Troçki, 25 Temmuz ve İzzet Paşa…
“Sayın Başkan, İstanbul’un kapısında size şunu bildirmekle onur duyuyorum: Türkiye sınırlarına kendi dileğimle gelmedim. Bu sınırlardan içeri zorla sokuluyorum. Rusya’dan çıkarıldıktan sonra, dilini bildiğim ve tanıdığım bir ülkeye gitmeyi yeğlerdim. Fakat sürenler, sürülenlerin bu isteklerine çok ender özen gösteriyorlar. Ülkemden çıkarılmam sorunun sonu değildir. Olaylar kısa ya da uzun sürede gelişecektir. Ben Marx’ın okulunda tarihe sabırla bakmayı öğrendim. En iyi duygularımı kabul buyurunuz Bay Başkan."
Leon Troçki
--
Bu satırlar Lev Troçki’ye ait, mektubun muhatabı ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Sovyet Devrimi’nin üç büyük mimarından biri olan Troçki, aynı zamanda Kızıl Ordu’nun da kurucusuydu.
Lenin’in ölümünden sonra Stalin ile girdiği mücadeleyi kaybedip, 1929’un soğuk bir kış günü eşi, oğlu ve on iki sandık kitapla İstanbul’a sürgüne gönderilmişti.
Cebinde ise Stalin tarafından tahsis edilmiş bin beş yüz ABD Doları vardı.
Peki Atatürk, hangi şartları öne sürerek kabul etti Troçki’nin Türkiye’ye gelişini?
Onları da sıralayalım…
BİR Troçki tam bir siyasi mülteci muamelesi görecektir. Bunun dışında Sovyet Hükümeti’nin herhangi bir özel muamele isteği mevzubahis olamaz.
İKİ Troçki, başka bir memleketten vize temin ettiği takdirde, o memlekete gitmekte serbest olacaktır.
ÜÇ Troçki, Türkiye sınırları içinde faaliyet gösteremeyecek, neşriyat yapamayacaktır. Fakat Türkiye’de istediğini yazabilir, yazılarını Türkiye dışına yollayabilir ve oralarda bunları bastırabilir.
DÖRT Troçki’yi Türkiye’de öldürmek için Sovyetler tarafından herhangi bir teşebbüs yapılmayacağına dair kati teminat verilecektir.
Suikaste kurban gitmesinden korkulduğu için Büyükada’daki Arap İzzet Paşa Köşkü’ne yerleştirildi. Hatta tarihe mal olan ‘Sürekli Devrim’ kitabını da burada yazdığı söylenir.
Tam dört buçuk yıl bu köşkte yaşadı Troçki..
Edebiyata, yazmaya merakı bilinir ama Büyükada’da yepyeni bir tutku daha katıldı dünya siyaset tarihinin önemli bu figürünün hayatına; balıkçılık.
Fakat tehditlerin ardı arkası kesilmek bilmiyordu. Suikast korkusu yüzünden daha öncede bir sürede İstanbul Bomonti’de İzzet Paşa Sokağı’ndaki 29 numaralı evde ikamet etmişti.
Hani balıkçılık tutkusundan söz etmiştim ya…
Bir diğer tutkusu da kayıkla Kartal Sahili’ne çıkıp, şehrin Samandıra gibi o zamanki ormanlık alanlarında bıldırcın avlamaktı.
Yine böyle bir av partisi sırasında hava bozulunca, Şile yakınlarında bir köyde mahsur kaldılar. Troçki geceyi, jandarma nezaretinde köy imamının evinde geçirdi.
Stalin, onun Türkiye’de kalması konusundaki baskılarını her geçen gün arttırmaktaydı ve Troçki için çok sevdiği İstanbul’u terk etme vakti gelmişti. Bunun üzerine Fransa’dan vize istendi. Elçilik görevlilerinin de yardımıyla Leon Sedov Efendi adına düzenlenen pasaportla 25 Temmuz 1933 günü yani bundan tam 84 yıl önce Bulgaria isimli bir gemi ile ülkeyi terk etti.
İki yıl Fransa’da, daha sonra iki yıl da Norveç’te kaldı. Ve sonunda Ocak 1937’de Meksika’ya sığındı.
Fakat Stalinciler peşini bırakmıyordu. Meksika Coyocan’da Stalinci bir komünist olan İspanyol asıllı Ramon Mercader tarafından 20 Ağustos 1940 Salı günü öğleden sonra kafasına vurulan buz kırıcağı ile ağır şekilde yaralandı. Ertesi gün de hayatını kaybetti.
Bugün Troçki’nin Meksika’daki evi müze haline getirildi; ziyaretçi akınına uğruyor.
Peki ya Büyükada’daki köşk?
Maalesef o hala metruk halde…
Her adaya gittiğimde kafamın içinde aynı ses yankılanıp, duruyor; umarım birileri çıkar ve Arap İzzet Paşa Köşkü’ne el atar da, tarihin bu önemli kültür mirası gözlerimizin önünde yok olup gitmez…