Tsunaminin tırmanma yüksekliği 5-6 metreydi
Deprem dağarcığımıza tsunami olgusu Japonya'da yaşanan ve binlerce kişinin öldüğü deprem ile girmişti. Sonra Bodrum'a yaşandı. Ama çok ciddiye alınmamıştı. Ne varki İzmir depreminden sonra kıyıya vuran tsunami dalgaları sakin sakin geliyor görünse de bir can almakla kalmadı ciddi maddi hasara neden oldu. Kandilli Seferihisar'ı vuran tsunamiye ilişkin bilgileri paylaştı. 1,9 metre su baskını yüksekliği olduğu ölçülen tsunami 1,3 km içeriye girerken yer yer 6 metre tırmanma yüksekliğine ulaştı.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, İzmir'deki deprem ve ardından yaşanan tsunamiye ilişkin önemli bilgiler paylaştı.
Özener, Kandilli Rasathanesi Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezinde (BDTİM) basın toplantısı düzenledi.
Özenr, İzmir depreminden sonra yaşanan tsunami, bu alanda gerçekleştirdikleri çalışmalar ile tsunami risk azaltma faaliyetleri kapsamında neler yaptıklarını açıkladı.
BDTİM'nin aynı zamanda Ulusal Tsunami Uyarı Merkezi olduğunu belirten Özener, önce İzmir depreminin ardından yaşanan artçı şoklar hakkında da bilgi paylaştı.
1581 ARTÇI ŞOK BELİRLENDİ
Prof. Dr. Özener, İzmir'deki depremden sonra basın toplantısının yapıldığı saate kadar 1581 artçı şok tespit ettiklerini, bunların 49'unun 4 ve üzeri büyüklüğünde yaşandığını ifade ederek, deprem aktivitesi yoğun olduğu için özellikle belli büyüklükten sonrakileri manuel olarak çözdüklerini, artçı şoklar azaldıktan sonra küçük depremlerin çözümüyle sayının yükseleceğini belirtti.
Haluk Özener, 2017 Bodrum Kos depreminden sonra da 9 bin 300'lere yaklaşan artçı şok yaşandığını hatırlatarak, İzmir depreminden sonra da günde 200-400 arasında artçı şok tespit edildiğini söyledi.
İZMİR'DE YAŞANAN TSUNAMİ
Depremden sonra oluşan tsunami görüntülerini de yansılar eşliğinde gösteren Özener, bu görüntüleri birlikte çalıştıkları ODTÜ'den Prof. Dr. Rahmi Cevdet Yalçın'ın kendileriyle paylaştığını, Ulusal Tsunami Uyarı Merkezi olmalarından dolayı da bu tarz bilgileri raporlayarak, BM bünyesindeki Hükümetlerarası Oşinografi Komisyonuna bildirildiğini belirtti.
Özener, İzmir'deki depremin ardından yaşanan tsunamiye ilişkin şu bilgileri anlattı:
"Arazide yapılan tespitlerden sonra Sığacık'ta 1.9 metreye varan su baskın yüksekliği, Sığacık ve Akarca'da da 5-6 metreye varan tırmanma yüksekliği tespit edildi. Bu tsunaminin 6 metre yüksek olduğu anlamına gelmiyor. Tsunaminin Alaçatı Azmak tarafından kıyıdan 1300 metre kadar içeriye girdiği tespit edildi. Akarca'da 820 metre, Sığacık'ta 320 metre su baskını mesafesi tespit edildi."
Tsunaminin Türkiye için yabancı olmadığını dile getiren Prof. Dr. Özener, 2017 Bodrum depreminden sonra da tsunami uyarısı yaptıklarını ve 40 santimlik bir dalga yüksekliğinin meydana geldiğini anlattı.
Prof. Dr. Özener, bu depremde tsunaminin daha etkili olduğunun görüldüğünü ifade ederek, "Tarihsel kayıtlara baktığımızda özellikle Akdeniz ve Ege bölgesinde oldukça fazla tsunami görüyoruz. 365 yılındaki Girit'te olan depremden sonra yaklaşık 5-10 bin kişi deprem ve tsunamiden dolayı hayatlarını kaybediyorlar. " diye konuştu.
Özener Akdeniz'in tsunami gerçekliğine ilişkin de bilgi verdi. Suriye'de de 1202'deki depremde de 30 bin, 1303'te Girit'te, 1755 Portekiz Lizbon depreminden sonra da 40-50 bin kişinin deprem ve tsunamiden yaşamını yitirdiğini anlatan Özener, Türkiye ve çevresindeki tsunamilere bakıldığında da Ege ve Akdeniz'de birçok tsunami yaratan deprem kaynakları bulunduğunu, tarih boyuncu bu bölgede deprem sonrası tsunaminin yol açtığı hasarların görüldüğünü ifade etti.
Özener, bilimsel bir çalışmaya göre, önümüzdeki 30 yıl Akdeniz'de herhangi bir yerde 1 metreden daha yüksek tsunami yaşanması riskinin yüzde 100'e yakın olduğunu söyleyerek, Ege ve Akdeniz'de olabilecek 6'dan büyük bir depremin tsunami yaratma ihtimalinin çok yüksek olduğunu belirtti.
Türkiye ve çevresindeki tsunami tehlikesine dair, "tsunami kaynakları, hangi fayda, nasıl bir deprem olursa nasıl bir tsunamiye maruz kalınacağı" konusunda modelleme çalışmaları yaptıklarını dile getiren Özener, Ulusal Tsunami Uyarı Merkezi olmalarına ilişkin süreci anlattı.
Tsunami konusunda ciddi bir çalışma yaptıklarını söyleyen Özener, 2009'da rasathane bünyesinde tsunami merkezi kurulması kararı alındığını, 2012'de de BM altındaki Hükümetlerarası Oşinografi Komisyonu bünyesindeki birimine müracaat ettiklerini, 2016 sonuna kadar yaptıkları çalışmalar neticesinde de aday tsunami hizmet sağlayıcısı özelliğinden tsunami hizmet sağlayıcısı statüsüne terfi ettiklerini ifade etti.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi (BDTİM) Müdür Yardımcısı Dr. Öcal Necmioğlu da tsunami tatbikatlarının, risk azaltımı çalışanlarının çok önemli bileşenlerinden biri olduğunu belirterek, gerçekleştirdikleri tsunami tatbikatlarına ilişkin bilgi verdi.
Dr. Necmioğlu, erken uyarıda temel amacın doğru bilgiyi, doğru zamanda, doğru yerde, doğru kişiye iletmek olduğuna işaret ederek, harita üzerinde bölgesel tsunami hizmet sağlayıcı ve ulusal tsunami uyarı merkezi olarak deprem gözlem alanlarını gösterdi.
Necmioğlu, sistemin merkezinde deprem gözlemleri olduğunu, deprem büyüklüğünün doğru tayininin tsunami uyarısında çok kritik bir önemi bulunduğunu söyledi.
Necmioğlu, "Biz deprem büyüklüğünü alarak bu depremin yerini, denizde mi ya da kıyıdan ne kadar içeride ve büyüklüğüne bakarak, belli bazı karar destek sistemleri kullanarak tsunami tehlikesinin olup, olmadığını değerlendiriyoruz. Eğer bu tehlikenin olmadığını düşünüyorsak bilgi mesajı gönderiyoruz. Daha büyük bir depremde ise uyarı mesajını doğrudan gönderiyoruz. Hedefimiz 7. dakikada uyarı mesajını gönderebilmek ki 10 ila 15. dakika arasında tahliyeyi sağlayabilmek. Tahliyeyle ilgili mekanizmaların, emir, komuta zincirlerinin hayata geçirilmesine fırsat tanımak. 5.5'ten büyük tüm depremler için bölgemizde biz bir tsunami mesajı gönderiyoruz. Deprem büyüklüğü arttıkça uyarı seviyesi de artıyor. Deprem büyüklüğü arttıkça uyarının kapsadığı alan da artıyor ve tabii ki depremin derinliği de bu karar maddesinde çok önemli bir bileşen." ifadelerini kullandı.
Deniz seviyesi istasyonlarının bir tsunami uyarısı arkasından tsunami olup, olmadığının doğrulanması anlamında kullanıldığını dile getiren Necmioğlu, bu konudaki çalışmalara ilişkin de bilgi verdi.
Necmioğlu, kendi geliştirdikleri tsunami analiz, mesaj gönderim yazılımlarında ürettikleri mesajları bu sistem üzerinden e-mail, faks, SMS ve Meteoroloji Genel Müdürlüğünün verdiği destekler neticesinde sistemlerini entegre ettikleri küresel iletişim ağıyla gönderdiklerini dile getirerek, sözlerine şöyle devam etti:
"İlk uyarı mesajlarında haritaları da gönderiyoruz ve Avrupa, Akdeniz coğrafyasında tsunami uyarı merkezi olarak görev yapan tüm merkezler arasında bu şekilde haritalı uyarı mesajı gönderen tek merkez hali hazırda biziz. Sistemizi her gün, her an bir tsunami olabilecekmiş gibi canlı tutmak zorundayız. Bu yüzden çok kıymetli nöbetçi arkadaşlarımız her nöbette bir senaryo tatbik ediyorlar. 8 saatte bir, günde 3 defa dahili olarak tatbikat yapıyoruz, mesajlarımızı gönderiyoruz ki bu çok da seyrek olan doğal afet zamanı geldiğinde doğru bir şekilde tüm performansımızla hazır olalım, başarımızı sergileyebilelim. Düzenli olarak haberleşme tatbikatları düzenliyoruz ki ürettiğimiz mesajların doğru alıcılara, doğru şekilde, kısa zamanda gittiğini test etmeye çalışıyoruz. Bunun içerisinde sistemimize üye olan ülkeler ve AFAD da var. Avrupa Akdeniz coğrafyasındaki ülkelerin birçoğu sistemimize üye olmuş durumda."
İzmir depreminde gönderdikleri uyarı mesajlarına ilişkin Necmioğlu, "30 Ekim depreminde gönderdiğimiz haritalı uyarı mesajları neredeyse tüm Ege için bir uyarı seviyesi göndermişiz. Onun dışında Akdeniz'in geri kalan bölgeleri için de tavsiye yani durumun gözlenmesi gerektiğine dair bir bilgilendirme gönderdik. Bunu depremin takip eden 11. dakikasında gönderdik. Ülkemiz saatiyle 17.32'de deniz seviyesi gözlemlerine dair bir bilgi mesajı ve daha sonra gece yarısında da 'tsunami tehlikesi geçmiştir' mesajı gönderdik." ifadelerini kullandı.
"DEPREMDEN SONRASI EN AZ 3 SAAT SAHİLDEN UZAK KALINMALI"
Öcal Necmioğlu, 30 Ekim'deki depremde Sığacık, Seferihisar gibi yerlerin depremde çok hasar görmediğini belirterek, burada sadece tsunaminin meydana geldiğine işaret etti.
Buralarda deprem enkazının da olması halinde o zaman farklı bir manzaranın söz konusu olacağını ifade eden Necmioğlu, "Dolayısıyla yakın alan tsunami tehlikesinde biz hep deprem tehlikesiyle bütünleşik bir planlama içerisinde olmak durumundayız." dedi.
Necmioğlu, bugüne kadar elde ettikleri operasyonel tecrübeler, çalışmalar ve bilimsel araştırmaların, Marmara ile ilgili de bu konuda dikkat etmeleri gerektiğini gösterdiğini ifade etti.
Marmara'yı da "Yakın alan deprem-tsunami tehlikesinin olduğu bölge" olarak değerlendirdiklerini belirten Necmioğlu, "2016 yılında bir tsunami erken uyarı sistemi tasarladık ve bilimsel yayın olarak sunduk. İstanbul deprem erken uyarı sistemini temel alan bir çalışmayı ileride hayata geçirebileceğimizi umuyoruz." dedi.
Necmioğlu, bu konuyla ilgili de hedeflerinin çok basit olduğunu belirterek, "Büyük bir depreme maruz kalan yurttaşların en az bir 3 saat sahil şeridinden uzak kalmalarının sağlanması." dedi.
"KIYI PLANLAMASINDA TSUNAMİNİN DİKKATE ALINMASI LAZIM"
Türkiye'de tsunami tehlike analizlerinin yapıldığını dile getiren Necmioğlu, ulusal tsunami uyarı merkezi olarak başarıyla görev yaptıklarını söyledi.
Necmioğlu, ülkede tsunami erken uyarısı mevzuatının olmadığına işaret ederek, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Üretilen mesajın halka ya da yerel birimlere nasıl iletileceğiyle ilgili bir mevzuatımız bulunmamaktadır. Bu konuda eksiğimiz var. Yakın alan tsunami erken uyarı sistemlerine odaklanmamız lazım. Kıyılarda uyarı doğrulama amaçlı deniz seviyesi ölçüm sistemlerinde artış olması lazım. 30 Ekim'de en yakın istasyon neredeyse 100 kilometre ötedeydi. Dolayısıyla biz sadece ve sadece sosyal medya üzerinden alabildiğimiz görüntülerle tsunamiyi doğrulayabildik. Bu anlamda eksiğimiz var. Ülkemizde bu sistemlerin iyileştirilmesi lazım. Eğitim, farkındalık çalışmaları çok kritik bir önem arz ediyor. Afet bilinci her anlamda çok önemli. Kıyı planlamasında da tsunami tehlikesinin dikkate alınması lazım. Acil durum eylem planlarının da 'bütünleşik deprem tsunami afet planlaması' çerçevesinde ele alınması lazım. Herhangi bir tsunami uyarı sisteminin etkinliği, tasarım ve uygulama modeli ne olursa olsun ancak ve ancak afet ve acil durum yönetim unsurları ve halkın tsunami afetine yönelik farkındalığı ve hazırlığı halinde anlamlı ve başarılı olabilir."