambargolar ve sözlü diplomatik baskılarla uluslararası arenada cezalandırıyorlardı. Fakat fark edemedikleri şey, zaten en başta bu tarz müttefikliklerin Çin’in bu saldırgan tutumu yüzünden kurulduğu.

NÜKLEER SİLAHSIZLANMA ANLAŞMASINDAKİ BOŞLUK

Avustralya, nükleer bir enerji santraline sahip olmadan, nükleer bir denizaltıya sahip olacak olan dünyadaki ilk ve tek ülke. Nükleer denizaltıların sağladığı askeri avantajlardan bahsetmiştim. Nükleer silah kullanacak kapasitesi olmayan, sadece nükleer enerji ile itki sağlayan bu denizaltıların gözden kaçırılmaması gereken tarafı ise, ne olursa olsun ‘nükleer’ olmaları.

Nükleer denizaltılarda yakıt olarak kullanılan şey temelde ‘zenginleştirilmiş uranyum’. Üstelik, İngiliz ve Amerikan yapımı nükleer denizaltılarda bu yakıt ‘yüksek derecede zenginleştirilmiş uranyum’. Ve bu, nükleer bombanın içine koyulan şeyin ta kendisi.

‘TÜRKİYE, NÜKLEER DENİZALTILARI, ATOM BOMBASI YAPMAK İÇİN İŞLEVSEL BİR YOL OLARAK GÖREBİLİR’

Yani, nükleer silahsızlanma konusunda AUKUS’un büyük etkileri olacak. Nükleer Silahsızlanma Anlaşması, nükleer silahlara sahip olmayan ülkelerin, nükleer bomba üretmesini yasaklıyor; fakat, içinde yakıt olarak ‘yüksek derecede zenginleştirilmiş uranyum’ kullanılacak nükleer denizaltıların üretilmesini yasaklamıyor.

Yani aslında burada yasal bir boşluk var.

İnsanların, Avustralya’nın nükleer bir bomba yapmanın peşinde olmasından endişelendiğini sanmıyorum. Bu endişe daha çok, diğer ülkelerin; belki Türkiye’den, bilirsiniz, bir sürü nükleere meraklı ülkeden ve onların daha önce nükleer silah programı ile flört etmiş olmasından kaynaklanıyor. Bu ülkeler, nükleer denizaltıları atom bombası üretimine giden dikensiz bir yol olarak görebilirler.’’

 

 

 

 Haber ve Çeviri: Cengiz Büyükuncu 

 

 

The Economist'in Savunma Editörü: Türkiye 'atom bombası' yapabilir! ile ilgili etiketler nükleer İstihbarat Türkiye Denizaltı atom silahsızlanma boşluk economist savunma aukus
GÜNÜN VİDEOSU

Kerkük'te PKK'dan taşıma nüfus oyunu! Binlerce kaçak Kürt getirdiler...

Irak’ta 27 yıl aranın ardından ilk kez nüfus sayımı yapıldı. Genel nüfus sayımında usulsüzlük iddiaları gündeme bomba gibi düştü. PKK'nın Kerkük'ün demografik yapısını değiştirmek için Kerkük'e getirdiği binlerce kaçak Kürt'ün şehri terk ettiği görüntüler ortaya çıktı.