Uludağ'da çayırlar azaldı, su kaynakları tükenmek üzere
Kış turizminin gözdesi Uludağ’da tehlike çanları çalıyor. Küresel iklim değişikliğinin yanı sıra, gelişigüzel piknikler, yürüyüşler, kamplar ve etkinliklerle 35 yılda çayırlarda azalma, kayalık alanlarda artış, su kaynaklarında ise daralma olması korkutuyor.
Uludağ'da çıplak kayalık alan miktarı yüzde 7,8'den yüzde 13'e çıkarken, alpin çayırlarının oranı ise yüzde 18'den yüzde 16'ya geriledi. Su kaynakları ise 7,4 hektardan 2,9 hektara düştü.
Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü’nden Doç. Dr. Gökhan Özsoy’un yaptığı araştırmada, 35 yılda Uludağ Millî Parkında ekolojik dengenin bozulduğu gözler önüne serildi. Uydu verileri ve coğrafî bilgi sisteminin algoritmaları kullanılarak yapılan araştırmada 1985 yılı ile 2019 yılı arasında Uludağ’ın çayırları, su kaynakları ve kayalık alanlarındaki değişimler gözlemlendi. Çıplak kayalıkların yüzde 7,8’den yüzde 13’e çıktığı, alpin çayırlarının yüzde 18’den yüzde 16’ya gerilediği ve su kaynaklarındaki 7,46 hektardan, 2,9 hektara daraldığı araştırma raporlarında yerini aldı.
Uludağ’da gelişi güzel düzenlenen yürüyüş rotaları, kamp ve piknik alanlarının olduğu bölgelerde tahribatın fazla olduğu, insanların giremediği noktalarda ise ağaçlarda küçük oranda da olsa artışların olduğu tespit edildi.
Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü’nden Doç. Dr. Gökhan Özsoy, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, “1985 ile 2019 arasındaki uydu görüntülerine bakılarak bu araştırma yapıldı. Burada Uludağ ile ilgili ciddi sonuçlara ulaştık. Özetlemek gerekirse, insan aktivitesinin çok yoğun olduğu kısımlarda, erozyon yüzeylerinde artış, çıplak kayaya dönüşme bitki yoğunluğunda azalma tespit ettik. Birinci bölge ve ikinci bölge turistlik açıdan söylersek, kamp yapılan alanlar Sarıalan, Bakacak, Kirazlıyayla gibi alanlarda vejetasyon örtüsünde bozulmalar tespit ettik” dedi.
'İNSAN GİRMEDİĞİ ORMANLARDA ARTIŞ SÖZ KONUSU'
“İşin sevindirici tarafı ise insan aktivitesinin olmadığı kısımlarda da yüksek eğimli alanlardaki orman faunasında bir artış söz konusu” diyen Özsoy, “Demek ki doğayı kendi haline bıraksak, Uludağ daha da yeşil olacak. Çünkü çarpıcı olan 1985 yılındaki vejetasyon örtüsünü incelediğimiz de 2019’da daha yoğun bir yeşillik görüyorsunuz. Bu şu demek oluyor, insanlar oraya giremedi ve ağaçlar yoğunluğunu arttırdı. Orman sınırları artmadı ama var olan ormanların yoğunlukları arttı. Bu da güzel bir haber” diye konuştu.
'ULUDAĞ'A ÖZEL 30 ENDEMİK VAR'
Alpin çayırları bölgesindeki deformasyonla ilgili de konuşan Özsoy, “Bu da üzerinde durulması gereken bir olaydır. Karlar eridikten sonra buraya kontrolsüz insan girişleri olabiliyor. Bunların yol açtığı erozyon izlerini görebiliyoruz. Yol izleri, otlatılan hayvanlarla ilgili izler En önemlisi turistlik açıdan son yıllarda moda olan ATV, Off-Road gibi aktivitelerin yapılıyor olması. İnanın lastik izlerine varana kadar rotalar oluşmuş durumda. Bu biraz kontrolsüz gidiyor ve çok fazla deformasyon oluyor. Buraya gelen insanlar sadece off-road yapmıyorlar. Arabadan inerek çevreye de açılıyorlar. Orada bir takım endemik türlere de zarar veriyor olabilirler. Bugün baktığımızda Uludağ endemik türleri ile ünlüdür, hem fauna, hem flora açısından. Aşağı yukarı 30’a yakın sadece Uludağ endemik var. Bu çok önemli bir rakamdır. Bunları korumamız lazım” ifadelerini kullandı.
'ALINABİLECEK ÖNLEMLER VAR'
Alınabilecek önlemlerin de olduğunu belirten Özsoy, “Özellikle Milli Parkların oluşturduğu rotalar var. Bu oluşturulan gezi rotalarının terk edilmemesi, bunların kontrolünün iyi yapılması, gelişi güzel turistler ya da firmalar kendisine rota oluşturmaması gerekiyor. Eğer bir rota oluşturulacaksa bunun bakanlıktan izninin alması lazım. O rotada endemik tür var mı araştırılması gerekiyor. Buna göre izin verilir” şeklinde konuştu.
“Geçmişte haberlerde de duyarsınız, Uludağ’da kaybolan dağcılar Nasıl kayboluyor bu insanlar? Demek ki kontrolsüzlük var” diyerek sözlerini sürdüren Özsoy, “Ben biraz dolaşayım diyor sonra yolunu bulamıyor. Yurtdışında bu tarz turist çeken kayak merkezlerinde bu tarz haberleri göremezsiniz. Çünkü yasaktır. Kimse başının estiği gibi dolaşamaz” dedi.
Bir başka çarpıcı olayın da su yüzeyleriyle ilgili olduğunun altını çizen Özsoy, “Biz bu yaptığımız çalışmada su yüzeylerinde de azalmalar gördük. Uludağ’da 9 tane göl var. Bunların bazıları yazın kuruyor, bazıları yazın dahi su barındırıyor. Bu her daim su barından göllerdeki su çeperinde daralmalar var. Bunun da iyi araştırılması lazım. Acaba yıl bazında 2019’da aldığımız görüntü de mi böyleydi, yoksa gerçekten küresel ısınma kaynaklı su yüzeyleri mi azalıyor bunun mutlaka araştırılması gerekiyor” diye konuştu.
'SU KAYNAKLARINDA CİDDİ DARALMA SÖZ KONUSU'
Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü’nden Doç. Dr. Gökhan Özsoy, sözlerini şöyle tamamladı: “1985 yılında MillÎ Park sınırlarından bahsedersek, çıplak kayalıklar yüzde 7,8’ini kaplarken, 2019 yılında yüzde 13,3’e çıkıyor. Bu ciddi bir rakamdır. Dediğim gibi bu bozulmada birinci ve ikinci bölge ve kamp faaliyetleri ile günübirlikçi piknikçilerin kaldığı yerlerde oluyor. Çayırlarda ise yüzde 18’lerden yüzde 16’lara düşüş var. Çayırlardaki deformasyon da onların tamamı ile yok olması değil, kuruması ve toprak yüzeye dönüşmesi şeklinde oluyor. Çalı ve fundalık orman alanlarında ise biraz artış var. Onlar yüzde 43,5’lerden, yüzde 44,2’ye çıkmışlar. Buda sevindirici bir haber. Su yüzeyleri ise belki de en önemlisi; 7,46 hektardan 2,9 hektara gerilemiş. Bunun da ciddi anlamda araştırılması lazım. Küresel ısınmadan mı kaynaklanıyor? Meteorolojik hadiselerde 20-30 yılda kuraklıklar olabilir, yoksa bununla mı ilgili mi? Bütün bunlar araştırılmalı”.