Türkiye'den Avrupa'ya kaçan iş adamlarının sırrı
Karar gazetesi yazarı İbrahim Kahveci bugünkü köşe yazısında servetini Türkiye'den Avrupa'ya kaydıran iş adamlarına dikkat çekti ve ilginç bir tespitte bulundu.
İşte Kahveci'nin bugünkü köşe yazısı;
Nasıl bir ülkede yaşıyoruz?
Bugün terörün nerede ise her türlüsünün saldırısına maruz kalıyoruz. Her gün hain saldırılarda, bir yerlerde canlarımız gidiyor. Peki ama neden?
24 Kasım 2015 günü düşürülen Rus uçağının ardından 08 Aralık 2015 günü şöyle yazmıştım: “Düşürülen Rus uçağı ile aslında bölgede bir dayanışma zinciri kırıldı. Kuzeyde ‘renkli devrimler kuşağına’ karşı direnen V.Putin’li Rusya ile Güneyde ‘askeri darbe girişimlerine’ karşı direnen R.T Erdoğan’lı Türkiye. Putin, renkli devrimleri tersine çevirmeye çalışan lider iken, Erdoğan ise enerji köprüsü merkezinde olan Türkiye’yi istikrar merkezi olarak korumaya çalışıyor.Düşürülen Rus uçağı ile aslında bu dayanışmaz zinciri kırılmak istendi”.
Aslında pek çok katılımcı dahi hala idrak edemeyecektir ama Türkiye renkli devrim girişimini de Gezi olaylarında yaşadı. Askeri darbe girişimini ise 15 Temmuz’da yaşadı. Bugün Gezi eylemleri ne kadar saf duygu ve çevreci bir hareket olarak görülse bile dışarıdan yönetilen bir iç darbe girişimiydi.
17-25 Aralık süreci ise bir bürokratik darbe girişimi olarak zincirin ortasındaki halka olarak yanı başımızda durmaktadır.
Nasıl oldu da 3 yılda 3 darbe girişimine maruz kalan bir ülke haline geldik? Veya bugün nasıl oluyor da tamamen farklı cephelerin, ideolojilerin ve inançların örgütleri, aynı anda aynı yönde eylemler gerçekleştirebiliyorlar?
***
Biliyoruz ki Türkiye bir istikrar merkezi olarak bölgede güç dengesinde olmamalı. Sakın bölgeyi bugünkü dengeler üzerinde düşünmeyin. Mesela bir 20-30 yıl sonrasını düşünmek zorundasınız. Mesela size bir kaç örnek vereyim.
1970 yılında bazı ülkelerin ekonomik büyüklüklerine bakalım;
Almanya: 185 milyar$
ABD: 1.017 trilyon$
ABD, Almanya’nın 5,5 katı daha büyük.
Japonya: 203 milyar$
Çin: 93 milyar$
Japonya, Çin’in 2 katından daha büyük.
Şimdi 2013 yılına bakalım:
Almanya: 3.636 trilyon$
ABD: 16.768 trilyon$
ABD ile Almanya arasındaki fark 5,5 kattan 4,6 kata düşmüş.
Japonya: 4.899 trilyon$
Çin: 9.469 trilyon$
Artık Çin, Japonya’nın 2 katına yakın daha büyük.
Burada vermek istediğim mesaj şudur: Kısa tarih içerisinde fazla anlamıyoruz ama uzun tarihte bakınca dengeler çok hızlı değişebiliyor. Ülkelerin demografik güçleri uzun vadede daha etkili oluyor.
Kısaca olay şu: Bugün Avrupa, Japonya’nın 90’lı yıllarda düştüğü yaşlı nüfus tuzağına geldi. Avrupa’nın büyüme gücü sınırlarında. Uzun yıllar sürecek bir bunalım-durağanlık yaşayacakları aşikardır.
Türkiye ise “ORTA YAŞ FIRSAT” eşiğinde. Tam kalkınma ve büyüme hamlesi çağındayız. Orta gelir tuzağı diye kendimizi kandırmayalım: Biz Dünya’da en nadir bulunan bir fırsat ülkesiyiz.
Yaş ortalamamız halen 30’larda. Yaşlı nüfus oranı yüzde 8,2’lerde. Çalışabilir çağdaki nüfus oranımız yüzde 70’lere dayanıyor. Bu ülke tutulamaz.
Türkiye, aynı zamanda enerji köprüsü noktasında. Petrol çağı belki bitiyor ama doğalgaz inanılmaz derecede değerli hale geldi. Ve tek geçiş merkezi Türkiye.
Peki, bu kadar fırsat ülke olan Türkiye’den neden bazı iş adamları kaçar? Neden Türkiye’deki varlıklarını satarak Avrupa’da gelişmek ve büyümek isterler? Bugün yatırım-verim oranı Türkiye’den daha yüksek bir ülke daha gösterin bakalım?
Türkiye’de ekmek satan bir şirket ile Avrupa’da ekmek satan şirket nasıl yarışabilir? 20 yıl sonra hangisi daha büyük olacak? Elbette sonuç belli. Ama bu sonucu etkilemek için her türlü kirli ittifakla da mücadele etmek zorundayız.
Geleceğin güçlü ve fırsat ülkesi olan Türkiye’ye bu izin kolay kolay verilmeyecektir. Elbette her günümüz bir kurtuluş mücadelesi olarak geçecektir. Yeri geldiğinde düşürülen kredi notları ile bir kaç yıllık krizleri bile göze alabilmeliyiz. Bakın Rus Halkı bu ekonomik mücadeleyi de başardı. Biz neden başarmayalım?