Topyekün terörle mücadele!
Terör ve güvenlik uzmanı Hacı Murat Dinçer, SuperHaber'e yazdığı yazısında geçen gün Adana'nın Yüreğir ilçesinde meydana gelen terör saldırısını ele aldı. Dinçer, yazısında "Bizler 'sade vatandaşlar’ olarak eylem öncesi, eylem anı veya eylem sonrasında şahit olmamız ihtimalindeki olaylarla karşılaşırsak ne yapmalıyız veya ne yapmamalıyız?' sorusuna cevap verdi. İşte o yazı...
25.09.2019 tarihinde Adana Yüreğir’de polislerimizi taşıyan zırhlı servis otobüsüne yapılan bombalı saldırıyı taktik, zamanlama ve yer açısından analiz ederek ‘’sade vatandaş’’ açısından yapılması gerekenleri ele almakta fayda var. Patlayıcı şuydu, örgüt şöyle yaptı, polis böyle yapsaydı daha iyi olurdu gibi değerlendirmelerin konuya bir yararı olmadığı gibi daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz üzere örgütün ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramayacağı açık. Bizler ‘’sade vatandaşlar’’ olarak eylem öncesi, eylem anı veya eylem sonrasında şahit olmamız ihtimalindeki olaylarla karşılaşırsak ne yapmalıyız veya ne yapmamalıyız? Bunu konuşalım.
NE YAPMAYALIM
Eylem anının fotoğraflarını yalın halde sosyal medyada veya internet tabanlı bir yerde paylaşmayalım. Paylaşanları beğenmeyelim, izlemeyelim. Bu konuda toplumsal bir tepki oluşturarak şiddet pornografisine müsaade etmeyelim. Adana’daki saldırıya uğrayan otobüsün tahrip olmuş fotoğrafları medyada boy boy yer buldu. Bunu görmenin bize ne yararı oldu? Olay yeri inceleme mi yaptık?
Öte yandan bu fotoğrafları; eylem emrini veren, eylem keşfini yapan, bombayı hazırlayan ve patlatan teröristlerde gördü. Bu olayda şükür dedik! Bir dahakine ‘’İnşallah Allah fırsat vermez’’ şükür demeyelim diye şimdiden teröristler kendi aralarında öz eleştiriye başladılar bile.
NE YAPALIM
Asker ve polis binaları mahallelerimizde bulunuyor, servis araçları yaşadığımız sokak ve caddelerden geçiyor, birçok polis ve asker komşumuz var. Bu binaların, güzergâhların etrafında veya durakta otobüs bekleyen üniformalı komşularımızın yanında yöresinde cep telefonuyla çekim yapan, bir kâğıda notlar alan veya bırakın bunları normalin dışında davranan biri veya birilerini görünce dikkat kesilelim. Terör örgütleri ‘’keşif’’ yapmadan eylem yapmaz. Keşif her halükarda eylemden önce bir zamanda yapılır. Böyle şüpheli bir duruma şahit olursak: Keşif yaptığından şüphelendiğimiz kişi veya kişilerin eşkâlini kafamıza not edelim; yer, zaman, eşkâl bilgileri ve konuyu da açıkça belirterek 155 veya 156 ihbar hatlarını arayalım.
Burada bazı kesimlerin kasıtlı olarak ihbar hatlarıyla ilgili yaptıkları kara propagandaya da değinmek gerekiyor: Hiçbir vatandaşımız yapmış olduğu ihbarla ilgili deşifre edilemez. Bu konu kanunlarla korunur. Kimlik bilgileriniz gizli tutulur. Beşerdir şaşar, bir iki görevlinin yapmış olduğu hatalar genele mal edilemez. Öte yandan ‘’ihbar ettim, kimse ilgilenmedi’’ kanısı da oldukça yaygındır. Siz bir terör eylemi keşfinden şüphelenerek ihbarda bulunun Allah muhafaza orada bir süre sonra eylem olsun o ihbarı alan veya ilgilenmeyen görevliye ne olur sizce? Veya eğitim alarak belirli bir meslek tecrübesinde o ihbar hattının başına oturtulan görevli böyle bir vicdani ve mesleki bir riski alır mı? Bunların hepsi aslında belirli odaklardan algı oluşturmak için yapılan ve gerçeği yansıtmayan kara propagandalardır. Biz terörle mücadeleye destek verme görevimizi yerine getirerek ihbarımızı yapalım da arızi durumlar bir yana kalsın.
Bir terör eylemi olduğunda eylemin yakınlarındaysak ve zarar görmemişsek öncelikle 112/155/156 ihbar hatlarını arayarak durumu bildirmemiz gerekir. Eylemi yapan kişi veya kişilere şahit olursanız en ince detayına kadar ‘’eşkâlini’’ beyninize kazıyın. Görünmeden veya karşı tarafa hissettirmeden fotoğraf veya video alabiliyorsanız bu kaydı yapın ve olay yerine gelen ilk polis/jandarma ekibine verin. Ancak burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus teröristlerin sizi görmemesidir. Evinizin perde arasından kayıt yapabiliyorsanız ne mutlu ancak sokaktaysanız bilinki eylemi yapan teröristler kuyruklarını kıstırıp olay yerinden kaçma planlarını önceden yapmışlar ve etraflarından gelecek her türlü duruma karşı önlem almışlardır. Eylemi yapanları izleyen başka teröristler olma ihtimali da oldukça fazladır. Siz göremiyor olabilirsiniz ancak onlar sizi görüyor olabilirler. Bu yüzden fotoğraf ve video çekimlerini yaptığınız yer tamamen güvenli, size ait veya kendinizi tam anlamıyla güvende hissettiğiniz bir yer olmalıdır. Hayatta kalmanız çok önemli; çekim yapamamış olsanız da polise/ jandarmaya ileteceğiniz eşkâl bilgileri altın değerinde olacaktır. Vatandaşlarımızın yüzde yüzünün böyle bir durumda kendi canını düşünmeden harekete geçeceğini hepimiz biliyoruz ancak ölürseniz gördükleriniz de sizinle ölür.
Yine eylem anında olay yerindeyseniz, sağlığınız, psikolojiniz yerindeyse ve temel ilkyardım eğitiminiz varsa yaralıların yardımına gidin. Bildiklerinizi uygulayın, olay yerine ambulanslar gelene kadar asker ve polisimizi hayatta tutacak acil ve hayati müdahaleleri yapın. Temel ilkyardım eğitiminiz yoksa kulaktan duyma yapacağınız her müdahale yarardan çok zarara sebep olacaktır. İlk yardım için olay yerine girdiyseniz görevliler gelene kadar orada kalın ve olay yerine girerken yürüdüğünüz yolu görevlilere gösterin. Size gereksiz gibi gözüken teknik bu detay olay yeri incelemesi yapacak uzmanlar için çok değerli bir bilgi olacaktır.
Olay yerinin en iyi ihtimalle yüz metre yakını mesafede ilgisiz kalabalıkların oluşmaması için görevlilere yardımcı olun. İnisiyatif alın, birkaç genci organize edin ve kalabalığın belirli bir noktada kalmasını sağlayın. Unutmayın her temas bir iz bırakır ve olay yerinden alınacak en ufak bir bulgu olayın faillerini yakalamaya yardımcı olabilir. Kontrolsüzce olay yerine giren kalabalık ayakkabıların altında olayın delillerini de götürebilir.
Uygun şartlar oluştuğunda sade vatandaş olarak teröristleri durdurmak ve/veya yakalamak için orantılı güç uygulayabiliriz. Türk Ceza Kanununda bu durum ‘’üçüncü şahsa karşı meşru müdafaa hali ‘’ olarak tanımlanmıştır. Yani bizim dışımızda, gözümüzün önünde bir diğer şahsın canına bir kasıt varsa bu eylemi bertaraf edecek ve failin uyguladığı şiddet oranında, uygulanan şiddeti ve tehlikeyi durduracak orantıda olmak kaydıyla müdahalede bulunmamız kanuni bir durumdur. Uygulayacağımız güç her durumda orantılı olmalıdır. Burada diğer önemli olan husussa; eylem anında eylemi yapan teröristi gördüğümüzde ne yapacağımızla, eylemi yapıp kaçan teröristi gördüğümüzde ne yapacağımız arasındaki farktır. Haliyle kaçanı yakalayıp, polise vereceğiz. Düşer kalkar kafasını çarpar olağandır. Tam eylemi yaparken teröristi gördük ne olacak? Orası size ve imkânlarınıza kalmış.
Son paragrafa kızan, linç etmeye çalışan ve hatta toplumu şiddete yönlendiriyor diyenler çıkacaktır. Burada kanunda yazan bir durumu işaret ederek bu konularda duyarlı insanlarımıza bir yol haritası veriyoruz. İsteyen açar kanunu okur, öğrenir ve uygular. İsteyen kafasını çevirir gider. Belki biz yanlış yazdık, bilgilerimiz hatalı veya eksik. Doğrusu TCK’ da yazıyor.
Ne yapalım ve ne yapmayalım olarak sıraladığımız paragraflar aslında bir kitabı dolduracak uzunlukta. Karar vermek ve davranmak için uzman olmaya gerek yok, normal zekâya sahip herkes böyle bir durumda ne yapıp ne yapmayacağını bilir. Bu maddeler ana yola götüren bir iki patika sadece. Önemli olan beynin neler bildiği değil, vicdanın ne dediğidir. Bu konuları aşağı yukarı herkes biliyor zaten. Ancak bu günlerde top yekûn bir terörle mücadele inisiyatifine ihtiyacımız var. O otobüste bulunan ana kuzularının canına kast eden hainlerin ne güncel politik çekişmeler ne döviz kurları ne ekmek fiyatları umurunda mı sanıyorsunuz? Biz algımızı başkalarının eline verdikçe arkamızdan dolanıp saldıran sayısı çoğalıyor. İki üç bitli gelip en büyük şehrimizin birinde yolun ortasına bomba koyup çekip gidiyor.
Polis, jandarma ve istihbarat görevini layıkıyla yapıyor emin olun, yapmasalar bu tarz eylemler olmaz zaten. Biz sade vatandaşlara düşense polisimize ve askerimize her şeyimizle destek vererek teröre geçit vermemek. Böyle bir eylem olduğunda tüm evlerimizi, sokaklarımızı Al Bayrakla donatalım, hastanelere koşup kan verelim, okullarda bütün öğretmenler birkaç cümleyle terörü lanetlesin, vesaire. İstenilen değil istediğimiz gündemi yaratalım.
Teröristlerin hedefi olan çocuklar bizim çocuklarımız. Asker ve polislerimiz uzaydan gelmedi başka bir ülkeden de ithal etmedik. Hepsi bizim ocaklarımızdan çıkan ana kuzuları. Onlar biz varız dedikleri için terörün hedefi oluyor. Bizse kafamızı kuma gömüp kahvehane kenarlarında o olsaydı bu olsaydı, yok şundan oldu yok bundan oldu safsataları peşinde dolanıp duruyoruz. Ülkemizde; olayın nedenini, nasılını, çözümünü üretecek terörle mücadele uzmanları var hem de diğer tüm dünyanın ayaklarına gelip ders aldığı uzmanlar bunlar. Bizlere düşen teröre karşı sade vatandaşlık görevimizi yerine getirmek.
Olayı görür ihbar etmez, akşam kahvehanede alır sazı eline vay efendim bütün polisler görevden alındı işi bilen kalmadı yok efendim çözüm sürecinde de şöyle oldu böyle oldu.
Geçmişe ağlamak geleceği bulandırır diyor bir filozof. Siz geçmişinize ağlaya durun FETÖ severler, biz FETÖsavarlar geleceğe bakıyoruz.