Milletvekilleri "Af teklifi" öncesi bu satırları mutlaka okumalı!
Hürriyet yazarı Sedat Ergin'den sıra dışı bir "af" eleştirisi... Ünlü gazeteci Isparta'da işlenen cinayetlerin perde arkasını araştırarak, af teklifinin olası sonuçlarını gözler önüne serdi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin önerisi ile gündeme gelen "af teklifi" uzun süredir kamuoyunda tartışılıyor.
MHP, bu doğrultuda hazırladığı af tasarısını geçtiğimiz günlerde TBMM Başkanlığı'na sundu.
Teklifin yasalaşması halinde 162 bin 989 hükümlünün aftan faydalanabileceği belirtiliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, olası bir düzenlemenin çerçevesini, "Devlete karşı işlenen suçlarda devlet affedici olabilir" sözleri ile çizdi.
Öte yandan kamuoyunda af yasasına yönelik tepkiler de var. Bu konuda önemli bir yorum da Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin'den geldi. Konuyla ilgili ciddi bir gazetecilik mesaisi harcayan Sedat Ergin, geçtiğimiz günlerde işlenen iki yaşlı kadın cinayetinin faili Bekir Çiftçi’nin dosyasına ulaştı.
Sedat Ergin, cezaevinden erken tahliye edilen azılı suçlu şahsın, serbest bırakılma öyküsünü ve tahliyenin nasıl yeni cinayetlere sebep olduğunu okurları ile paylaştı.
İşte o yazı;
- Isparta’daki iki cinayetten Ankara’daki af tartışmasına
BUNDAN kısa bir süre önce, 22 Eylül tarihinde Isparta’nın iki ayrı noktasında iki yaşlı kadının cesedi bulundu.
Birinci ceset Gökçay Mesirelik Alanı’nda bulundu. Ceset, Halıkent Mahallesi’nde oturan ve iki gün önce kent merkezindeki çocuğunun evini ziyarete gittikten sonra durakta otobüs beklerken yanına yaklaşan bir araca binen ve kendisinden bir daha haber alınamayan Nurten Avar’a aitti.
Aynı günün gecesi atış poligonu mevkiinde toprağa gömülü bir başka kadın cesedi bulundu. Bu cesedin de geçen temmuz ayından bu yana aranmakta olan Suna Özbey’e ait olduğu tespit edildi.
*
Isparta Emniyeti, her iki dosyayı da kısa zamanda aydınlattı. Şüpheli olarak gözaltına alınan Bekir Çiftçi’nin (43) evine yapılan baskında Nurten Avar’a ait ziynet eşyaları bulundu.
Çiftçi, Nurten Avar’ı yardım bahanesiyle arabasına bindirerek kaçırdığını ve boğarak öldürdüğünü itiraf etti. Suna Özbey’i de aynı bahaneyle arabasına almış, araçtaki iple boğmuş, daha sonra araziye gömmüştü.
Katilin soruşturması çarpıcı bir gerçeği ortaya çıkardı. Üç ay içinde iki kadını öldüren Çiftçi, 19 yıl önce Isparta’da bir başka cinayet işlemişti. Kolundaki bilezikleri almak amacıyla kaçırdığı 72 yaşındaki Müzeyyen Gürgen’i tam 42 yerinden bıçaklayarak öldürdüğü için müebbet hapse mahkûm olmuş, cezasını çekip tahliye olmuştu.
*
Karşımızda yaşlı kadınların ziynet eşyalarını çalabilmek için onları arabasında gözünü kırpmadan boğarak ya da bıçaklayarak öldüren azılı bir katil var.
Geçenlerde gazetelerde çıkan bu kısa cinayet haberini son günlerdeki af tartışmalarının yarattığı hassasiyetle daha bir dikkatle okuyunca, Bekir Çiftçi’nin dosyasını inceleme ihtiyacını duydum.
Bir kadını 42 yerinden bıçaklayarak öldüren bir katilin, tahliye edilip elini kolunu sallayarak yeniden toplum hayatına katılmasına nasıl izin verilmişti?
*
Adalet Bakanlığı’na başvurarak Çiftçi’nin dosyasıyla ilgili bilgi talep ettim. Bakanlık, bu talebimi karşılayarak, Çiftçi’nin tahliyesinin hukuki çerçevesine açıklık getirdi.
Bakanlığın bilgi notuna göre, Çiftçi, 6 Ekim 1999 tarihinde Müzeyyen Gürgen’i öldürmüş, 12 Ekim 1999 tarihinde tutuklanarak Isparta E Tipi Cezaevi’ne konmuş. Ardından Isparta 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 6 Temmuz 2000 tarihinde kendisini nitelikli yağma suçundan 12 yıl 6 ay hapis ve yakalanmamak amacıyla adam öldürme suçundan müebbet hapis cezasına mahkûm etmiş.
*
Peki nasıl serbest kalmıştı? 1965 tarihli 647 sayılı ‘Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanun’a göre, Çiftçi’nin tahliye tarihi 12 Ekim 2019’du. Yani suçun işlendiği tarihte geçerli olan bu yasaya göre, katilin hâlâ içeride olması gerekiyordu.
Ancak daha sonra şartlı tahliye esaslarını düzenleyen bir dizi yasa değişikliği durumu değiştirmişti. Bu çerçevede 1973 yılında çıkarılan 1712 sayılı yasa, 1978 tarihli 2148 sayılı yasa ve 1986 tarihli 3267 sayılı yasa zikrediliyor.
Özellikle 1986 yılında TBMM’de kabul edilen 3267 sayılı yasa, dikkat çekici bir düzenleme getiriyor. Bu yasada, “Müebbet ağır hapis cezasına hükümlüler 20 yıllarını, diğer şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkûm edilmiş olanlar hükümlülük süresinin yarısını çekmiş olup da Tüzüğe göre iyi halli hükümlü niteliğinde bulundukları takdirde, talepleri olmasa dahi şahsi şartla salıverilirler” deniliyor.
Çiftçi’nin cezası ‘müebbet ağır hapis’ değil ‘müebbet’ olduğu için, yapılan hesaplamada yirmi yılın da altına inildiği, bunun yarısı alınarak cezanın 10 yıl olarak hesaplandığı anlaşılıyor. Çiftçi’nin çarptırıldığı nitelikli yağma suçunun yarısı da 6 yıl üç ay ediyor.
Sonuçta Bekir Çiftçi toplam 16 yıl yattıktan sonra 10 Ekim 2015 tarihinde şartlı tahliye edilmiş.
*
Çıkarılabilecek bir af yasası cinayet suçlarını kapsamasa da, Anayasa Mahkemesi kararlarıyla kapsamının genişletilmesi hiç de yabana atılmaması gereken bir ihtimaldir. Ayrıca, hangi suç türü olursa olsun, tahliye olan suçluların yeniden suç işleme eğilimi gösterdikleri muhakkak hesaba katılması gereken bir durumdur.
Eğer eski infaz sistemi üzerindeki bu yasa değişiklikleri yapılmasaydı, Bekir Çiftçi bugün hâlâ hapisteydi. Ve Nurten Avar ile Suna Özbey de bugün yaşıyor olacaktı.
Bu yasaların geçmesi için, özellikle de 1986 değişikliğinde TBMM’de el kaldıran milletvekilleri, kullandıkları oylarla 2018 yılında işlenecek iki cinayetin önünü açtıklarını o an herhalde hiç düşünmemişlerdi.