Müfide Bolulu büyük aşk hikayesini şu sözlerle anlatıyor: Vahit ile Belkıs Kandilli'de tanışıp sevdalanan iki genç. Vahit Kuleli'de, Belkıs ise Arnavutköy Kız Lisesi'nde talebeysen tanışıp sevdalanırlar. Aşkları dillere destanmış. Her ikisi de gençliklerini birbirlerine olan tutkuyla geçirir.
'Sevda Tepesi'ne adını veren hazin bir aşk öyküsü!
Bundan tam altmış yıl önce yaşanmış hazin bir aşk öyküsü, İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında, Küçüksu’daki Sevda Tepesi’ne adını vermiş. Şimdi gelin, bu hazin aşkı ve kurbanları ‘Valentino Vahit’ ile ‘Vaniköy Güzeli Belkıs'ın Vahit Bey’ in amca kızı Müfide Bolulu'dan dinleyelim...
Belkıs'ın Vahit'e son mektubu
İstiyordum ki sana karşı olan sevgimi anlıyasın... Belki o zaman beni severdin. Biliyorum beni sevmedin... Bunu sen itiraf ettin. Senin söylediğin her şeye inandım, inanıyorum.
Fakat yalnız sende bir şey var; onu anlamak istiyorum. Bilmiyor musun bu nedir? Bu, beni sevmediğin... İsterim ki dünyada hiçbir şey senin bana karşı olan sevgine mani olamasın... Ben kendimi sana çok yakın buluyorum, düşünüyorum, yakın olan her şey nihayet birleşiyor. Fakat bu olacak mı?.. İstiyorum ki sevgi, aşk acılığının tecrübesini benim üstümde göstersin... düşünüyorum, belki çok büyük günahım var.
Eğer bu da seni sevmek ise beni bu günahı bile bile yapıyorum. Her günahkârın gideceği yer cehennem değil mi?.. Ben oraya gitmeğe çoktan razıyım. Senin için olduktan sonra... İsterim ki daima seninle beraber olayım... İyi biliyorum, babanla vaziyetini en ince noktasına kadar işitiyorum. Anlıyorum. Senin mevkiin çok fena...
Düşündük... Ve aileni bana tercih ettin.. Hakkın var. Herkes ben değil... Sonra o gün telefon ettim. Bunları anlamak istiyorsan, irademe hâkim olamadım. Herkesin neş’eli bir zamanında ben de senin sesini işitmek isterdim. Bunun bana ne kadar büyük bir şeye malolacağını biliyordum.
Yalnız gururum kalmıştı. İşte onu da o gün öldürdüm. Bunları sana bizzat söylemek isterdim. Fakat kabil değil ki...
Eğer seni bilerek üzdümse beni affet... Çünkü sensiz yaşayamayacağımı anlıyorum. Beni sevdiğini söyle. Sana o kadar yakınım ki yavaşça evet desen işitecek ve ölünceye kadar seni bekleyeceğim. Belkıs Safer.”
2 Temmuz 1931’de mehtaplı bir gecede Vaniköy'deki o dönemki adıyla Çamlıktepe olan tepeye tırmanan bu iki sevgili birbirlerine yolladıkları tüm mektupları önce yırtarlar. Sonra Vahit beylik silahıyla çok sevdiği Belkıs'ı kalbinden vurur.
Sonra gözyaşlarıyla ıslandığı söylenen kaputunu sevgilisinin üzerine örter, başının altına yastık niyetine bir taş koyar ve kendi kafasına sıkar! O gün bu gündür o tepenin adı Sevda Tepesi'dir.