"Türkiye elini çabuk tutmalı: Çünkü yakında kızılca kıyamet kopacak…"

Yeni Şafak ve TVNET Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, Türkiye'nin güneyinden kuşatma altına alındığı belirterek Ankara'dan elini çabuk tutmasını istedi. "Yakında kızılca kıyamet kopacak" diyen Karagül, "Bu kuşatma, çevreleme bir terör kuşatması değil, çokuluslu bir hesaptır. Büyük güçler hesaplaşmasıdır. Türkiye’nin müttefiklerinin ülkemize kurduğu tuzaktır. Bir imha planıdır." dedi. Suriye ve Irak’ın kuzeyinden gelen dalga için "15 Temmuz’un devamı" ifadesini kullanan İbrahim Karagül, dünya genelinde bugüne kadar görmediği şeylerin yaşandığını belirtti. Ve "Türkiye müdahale edemeden birileri şok edici bir hareket yapacak. Bunu yapacaklar ve ülkeyi hareket edemez hale getirecekler! Hazırlıkları bu. Bu yüzden Türkiye elini çabuk tutmalı. Gecikmek ölümcül olacaktır. " uyarısında bulundu.

İşte İbrahim Karagül'ün çok ciddi uyarılar ve tespitler yaptığı yazısı:
Türkiye elini çabuk tutmalı: Çünkü yakında kızılca kıyamet kopacak…
Türkiye ne yapacaksa elini çabuk tutmak zorunda. Kararlı ve cesur olmak zorunda. Küçük bir erteleme, tereddüt, endişe onu bir daha adım atamayacak hale getirebilir. Önümüzde böyle bir tehlike söz konusudur. Belki de böyle bir hazırlık söz konusudur..

Suriye ve Irak’ın kuzeyinden kuşatılıyoruz. Bu artık tartışılamaz bir gerçekliktir. Bir an önce, ne tür müdahale yapılacaksa yapılmalı, asla gecikmeye izin verilmemeli, diplomatik manevraların ve içerideki karanlık operasyonların zihin bulandırmasına izin verilmemelidir. Çünkü bugün, acilen gerekli adımları atamazsak bizi adım atamayacak hale getirme ihtimalleri son derece ciddidir.

Biz harekete geçmeden felç etmeye hazırlanıyorlar

Korkum; biz daha ne yapacağımıza karar veremeden ya da harekete geçemeden Türkiye’yi sarsacak felç edecek bir şok dalgasıdır. Böyle bir hazırlığı hissediyorum. Sadece hissetmiyor, böyle bir hazırlığı görüyorum. Dikkatle bakan herkes görecektir.

Bu hep öyle olmuştur. Türkiye ne zaman kendi geleceğine yönelik sağlam kararlar alsa, ne zaman bu yönde adımlar atmaya hazırlansa, daha harekete geçemeden olağanüstü bir durum gerçekleşir. Başkaları daha önce hareket eder ve Türkiye uzunca bir süre kilitlenir, hareket edemez hale getirilir.

15 Temmuz çokuluslu saldırısı gözlerimizi açtı. Tehditlerin gerçek kaynağını gördük. Suriye ve Irak’ın kuzeyinden gelen dalga 15 Temmuz’un devamıdır. Bu da gözlerimizi açtı. Tehdidin yine o kaynaktan geldiğini gördük. Figüranlar ve yöntemler değişti ama hedefleri hiç değişmedi.

Mili duruş hedef alınacak, Kızılca Kıyamet işte budur!

Hiç durmadılar, hiç vazgeçmediler. O hedef Türkiye’yi teslim alma, yeniden eksene çekme, rehin alma, diz çöktürme ve küçültmehesabıdır. Öyleyse atılacak adımlar bellidir. Öyleyse bir ülkenin, devletin tehdit kendisine ulaşamadan kaynağına yönelmesi zorunludur.

İşte bu tehdidi, kuşatmayı yarmak, etkisizleştirmek milli bir duruştur, yükümlülüktür, bir varoluş mücadelesidir. Türkiye bu milli duruşa yönelmiştir. İşte yeni oyun, bu duruşu, hareketi, çabayı hedef alacaktır. Bir kez daha bu duruşun öncülerinive savunucularını hedef alacaktır. Bir sonraki adımda, önümüze çıkacak olan budur. Yeni hazırlıklar bu yöndedir, “kızılca kıyamet” dediğim şey budur.

Bedeli ne olursa olsun, bu mücadeleyi boşa çıkaracak, etkisizleştirecek hiçbir öneri, model, ortaklık kabul edilemez. Çünkü hepsi Türkiye’yi oyamama, etkisizleştirme, hareketsiz bırakma, o kuşaktaki planın olgunlaşması için zaman kazanma amaçlıdır.

Haydut Dünya Düzeni: Terör örgütleri ile kör ediyorlar..

Bu kuşatma, çevreleme bir terör kuşatması değil, çokuluslu bir hesaptır. Büyük güçler hesaplaşmasıdır. Türkiye’nin müttefiklerinin ülkemize kurduğu tuzaktır. Bir imha planıdır. Irak’ın kuzeyinde Barzaniile, Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD ile yürütülen plandaki yerel aktörler değişebilir, değişecektir de.

Bölge ülkelerinin tehdit ekseninde Türkiye ile kurduğu ilişkiler değişebilir, değişecektir de. Ama hesap hiçbir şekilde değişmeyecektir. Bu yüzden hiçbir taktik manevra, örgütlerin ve bölge ülkelerinin pozisyonundaki değişiklik bizi ikna edememelidir.

İki yıldır, ısrarla, bıkıp usanmadan buna dikkat çekmeye çalışan bir kişi olarak, şunu görüyorum: Uluslararası sistem tamamen çökmüş, son kalıntıları da devreden çıkmıştır. “Zor oyunu bozar” dönemi başlamıştır. Bu “Haydut Dünya Düzeni” döneminde uluslararası sınırlamalarla, yanıltıcı müttefiklik ilişkileriyle kendimize, bölgeye ve dünyaya bakarsak mahvoluruz.

Öz mücadele dönemi: Artık elini nereye uzatırsan o kadar varsın

“Elini nereye uzatabiliyorsan o kadar varsın..” Küresel ölçekte güç boşluğu, güç hareketliliği bize bunu öğretiyor. Oyunun kuralları tamamen değişti. Artık Atlantik merkezin bizi sınırlamasına aldanmayalım, izin vermeyelim. Çok daha sert bir güçler hesaplaşması dönemine girdik. Bir ABD temsilcisi, Irak ve Suriye’de bütün terör örgütlerini etrafına toplayıp bizi tehdit edebiliyor, Türkiye’ye karşı açık savaş yürütebiliyor.

İsrail, Barzani’yi harekete geçirip Irak ve Suriye’nin kuzeyinde kendi haritasını uygulamaya girişebiliyor. Akdeniz’den İran’a kadar yeni bir garnizon, işgal haritası uygulanabiliyor. Bu örnekler işte “Haydut Dünya Düzeni”nin uzantılarıdır. Bir devletin, terör örgütleriyle ittifak kurup kendi müttefiklerini vurduğu bir dünyada dost da düşman da yoktur. Sadece o ülkenin, devletin kendi öz mücadelesi vardır.

Etnik ve mezhep kimliği parantezine sıkışmak..

Irak’ın Kuzeyinde uygulanan senaryoyu bile bize Türk-Kürt, Şii-Sünni parantezine alarak pazarladılar. Çokuluslu cephe böyle yaparken Türkiye içinde bazıları da bu yönde müthiş bir gayret gösterdi.

Hala da gösteriyorlar. Hem de muhafazakar/İslamcı kimlik altındayapabiliyorlar bunu. Oysa etnik ve mezhep kimliğinin tamamen dışında bir büyük mücadele var ve bunu bize, içeridekilerin de yardımıyla, kimlik savaşları olarak pazarlıyorlar. Bizleri nasıl kör edebilecekleriniçok iyi öğrendiler çünkü.

Türkiye-İran ve Irak’ın yakınlaşması bir büyük oyunu bozdu ama şimdilik. Üç ülke de kendi varoluşu için pozisyon aldı. Bu duruşu Irak’ın kuzeyi ile, Barzani ile sınırlayıp pazarlayanlar bir şeyleri gizlemeye çalışıyor demektir. Bu söylemde ısrarlarını bir çokuluslu hesabın parçası olarak görmek mümkündür.

Mesele Barzani değil, ABD/İsrail işgalidir..

Çünkü üç ülke de, Barzani’ye karşı değil, ABD ve İsrail’in yeni harita, garnizon kuşağı planlarına, kendilerine yönelen tehditlerine karşı harekete geçmiştir.

Bu mücadele devam edecektir. Bölgedeki güçlerin direnci ile çokuluslu saldırılar arasındaki savaş devam edecektir. Türkiye milli eksende hareket ettikçe saldırılar da devam edecektir.

Bu yazıda dikkat çekmeye çalıştığım konu bu değil. Irak ve Suriye’nin kuzeyi ile ilgili yapacaklarımız her neyse bir an önce harekete geçin çağrısıdır. Çünkü Türkiye harekete geçmeden birilerinin harekete geçeceği ve bu işi boşa çıkarmaya çalışacağı konusunda çok ciddi endişelerim var.

Coğrafya ABD’ye karşı tavır alıyor, böylesini hiç görmedim

Sözünü ettiğim durum Türkiye ile sınırlı değildir. Pakistan’daki ABD karşıtı açıklamaları dikkatle izleyin. Çünkü ABD bu ülkeyi karıştırmak için harekete geçti bile. Endonezya Genelkurmay Başkanı’nı ABD’ye sokmadılar ona bakın, Türkiye’nin bütün güç hesaplarını altüst eden millileşme hamlelerine bakın. Türkiye’den Çin sınırına hatta Güneydoğu Asya’ya kadar ülkelerin ardı ardına ABD karşıtı pozisyon alışlarına bakın…

Ben böyle bir duruma hiç tanık olmadım. Soğuk Savaş döneminde de, ondan sonraki yirmi beş yıl boyunca böyle bir ortak tavır gelişmemişti. Bu, küresel ölçekte şaşırtıcı, şok edici hareketlenmelere yol açabilir. Büyük bir fırtına koparabilir. Ya da bir şeyler var ki, bekleniyor ki, ülkelerin ardı ardına pozisyonlarını netleştiriyor.

Muhafazakar/İslamcı çevreler dikkat etmeli

Yani tehlike sadece Türkiye’yi hedef almıyor. Dünyanın merkezindemüthiş hareketlilikler var ve bunun sonuçları küresel ölçekte olacaktır. Doğu-Batı arasındaki bütün kesişme noktaları, sınır hatları, fay hatlarıhareketlenecektir.

Böyle bir dönemde, her ne olursa olsun, muhafazakar/İslamcı kimlikli insanların, bilerek ya da bilmeden, o çokuluslu senaryolar içinde yer alması bir trajedidir.

Türkiye onları şaşırttı, bunu beklemiyorlardı

Türkiye’nin Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyindeki gelişmeler karşısında bu kadar kararlı olacağını düşünemediler. Her zaman olduğu gibi, “içerideki ortaklarımızla yönlendiririz, hareketsiz bırakırız” dediler. Ama o ortaklar bu sefer işe yaramadı. Dışarıdan tehditler de..

Türkiye, yapması gereken neyse ona yöneldi. Asıl yapacaklarını bundan sonra yapacak. Türkiye’den Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki oyunları sıfırlayacak hamleler bekliyoruz. Akdeniz’den İran sınırına kadar bir “Türkiye Kalkanı” bekliyoruz.

İşte tam da burada ‘şok edici bir şey’ yapacaklar

İdlib dışında Afrin’den Irak’ın kuzeyine kadar müdahaleler bekliyoruz. Bu kuşak hiçbir şekilde örgütlere ya da yabancı ülkelere bırakılamaz. Bırakılması bizim için intihardır.

İşte o endişe tam burada ortaya çıkıyor.

Mesele şudur: Türkiye müdahale edemeden birileri şok edici bir hareket yapacak. Bunu yapacaklar ve ülkeyi hareket edemez hale getirecekler! Hazırlıkları bu.

Bu yüzden Türkiye elini çabuk tutmalı. Gecikmek ölümcül olacaktır.

"Türkiye elini çabuk tutmalı: Çünkü yakında kızılca kıyamet kopacak…" ile ilgili etiketler İbrahim Karagül Barzani Suriye Irak İran Rusya Çin ABD İsrail