TÜRKLER HAYAL KURARSA
“Hayal kurmak güzel. Hayallerimiz büyük olacak.”
Bu sözler Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir’e ait. Prof. Demir, bu sözleri 2018 yılının Aralık ayında Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından ilk kez düzenlenen "Türk Savunma Sanayii Zirvesi"nin kapanış konuşmasında söylemişti. Demir devam etmişti: “Ancak hayalperest olmayacağız. Hayalperestlik hayal kurup o hayallere erişmek için gerekli olan çalışmayı, azmi, gayreti, altyapıyı kurmakla ilgili çalışmayı yapmamak demektir. Hayallerimizi kurup siz gençlerimizi tamamen ihmal edip ne olursa olsun dersek bu hayalperestlik olur. Ama hayal kurup, sizlerle buluşup, sizlerin önünü açarsak bu hayallerimize koşmak ve Kızıl Elma’ya yürümek olur.”
Son derece başarılı çalışmaları ile her alana örnek bir yapının mimarlarından Prof. Dr. Demir’in bu sözlerini neden hatırladım biliyor musunuz?
Anlatayım.
Önümde bir kitap duruyor. Biliyorsunuz sahafları severim. Sahaflardaki kitaplarda büyük bir zenginlik (maddi değil bilgi anlamında elbette) vardır. Sahaftan aldığım bir kitap şu an önümde duruyor. Merhum gazeteci Deniz Som’un Savunma Sanayii’nde 1980’li yıllardaki gelişmeleri biraz da eleştirel gözle aktardığı 1989 basımlı “Gözleri Bağlı Şahin” kitabını bir solukta okudum. Notlar aldım. Savunma Sanayii’nde nereden nereye geldiğimizi anlamak bakımından çarpıcı örneklerle dolu bir kitap. Ama bir bölüm o kadar dikkatimi çekti ki, diğer bazı bilgileri aktarmadan önce işte bu hayal meselesine dikkat çekmek istedim. Olay şu:
F-16’ların ilk olarak Türkiye’ye geliş süreci 1980’ler… Ortak üretimi de içerin F-16 üretiminde imzalar 9 Kasım 1984 tarihinde atılıyor. Anlaşma çerçevesinde yapılacak işler için daha sonra Türk Havacılık Uçak Sanayii A.Ş. - TUSAŞ’a bağlı kurulan TAI’nın kuruluş sürecindeki Genel Müdürü bir Amerikalı olan Jerry Jones. Kitapta Jones’in Genel Müdürlüğü sırasında dikkatimi çeken bir olay aktarılıyor. Aynen okuyalım:
“F-16 projesinin tamamlanmasından sonra, bu tesislerin ne olacağı sorusu gerçekten ilginç. Çünkü bu tezgahlarda yeni bir savaş uçağı üretmekten, hafif nakliye uçağı yapmaya; eğitim uçağı imal etmekten, helikopter üretmeye kadar birçok tasarı var. Bir de TAI tesislerini gezen Amerikalı parlamenterlere Genel Müdür Jerry Jones’un söylediği bir söz var: ‘Türkler, biz gittikten sonra, 1992’den itibaren burada, kendi uçaklarını yapmak istiyor.’
Bunu nasıl başaracağımızı ise, yine Jerry Jones’un sözlerinden öğreniyoruz…
‘Hayal ederek…’”
Yukarıda “Türkler, biz gittikten sonra, 1992’den itibaren burada, kendi uçaklarını yapmak istiyor. Hayal ederek…” sözünü paylaştığım Jones, yıllar sonra 2000’li yıllarda Milliyet’te yazan Meral Tamer’e konuşmuş. Tamer’in, 27 Şubat 2000 tarihinde köşesinde aktardığına göre, o dönem TAI Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Lockheed Martin'in Ankara Temsilcisi sıfatını taşıyan Jones, şu sözlerle üstü kapalı olarak “Siz bu işlerle uğraşmayın” demek istemiş:
“Diyelim ki müthiş yüksek paraları verdiniz ve istediğiniz en son teknolojiyi almayı başardınız. O teknoloji sadece aldığınız an için geçerlidir. 3 gün sonra demode olmaya başlayacaktır. Demode olmaması için, yoğun Ar - Ge faaliyetleriyle o teknolojinin üzerine yenilerini eklemeniz gerekir. Bu işe devam edebilmek için savunma sanayiinde uzmanlaşmış Ar - Ge mühendisleriniz ve onların çalışabileceği laboratuvarlarınız var mı? Ayrıca işe devam için koymanız gereken para da çok büyük. O kadar paranın nereden bulunacağı, bulunsa da öncelik sıralamasında nereye harcanması gerektiği de ayrı bir soru!"
Jones, Türklerin hayallerini küçümsemiş, hatta küçümsemekle kalmamış, “boşuna uğraşmayın” mesajı vermiş.
Jerry Jones (En solda), 1987 yılında dönemin Ürdün Kralı Hüseyin’in Türkiye ziyaretinde TAI tesislerini ziyarette görülüyor
Jones sadece bir konuda haklı çıkmış. Uçağımızı, 1992 yılında yapamamışız. Çünkü önümüze her zaman engeller çıkmış. Siyasette karışıklıklar, ekonomik krizler, kripto unsurların faaliyetleri vs. Türk Savunma Sanayii’nin daha hızlı ilerlemesinin önünde bir set olmuş. Millileşme çabaları adım adım gitmek zorunda kalmış.
“Eee şimdi de uçağımızı yapmadık” diyenler çıkacaktır.
Ama adımlarını attık ve artık yürümeye başlayıp, epey yol katettik. Tabii ki daha da yolumuz var ama koşacağımız günlere olan inanç çok arttı. Bu inanç da Türk insanının geneline yayıldı sayılabilir. Milli Muharip Uçak projesinden bahsediyorum.
12 Ocak 2005 tarihinde TAI tesislerinde imzalanan Hisse Satış Anlaşması ile TAI’deki Lockheed Martin (yüzde 42) ve General Electric (yüzde 7) şirketlerine ait hisseler TUSAŞ tarafından satın alındı.
Ve Türkler uçak yapma hayalinin ilk adımını 15 Aralık 2010 tarihinde attı. O dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan Savunma Sanayii İcra Komitesi, Türkiye’nin 2020 yılından itibaren kendi savaş uçağını üretmesi kararını aldı. Hedef süre de Cumhuriyetimizin 100. yılı belirlendi.
Milli Muharip Uçak Geliştirilmesi Projesi Sözleşmesi, Savunma Sanayii Başkanlığı ile TUSAŞ arasında 5 Ağustos 2016 tarihinde imzalandı. Ve hızla süreç işlemeye başladı. ABD, Rusya ve Çin’den sonra Beşinci Nesil Savaş Uçağı yapan ülke olma yolunda hızla ilerliyoruz. Tabii engellerle karşılaşmazsak. (Detaylı bilgiler için bkz. https://www.savunmasanayist.com/mmu-tf-x-programina-bir-bakis/ )
Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri’nin eğitim uçağı ihtiyacına cevap verecek ve dünya pazarında pay sahibi olabilecek özgün bir eğitim uçağının milli imkanlar kullanılarak tasarımı, geliştirilmesi, prototip üretimi ve uluslararası sertifikasyonunun gerçekleştirilmesi amacıyla üretilen HÜRKUŞ ilk uçuşunu 29 Ocak 2018 tarihinde gerçekleştirdi. T3 Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Bayraktar da, 30 Ağustos-4 Eylül tarihleri arasında Samsun’da düzenlenen TEKNOFEST Karadeniz’de HÜRKUŞ ile uçuş yapmıştı.
Yine HÜRKUŞ ile Milli Muharip Uçak TF-X arasında teknoloji geçişini de sağlayacak olan Hafif Taarruz Uçağımız HÜRJET’in de 18 Mart 2023’te ilk uçuşunu gerçekleştirmesi bekleniyor.
Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesiyle de uyumlu olan bu çalışmalar geciktirilse de bir hayalle başladı. “İstikbal göklerdedir” diyen büyük Atatürk’ün yaşadığı dönemde atılan çalışmalar engellenmişti. Şimdi de çok sayıda saldırı var. Ancak bir kararlılık da söz konusu. Bu çalışmalara siyasetten arınmış bir şekilde devlet ve millet politikası perspektifinden bakan her Türk’ün desteklediği projelerin yakında meyvelerini toplamayı bekliyoruz.
F-35 ve F-16 tartışmalarının gölgesinde bunları yazıyorum ama şu çok net görülüyor ki, Milli Muharip Uçağımızın ve İnsansız Muharip Jet Uçağımız Kızıl Elma’nın göklerle kavuştuğu anda artık Türklerin hayalleri çok daha ileriye yönelik olacaktır.
Prof. Dr. İsmail Demir’in yazımın girişinde aktardığım sözlerinin önemi burada çok daha iyi anlaşılıyor. Evet bir hayal kuruyoruz. Zalimlere ve düşmanlarımıza karşı yavuz, mazluma karşı yunus olan, hem kendi milletini ve devletini koruyan hem de mazlum milletlere destek veren, kollayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti.
Bunu da en iyi yabancılar biliyor.