Tüm kurumların ayarı bozuldu
Gezi Olayları, 17/25 Aralık Darbe girişimi, şimdi de 15 Temmuz FETÖ´nün darbe girişimi ile görüldü ki, Türkiye’nin ayarları iyiden iyiye bozulmuş halde…
Devlet kurumlarının her yanına sirayet eden bu bozulmayı, sürekli Türkiye’ye onulmaz yaralar açan komplolar olarak yaşıyoruz.
Gezi olayları ortaya çıktığı zaman, sokağın demokratik tepkisi diye değerlendirenlere bunun bir kalkışma olduğunu, masum görünen yüzün arkasına dikkat edilmesi gerektiği uyarısında bulunmuştum… TV ekranlarındaki tartışmalar sonrasında, inanıyorum ki, Hükümet de, AK Parti’de bu yönde bir dil ve üslup içinde kamuoyunun karşısına çıkmıştı.
17/25 Aralık süreci başlayınca bunun Pensilvanya bağlantılı bir eylem olduğunu ve hedefinde Türkiye’nin ve seçilmiş hükümetin, seçilmiş cumhurbaşkanının bulunduğunu ifade etmiştim. Dediklerimiz doğru çıktı. O günden sonra, her umumi konuşmamda, televizyon programında bu konuya dikkat çektim ve FETÖ bağlantılı unsurların sadece emniyet teşkilatını değil, yargıyı da, bürokrasiyi de, siyaseti de büyük bir ipotek altına aldığını belirttim. Ancak, itiraf etmeliyim ki, gözbebeğimiz Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içine bu denli sirayet edeceğini, bir darbe girişimine kadar varacak ölçüde çok etkili hale gelebileceğini tahmin bile edemezdim.
TSK kendi kurumsal yapısı ve YAŞ sistemi içinde bunları eritir, varsa bile önemsiz hale getirir düşüncesi benim gibi sanırım toplumun genelinde de hakim idi. Ta ki, 15 Temmuz akşamı jetlerin, helikopterlerin uçuşlarına, TBMM’ye ve birçok milli kurumun tepesine bombalar atılana, aralarında çok sevdiğim, can kardeşlerim, arkadaşlarım olan sivillerin de şehit edilecek denli gözün dönmüş facianın an be an şahidi oluncaya kadar…
İlk uçak, helikopter seslerinin o an ne olduğunu tam kavramasak da, Başbakan Binali Yıldırım’ın ekranlardan olayın bir darbe teşebbüsü olduğunu açıklamasına müteakip milyonlar gibi hemen “darbeye hayır” mesajlarımızı sosyal medyadan paylaşmaya başladık. Sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısına uyarak sokakları mesken edindik…
Şükür, atlatıldı. Yaşamadan bilinmiyor.
Bizim kuşak bir başka felaketi daha yaşadı, 12 Eylül…
Gençlerin önemli bir kısmı bilmez, biz de yaşadığımız büyük dram dolayısıyla iyi biliriz.
Şimdi, OHAL ilanına, özgürlüklerin kısıtlanıyor olması gerekçesiyle karşı çıkanlara bir çift sözüm var: Allah muhafaza, darbe başarılı olsa idi, hangi özgürlük kalırdı…
Darbe önlendi, savunmasını getirenlere ise şunu diyorum: Gezi bir kalkışma idi. Bitti sanıldı… 17/25 Aralık olarak karşımıza çıktı. Atlatıldı sanıldı, başımıza bombalar yağdı…
Bir yandan PKK terör örgütünün eylemleri ile, diğer yandan DAİŞ denen belanın giderilmesi ile uğraşan güvenlik güçlerimizin, içinden hançerlenerek en son FETÖ darbe girişimi ile artık oldukça sıkıntılı hale gelen ülke ve toplum güvenliğinin başka ne türlü sağlanabileceğini düşünebiliriz?
Bu günler zor ve sıkıntılı günler.
Bireysel mağduriyetlerimizi değil, toplumsal geleceğimizi düşünerek hareket etmemiz gereken günler. İnanıyorum ki, bu süreçler geride kaldığında daha güzel bir hayat içinde olacağız.
Başbakan’ın hatırlattığı gibi, hukuk içinde, akılla…
Cumhurbaşkanı’nın vurguladığı gibi, kararlılıkla…
Olması gereken bu.