Vezirlik isteyen Bâli Bey'e Kanuni'den ibretlik yanıt!
Bâli Bey'in "18 kale fethettim, 30 bin kızak Tersane-i Âmire'ye gönderdim, 60 bin baş kestim" diyerek vezirlik talep etmesine Kanuni'nin tarihi cevabını Erhan Afyoncu aktardı...
Sabah yazarı, tarihçi Erhan Afyoncu bugün köşesinde, Osmanlı döneminde devlet içinde mevki makam peşinde koşan paşaları ve devlet yöneticilerini gündeme taşıdı.
Bu konuda önemli bir örnek hakkında detaylar paylaşan Prof. Dr. Erhan Afyoncu, Kanuni döneminde başarıdan başarıya koşan Bâli Bey'in, padişahtan vezirlik istediği mektubunu ve bu mektuba verilen tarihi yanıtı yazdı.
Afyoncu, "Kibirli makam sahipleri Kanuni’nin bu uyarısını unutmasınlar" başlığını taşıyan makaleside, Kanuni'nin Bali Bey'e verdiği yanıtı şöyle aktardı;
"Rumeli fetihlerinde Evrenosoğulları, Malkoçoğulları, Mihaloğulları, Turahanoğulları gibi akıncı ailelerinin büyü rolü olmuştu. Bu akıncı beylerinden biri de Yahya Paşalular'dı.
AKINCI AİLESİ
Yahya Paşa, Fatih ve İkinci Bâyezid dönemlerinin önemli devlet adamlarındandı. Anadolu ve Rumeli beylerbeyliklerinde bulunup vezirliğe kadar yükseldi. İkinci Bâyezid'in kızlarından birisiyle de evlenen Yahya Paşa, Osmanlı hanedanına damat da oldu. Yahya Paşa, 1506'da öldü. Ancak arkasında kendisi gibi kahraman üç oğlan bıraktı. Oğullarından Ahmed Bey sancakbeyliği yaparken, Mehmed ve Bâli Beyler, Kanuni döneminin önemli komutanlarından olup paşalığa kadar yükseldiler.
Yahya Paşa'nın oğullarından özellikle Bâli Bey, gösterdiği kahramanlık ve başarılarla Kanuni döneminin en meşhur devlet adamlarından oldu. Yahya Paşalu ve Koca diye anılan Bâli Bey birçok kale fethedip, Belgrad'ın alınmasıyla 1526'daki Mohaç Savaşı'nın kazanılmasında da büyük rol oynadı. Yahya Paşazâde Bâli Bey, İkinci Bâyezid'in kızı ile Uzun Hasan'ın torunu Ahmed Göde Bey'in kızı ile evlendi.
GURURLANMA
Yahya Paşazâde Bâli Bey, Mohaç Savaşı'ndan sonra Rumeli sancaklarındaki valiliklerinde başarıyla görev yaptı. Daha sonra, "18 kale fethettim, 30 bin kızak Tersane-i Âmire'ye gönderdim, 60 bin baş kestim" diyerek iki tuğunu üçe çıkarmak, yani vezirlik verilmesini talep etti. Ancak Kanuni, yaptığı işler karşısında gururlanan Bâli Bey'e 1530'lu yılların başında gönderdiği hatt-ı hümayununda, "Berhüdar olasun! İki cihanda yüzün ak olsun! Ekmeğim sana helâl olsun! Bir tuğ istemişsün. Ama Gazi Bâlî Bey, senin için henüz bir tuğ zamanı değildür.
Gerçi sen bize bu hizmetleri ve iyiliği eyledün. Ben de senün iyiliğin karşılığında üç iyilik yaptım. Birincisi size 'emirü'l-müminin' unvanıyla hitap ettük. İkincisi sana hilat gönderdük. Üçüncüsü Hazret-i Peygamber'in sancağını verdük. Sana bu üç şeyle ikramda bulunduk. Bunların üzerinde asla bir ihsan olmaz.
Şimdi sen de bu iyiliklerin şükrünü yerine getirmeye gayret eyleyesün ve her işi Allah'tan bilesün. Ve asla nefsine gurur getirmeyesün. Kendü kılıcın ile bu kadar memleket fethettim demeyesün. Memleket önce Allah'ın, sonra Hazret-i Peygamber'in, sonra da Allah'ın izniyle halifenindür! Ve bey olmak iki kefeli terazidür. Bir kefesi cennet, bir kefesi cehennemdür.
Sen gözleri uyurken kalpleri uyanık olanlardan ol. Her şeyin başı adalettür. Sen de adaletle hükmedersen her günün ibadete sayılur. Allah cümlemizi âdil kullarından eyleye" diyerek tarihe geçen bir cevap verdi.
KANUNİ'DEN BÂLİ BEY'E
Kanuni, Bâli Bey'in talebine karşı Kemal Kürkçüoğlu tarafından yayınlanan hatt-ı hümayunla, yani kendi el yazısıyla şu emri yazmıştı:
"Padişaha yakın olan seçkinlerin övüncü, sultanların ve meliklerin kendisine güvendiği, müşriklerin ve kâfirlerin katledicisi itibarlı Lalam Gazi Bâli Bey'e, yüce fermanım sana ulaştığında bilesin ki, gönderdiğin mektup ulaştı ve okunduktan sonra içindekiler malumumuz oldu. 18 kale fethetmişsün, 30 bin kızak Tersane-i Âmire'ye gönderüp, 60 bin baş göndermişsün. Berhüdar olasun! İki cihanda yüzün ak olsun! Ekmeğim sana helâl olsun!
Bir tuğ istemişsün. Ama Gazi Bâli Bey bir tuğ zamanı değildür. Gerçi sen bize bu hizmetleri ve iyiliği eyledün. Ben de senün iyiliğin karşılığında üç iyilik yaptım. Birincisi size 'emirü'l- müminin' unvanıyla hitap ettük. İkincisi sana hilat gönderdük. Üçüncüsü Hazret-i Peygamber'in sancağını verdük. Sana bu üç şeyle ikramda bulunduk. Bunların üzerinde asla bir ihsan olmaz.
Şimdi sen de bu iyiliklerin şükrünü yerine getirmeye gayret eyleyesün ve her işi Allah'tan bilesün. Ve asla nefsine gurur getirmeyesün. Kendü kılıcın ile bu kadar memleket fethettim demeyesün. Memleket önce Allah'ın, sonra Hazret-i Peygamber'in, sonra da Allah'ın izniyle halifenindür! Ve bey olmak iki kefeli terazidür. Bir kefesi cennet, bir kefesi cehennemdür.
Sen gözleri uyurken kalpleri uyanık olanlardan ol. Her şeyin başı adalettür. Sen de adaletle hükmedersen her günün ibadete sayılur. Allah cümlemizi âdil kullarından eyleye! Serasker ve bey olarak hükmünün geçtiği yerlerde olan zulümden kıyamet gününde biz azarlanırsak senin eteğine yapışurum. Şayet o gün utanmayup yakanı selamet ile alasun. Ve bir adamı işte kullanmak istersen asla dış görünüşüne itimat eylemesün!
Çok kimseler vardır ki elinde fırsat olmadığı vakit iyi yüzlerini gösterirler. Eline fırsat geçtiğinde ise Nemrud olur. Özetle insanları tecrübe edüp kanaat sahibi olasun, elbette aldanmayasun. Göz kulak açasun! Şayet beyler ve vekiller iyi adam olsa halkın hakkı, hâli iyi olur.
Halk, beylerin otlağı gibidür. Her kim hataya düşerse hâli yaman olur. Ve bazı kişiler vardır ki gündüz oruç tutar, gece namaz kılarlar. Fakat putperest mala muhabbet edenlerdür. Halkı mal sevmekten başka azdırıcı nesne olmaz. Şimdi sen de fani olan şeye meyletmeyesün ve muhabbet göstermeyesün! Nimeti Allah'ın kulları için harcayasun. Kerem elini açasun. Haset etmekten çok sakınasun! Malımızın geliri harcamalarımıza yetmez diye huzursuz olmayasun!
İhtiyaç ve zaruret olursa buraya bildiresün! Mevcud olan hazineden sana üç, dört yüz kise harçlık vermeye aczim yoktur. Fethedilen kalelerin mallarını ve erzaklarını Müslümanların hazinesi içün muhafaza eylemeyesün. Buna asla rızam yoktur. Hazine için bir miktarını alıp geri kalanını İslâm askerlerine dağıtasun. İslâm askerlerinün hakkıdır ve askere riayet eyleyesün.
İhtiyarlarını baba bilesün. Daha aşağıdakilerini kardeş bilesün. Daha aşağılarını oğul bilesün. Oğullarına merhamet ve şefkat idesün. Kardeşlerine ikram eyleyesün. Babalarına hürmet eyleyesün. İslâm askerine bir şekilde zorluk ve sıkıntı çekdürmeyesün. Ve o diyarlarda yaşayan Allah'ın kulları fakirleri koruyasun. Sadakaya muhtaç bulunanların yiyecek ve giyeceklerini beytülmal-ı müsliminden karşılayasun.
Fakirler, Hakk'ın kuludur, beytülmal-ı müslimin Allah'ın kullarının hakkıdur. Ve sadatlardan (Peygamberimizin soyundan gelenler) orada yerleşik olan varsa bunların isimlerini arz ile İstanbul'a bildüresün. Devlet tarafından vazife verüp, Peygamber evladına bir şekilde sıkıntı çekdürmeyesün. Ve fakir halka katır ve sürsat zahirelerinden başka yarım akçe teklif olunduğuna ve bunların rencide olunduğuna asla rızam yoktur ki bizim halkımızın rahat hallerini küffar halkı görüp onları kıskansunlar.
Meyilleri ve muhabbetlerü bizim tarafa olsun. Mümtaz kadılardan ve fazilet sahibi Mevlânâ Mustafa Efendi'yi ordu kadısı tayin edüp gönderdüm. Vardıkda en güzel şekilde şeriata itaat edesün. 'Ulemanın eti zehirlidir' sözü gereğince hatırını kırmaktan çokça sakınasun. Çünkü ulema peygamberlerin vârisidür. Ve bazı köyleri vakfetmeyi murat eylemişsün. Allah'a yemin olsun fethedilen köylerin hepsini vakfedersen kabulümdür.
Vakfı istenen köylerin müfredat defterlerini gönder ve senden sonra Osmanlı nesli evladından gelen padişahlar ve veziriazam ve Beylerbeyi ve sancakbeyi ve kadılar ve bütün İslâm ehlinden her kim ki senin evladına riayet eylemezse Allah'ın laneti onların üzerine olsun! Kıyamet gününde davacısı olup düşmanlık ederüm.
Şimdi ey Gazi Bâli Bey, sen de din-i mübin uğruna ve saltanat işleri için elinden geldiği, gücünün yettiği kadar çalışasun. Yiğit bahadırlarını saklayasun. Atın yürüyen olanını besleyesün ve kılıcını muhafaza edesün. Kerem kapısını açasun. 'O, ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır' zikrini tekrardan uzak durmayup, asla açık ve gizli erenlerin himmetlerini yoldaş kılup 'Rabbinize yalvararak dua edin' ayetini boynuna muska edüp benüm hayır duamı alasun.
Allah bahtını açık ve kılıcını keskin ve din düşmanları üzerine seni daima İslâm askeri ile muzaffer eyleye! İki cihanda yüzün ak ola! Şöyle bilüp emr-i şerifimle amel edesün. Sene 938 (1531-1532).""
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN...