Tuğçe Kazaz'dan itiraf niteliğinde açıklama: ''20'li yaşlarımdaki Tuğçe'yi boğmak isterdim!''
2005 yılında Yunan Yorgo Seitaridis'le kilisede evlenen ve din değiştirerek Hristiyan olduğunu açıklayan 40 yaşındaki eski manken Tuğçe Kazaz, eşinden boşandıktan sonra İslam'a yönelmişti. Sabah Gazetesi'nin Günaydın ekinden Tuba Kalçık'a konuşanan Kazaz, itirafıyla gündem oldu. Modellik yaptığı yıllarla ilgili Kazaz, ''20'li yaşlarımdaki Tuğçe'yi bugün görsem ona çok kızardım. Hatta mümkün olsa o Tuğçe'yi boğmak ister, iki dakika aynı masada oturmazdım.'' ifadelerini kullandı.
Bir dönemin en cesur modellerinden biri olan Tuğçe Kazaz, 8 Eylül 2005'te Porto Germeno'daki Ayios Nikolaos Kilisesi'nde vaftiz olarak Maria Seitaridis ismini almış ve Ortodoks olmuştu. 24 Eylül 2005 tarihinde yunan oyuncu George Seitaridis ile Atina'da Aya Nikola Kilisesi'nde sade bir törenle evlenip Yunanistan’a yerleşmişti. Tuğçe Kazaz, üç yıl süren bir evliliğin ardından boşanarak Türkiye’ye dönmüş ve tekrar Müslüman olduğunu açıklamıştı. Bir dönem din değiştirmesiyle gündeme gelen Tuğçe Kazaz, Sabah Gazetesi'nden Tuba Kalçık'a konuştu.
Ruhunu ikna eden tek kaynağın Kur’an-ı Kerim olduğunu söyleyen Kazaz, ayetleri okuduğunda ağlamaya başladığını söyledi. Kazaz, “O kadar yüksek bir frekanstı ki anlatmak mümkün değil” dedi. Kazaz, eski modellik günleriyle ilgili ise şöyle konuştu: “20’li yaşlarımdaki Tuğçe’yi bugün görsem çok kızardım; kendine, kalbine, vicdanına, organlarına haksızlık ettiği için, hatta onu boğmak isterdim”
İşte Tuğçe Kazaz'ın itiraf niteliğindeki o açıklamaları...
''BÜTÜN KAPILAR BANA AÇILIYORDU AMA MUTSUZDUM''
Tuba Kalçık: Türkiye'nin en bilinen modellerinden biriyken büyük bir dönüşüm geçirdiniz. Siz bu dönüşümü nasıl açıklıyorsunuz?
Tuğçe Kazaz: Evet, büyük bir dönüşüm geçirdim. Daha önce maddi dünyanın içindeydim. Maddiyatta kazanmanın önemli olduğunu, asıl gücün maddi güçle yükselmek olduğunu, daha çok açılmanın değerli olduğunu, dekolte giyinmenin cesurluk olduğunu düşünen biriydim. Evet çok para kazanıyordum, gittiğim her yerde kapılar bana açılıyordu, popülerdim, beğeniliyordum ama mutsuzdum. Her tür lüksüm vardı ama hiçbir şey beni tatmin etmiyordu, içimde derin bir çukur vardı. Ama hatalar yapsam da içimdeki hayat beni hiç bırakmadı, nerede ihtiyaç duysam tutup beni kaldırdı. Ben de bu hayat enerjisinin kaynağına ulaşmak için bir arayışa girdim. Bu uzun soluklu bir arayışın sonucunda İslamiyet'in; kendimi gerçekleştirmek, özüme ulaşmak ve enerji frekansımın en yüksek seviyesini yakalamak için, donanım ve yazılımıma en uygun sistem olduğunu keşfettim. İslamiyet'i keşfedene kadar birçok dini, inanışı, öğretiyi inceleyip okudum. Arayış sürecinde yoluma Hristiyanlık çıktı. Ne var ki Hristiyanlığa geçtikten sonra içimdeki o boşluk daha da derinleşti, ruhumu kandırmaya, bu inancın gerçekliğine inandırmaya çalışsam da ruhum bir türlü ikna olmadı. İşte bu noktada ruhumu ikna eden tek kaynak Kur'an-ı Kerim oldu.
''20'Lİ YAŞLARIMDAKİ TUĞÇE'Yİ GÖRSEM ONA ÇOK KIZARDIM''
Tuba Kalçık: Modellik yıllarınıza baktığınızda neler hissediyorsunuz?
Tuğçe Kazaz: Kayıp bir dönemdi benim için. 20'li yaşlarımdaki Tuğçe'yi bugün görsem ona çok kızardım. Kendine, kalbine, vicdanına, organlarına bu kadar haksızlık ettiği için. Hatta mümkün olsa o Tuğçe'yi boğmak ister, iki dakika aynı masada oturmazdım. O kadar uzak bana. Kendime değer vermemişim, kendime haksızlık etmişim. Allah'ın bana verdiği aklı yanlış kullanmışım. Aile düzenine, değerlerimize kıymet vermemişim. Ama bu yanlıştan döndüm şükür. Her şey yozlaştığı gibi geçmişte içinde bulunduğum camia çok yozlaştı. Dünyanın çok kirli olduğu bir dönemden geçiyoruz. Siz temiz kalmaya çalışırsanız bu camiada barınamıyorsunuz. Gençlerimiz yanlış yönlendiriliyor, kadınlarımız da. Kadınlarımız tek tipleştiriliyor ve gerçekliklerini başka yerde arıyor. Önce güzelleştirmek için bir sürü operasyon geçirtiyor, sonra "Senin bedenin, senin kararın" dedirttirip o bedeni getir bizimle paylaş diyorlar. Sosyal medyada örneklerini görürsünüz. İşte bu durum kadını ucuzlaştırıyor. İnançlar da özgürlükler de kıyafetlerin içerisinde aranıyor. Özgürlüğünü kılık kıyafette arayan bir toplumun fikir ve inanç dünyası ancak kılık kıyafet kadar oluyor.
''LGBT İŞGALİNE DUR DEMEK İÇİN PROTESTO YÜRÜYÜŞÜ BAŞLATIYORUM''
Tuba Kalçık: Sanat camiasında LGBT'yi destekleyen isimler var. Sizin LGBT'ye yönelik tavrınız nedir?
Tuğçe Kazaz: Ben bireysel özgürlüklere çok değer veriyorum, kişilerin tercihlerine müdahaleyi doğru bulmuyorum ve korunması gerektiğine inanıyorum. Dolaysıyla burada söyleyeceklerim kesinlikle LGBT'li bireyleri hedef almıyor. Söyleyeceklerim onların tercihiymiş gibi onlara cinsiyetsizliği dayatan küresel LGBT lobisine karşı. Çünkü gençlerimiz kasten buna özendiriliyor ve yönlendiriliyor. LGBT bir tercih değil dayatmadır. LGBT aileyi yok etmek, nesli durdurmak, nüfusu azaltmak, dini ortadan kaldırmak, bu nesilleri ulus devletlere düşmanlaştırarak yıkmak ve şeytani düzenin sağlayıcısı olan tek dünya devletini kurmak için küresel şeytanın hayata geçirdiği bir operasyon ve Allah'a karşı açtığı bir savaştır. Şu an dünyanın süper gücü ne ABD ne Çin'dir. Tek süper güç vardır dünyada o da LGBT lobisidir. Buna karşı çıkan devletleri bile yıkacaklar. O nedenle bu şeytanı bugün durdurmazsak o şeytan yarın insanlık neslini durduracak. Ne yazık ki, bu lobi sanat camiasından da bazı isimleri kendi amaçları için kullanıyor. Tek amacı daha fazla gündeme gelmek, daha çok para kazanmak ve popüler olmak olan bu isimler de lobiye hizmet ediyor. Evlatlarımızın cinsiyetine göz dikmeye kimsenin hakkı yok. Ben de bu doğrultuda, LGBT işgaline dur demek için, 23 Eylül'de Sultanahmet Meydanı'nda sonlanacak bir protesto yürüyüşü başlatıyorum ve bu ülkenin genç nesillerini korumak isteyen herkesi de benimle birlikte yürümeye davet ediyorum. Bu yürüyüş kesinlikle LGBT'li bireyleri ve onların tercihlerini hedef almıyor, tamamen onları o tercihlere zorlayanları hedef alıyor. Şunu da söylemek isterim; her ne kadar bu yürüyüşü Sultanahmet'te gerçekleştirecek olsak da, tüm Türkiye'yi kendi illerinde aynı gün ve saatte LGBT işgalini protesto etmeye davet ediyorum. Artık susmanın değil, ses çıkarmanın zamanıdır. Çünkü LGBT bir işgaldir ve durdurulmalıdır. Bununla ilgili tüm detayları sosyal medya hesaplarımdan da paylaşacağım.