Turgay Güler: Zordur Müslüman olmak, sabır ister en başta.
Günlerdir koronavirüs salgını ile mücadele konusuna odaklanan Türkiye, bir anda kendisini yeniden "darbe" tartışmalarının içinde buldu. Turgay Güler'in bu konudaki yorumu ise kulak vermeye değecek cinsten...
Askeri darbe imaları ilk kez Cumhuriyet Halk Partisi tarafından gündeme getirildi. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel yaptığı bir açıklama iktidar kanadında büyük tepki topladı.
Özel o açıklamasında, "Saray rejiminin sonu geliyor. O son Atatürk'ün kemiklerini sızlatacak bütün bu atamaların, bütün bu liyakatsizliklerin de sonunu getirecek. Herkes şunu bilsin. Bütün devlet memurları. Görevini devlet memuru gibi yapan devlet memurları. Hangi ülkeye hizmet ettiğini bilen çok değerli bürokratlar hiç korkmasınlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti gelir, saat gibi işlemeye başlar. O saatin en kıymetli çarkları da siz olursunuz. Eğer ki koltuğunuza liyakatla oturdunuz, devletinize sadakatla çalışıyorsanız." ifadelerini kullanmıştı.
Hükümet taradından "darbe iması" olarak yorumlanan bu sözlerin hemen ardından ise CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu katıldığı bir TV programına, "Şöyle söyleyeyim bir iktidar değişikliğine hatta ben size daha ileri bir şey söyleyeyim iktidar değişikliği değil bir sistem değişikliğine gidişatı görüyorum ve böyle olacağını da düşünüyorum." diye konuştu.
İÇ SAVAŞ PROVOKASYONU MU?
Tüm bu açıklamaların ardından, bazı çevrelerin de olası bir darbe durumunda "hazırlıklı" olduklarına dair provokatif mesajlar paylaşması tartışma konusu oldu.
Bu gelişmelerin ışığında anlamlı bir köşe yazısı kaleme alan Turgay Güler, söz konusu tartışmaları bir "iç savaş" çıkarma girişimi değerlendirdi.
Böyle bir dönemde Müslüman'a sabırlık olmanın yakışacağını vurgulayan Güler, şu ifadeleri kullandı;
"Darbelerden, ekonomik saldırılardan, yalandan, iftiradan umduğunu bulamayanlar şimdi tarihin en eski alçaklığını arzular hale geldiler. Nedir o? İç savaş! Kazanını görülmemiştir tarih boyunca. Bir millet ikiye bölünür, sonra birbirini kırar. Elbet bir kazananı vardır ama taraflardan biri değildir asla. İç savaşı çıkarandır.
Bir davası olanadır sözüm. Derdi olana! Zordur Müslüman olmak, sabır ister en başta."
İşte o köşe yazısı;
- İnsan ne ile yaşar
Tolstoy’un en sevdiğim hikayelerinden biridir ‘İnsan ne ile yaşar’.
Amaca matuf küçük hikayelerin olduğu güzel bir kitaptır.
Okumayan varsa tavsiye ederim.
Sahi insan ne ile yaşar?
Gerçekte neye ihtiyacı vardır?
Korona günlerine denk gelen şu Ramazan, sanırım çoğumuzun, bu sorunun en doğru cevabını bulmasını sağlamıştır.
Huzur, sağlık, bir tas çorba.
Hepsi bu aslında.
Dün de böyleydi bugün de. Kuşkunuz olmasın yarın da böyle olacak.
Daha ötesi de var!
Tolstoy’un hikâyede vurguladığı en ibretlik noktalardan birisi de budur; yarına çıkıp çıkamayacağını bilmeyen insan, neye ihtiyacının olduğunu da bilemez.
Bir şey arzularsın, sipariş edersin, yola çıkar ama geldiğinde sen olmazsın.
Anlaşılır ki aslında arzuladığına ihtiyacın yokmuş.
İnsanın ihtiyaç zannettiği listesinin sonu yoktur. Ama nefsi, apaçık bu gerçeğe kör eder onu.
Peki ya huzur?
Annenle-babanla-evladınla kucaklaşamadığın bir zamanda seni ne huzurlandırır acaba?
Şu hapis gibi günlerde hangisi avutabilir seni?
En güzel evin mi?
Araban mı?
Koltukların mı?
Elbiselerin mi?
Ne?
Tabii ki hiçbiri!
Daha da kötüsü, yoğun bakımda ölüm kalım savaşı verirken seni hayata bağlayan nedir acep?
Kavga mı?
Savaş mı?
Ne?
Tabii ki hiçbiri!
İnsan huzuru varsa yaşar, yaşamaktan zevk alır?
Huzur nerededir, neydedir acaba?
Bir ayete rastladım geçenlerde, ne muhteşem bir uyarıydı öyle! Maide suresi 105. Ayet.
Şöyle diyor Yaradan:
Ey iman edenler! Siz kendi sorumluluklarınıza dikkat edin. Siz doğru yolda iseniz, sapıtan kimse size zarar veremez.
Ne güzel bir müjdedir inanan için.
Hele ki böylesi fitne zamanlarında.
Darbelerden, ekonomik saldırılardan, yalandan, iftiradan umduğunu bulamayanlar şimdi tarihin en eski alçaklığını arzular hale geldiler.
Nedir o?
İç savaş!
Kazanını görülmemiştir tarih boyunca.
Bir millet ikiye bölünür, sonra birbirini kırar.
Elbet bir kazananı vardır ama taraflardan biri değildir asla.
İç savaşı çıkarandır.
Bir davası olanadır sözüm.
Derdi olana!
Zordur Müslüman olmak, sabır ister en başta.
Ne diyordu ayet?
Siz doğru yoldaysanız, sapıtanlar size zarar veremez.
O halde nedir bu kibir?
Nedir bu ‘ben olmasaydım’ tavrı.
Kim verdi sana Müslüman kardeşini tekfir etme, linç etme yetkisini.
İman etmedikçe cennete giremeyeceğiz. Birbirimizi sevmedikçe de iman etmiş olmayacağız.
Lanet olsun nefsi için yaptığı mücadeleyi kutsayana.
Amin.