Yapay Zekânın Sanata Etkisi
Yapay zekâ (YZ) artık günlük yaşamın bir parçası haline geldi. Özellikle ChatGPT gibi üretken yapay zekâ teknolojilerinin erişilebilir olması şimdiden bir YZ ekosisteminin oluşmasını sağladı. Artık eğitimden sağlığa, ulaştırmadan altyapıya, finanstan savunma sanayi ve hizmet sektörlerine kadar tüm alanlarda YZ teknolojileri yaygın bir şekilde uygulanmaya başladı. Sanat da bu alanlardan bir tanesi. Yapay zekânın, sanat dünyasında yeni ifade biçimlerini ortaya çıkarma potansiyelinin çok güçlü olduğu hemen görüldü.
Joanna Zylinska YZ teknolojilerinin görüntü oluşturma yaklaşımını, “Kariyeri boyunca Dalí, sanat tarihinin mevcut kaynaklarını derinlemesine inceleyerek, bulduğu unsurları ilham kaynağı olarak kullanıp çarpıcı derecede yeni eserler üretti. İspanyol sanatçı, aslında "kombinatoryal" bir yöntem benimseyerek, önceki tarzları ve temaları yeniden harmanlayarak, çağdaşlarına gerçekten orijinal görünen bir şeye ulaştı.” ifadesiyle Salvador Dali’nin yaklaşımına benzetiyor (Science,381(6654):139-140, 2023).
YZ teknolojileri her alanda alışkanlıkları, üretkenlikleri, süreçleri ve yönetim biçimlerini hızla dönüştürürken yol açtığı riskler de artık faydaları kadar olmasa da tartışılmaya başlandı. Sanat alanında başlangıçta fotoğraf teknolojisinin ilk uygulandığı zamanlarda fotoğrafçılar ve ressamlar arasındaki tartışmaları andıran tartışmalar yapılsa da bu tartışmalar artık çok farklı boyutlarda devam ediyor. OpenAI’nın doğal dil açıklamalarından yenilikçi görüntüler üretebilen DALL-E derin öğrenme modeli ve yeni versiyonları son yıllarda sadece sanat dünyasında değil, her yaş ve yetenekten bireylerde büyük yankı uyandırdı. Bir kesim sanatın demokratikleştiğinden bahisle bu gelişimi desteklerken diğer kesim sanatçıları olumsuz etkileyeceği ve değerini düşüreceği eleştirilerini yapmakta.
İçeriği üreten YZ’yi yönlendiriyor
Yeni gelişmeler tartışmaları zenginleştirerek farklı boyutların görünmesine yardımcı oluyor. YZ’nin yol açtığı genel sorunlar YZ’nin sanatla buluşmasında da geçerli. Bunların başında yanlılıklar geliyor. Gerçek dünyada din, kültür, sosyoekonomik seviye ve cinsiyet gibi konularda var olan yanlılıkları YZ yeniden ürettiği için yanlılıklar sorunu YZ’nin sanatla buluşmasında da kendisini gösteriyor. YZ’nin verilen komutlar yeterince detaylı olmadığında ürettiği görüntüler çoğunlukla Batıya ve beyaz tene ait. Cinsiyet ayrımı özellikle mesleklere yönelik ürünler üretildiğinde çok daha belirginlik kazanıyor. YZ teknolojileri gerçek dünya verilerinden öğrendiği için gerçek dünyada var olan yanlılıklar bu teknolojiler tarafından yeniden üretiliyor. YZ teknolojileri aslında yaşamın yanlılıklarını ve eşitsizliklerini yüzümüze vuruyor. Eğitim veri setlerindeki yanlılıklar veya algoritmaların varsayımlarındaki ortadan kaldırılmadığında YZ teknolojileri diğer alanlarda olduğu gibi sanat alanında da bu yanlılıkları yeniden yeniden üretmeye devam edecek, dolayısıyla yanlılıklarda kartopu etkisine yol açacaktır.
Ayrıca, Neel Dhanesha’nın vurguladığı gibi YZ’da genel yanlılıkların ötesinde örtük başka bir yanlılık söz konusu: “…Ancak taramaya devam ettikçe her eserin altında yatan birleştirici bir tema olduğunu fark ettim: Yapay zekâ sanatı, çoğu zaman Batı sanatına benziyor.” (Dhanesha, N. AI art looks way too European. Vox. Oct. 19, 2022; https://www.vox.com/recode/23405149/ai-art-dall-e-colonialism-artificial-intelligence). Batı medeniyetinde her alanda olduğu gibi sanat alanında da dünyanın geriye kalan kısmına göre çok daha fazla bilgi ve içerik üretildiği için YZ’nin öğrendiği veri setinde bu içerikler çok daha fazla olmakta, sonuçta YZ tarafından üretilen içerikler daha çok Batılı görüntülere yol açmaktadır.
Bunu basit bir şekilde deneyimlemek için YZ sistemine ‘tarihi bir şehir tasviri oluşturur musun?’ şeklinde bir komut verdim. YZ hemen kiliseleri de içeren Batı tarzı mimari yapıya uygun tarihi bir şehir tasviri oluşturdu. Sisteme ‘Oluşturduğun tarihi şehir tasviri Batı tarzı bir şehir. Neden tarihi bir şehir tasviri oluştururken aklına ilk Batı tarzı bir tarihi şehir geldi?’ sorusunu yönelttiğimde YZ sisteminin cevabı şu şekilde oldu: “Bu sorunun yanıtı, genellikle tarihi şehir kavramının küresel bağlamda Batı'daki şehirlerle özdeşleşmiş olmasıyla ilgili olabilir. Özellikle sanat ve mimarlık tarihinde Batı şehirlerinin örnekleri (Avrupa'nın Ortaçağ kasabaları, Rönesans dönemi şehirleri, vs.) geniş bir biçimde temsil edilmiştir ve bu görüntüler birçok kişide doğal bir çağrışım yapar. Ancak, bu durum kişisel bir eğilim ya da kasıtlı bir tercih değil, kültürel referanslar ve sıkça karşılaşılan görsel imgelerden kaynaklanan bir etki.”
Telif Hakları Sorunu
YZ teknolojilerinin sanat alanında uygulanmasında bir başka sorun alanı telif haklarıdır. Yazılı, görsel ve işitsel veriler üzerinden eğitilen YZ sistemleri bu verileri kullanarak öğrenmekte ve komutlara göre yeni ürünler geliştirmektedir. YZ’in bu kapsamda ürettiği ürünler telif hakları kapsamında nasıl değerlendirileceğine yönelik tartışmalar devam etmektedir.
Bu bağlamda ilk tartışmalar Hollywood senaryo yazarları tarafından başlatıldı. YZ'nin film veya televizyon şovları için senaryo yazma aracı olarak kullanılması durumunda, bu araçların öğrenmesinde kullanılan verilerin telif kapsamına girip girmeyeceği tartışmaları gündeme geldi. Örneğin, Amerika Yazarlar Birliği, YZ algoritmalarının eğitilmesinde önceki senaryoların kullanımının telif hakkı bağlamında ele alınması gerektiğini, aksi takdirde, önceki metinler bu algoritmaların geliştirilmesi için ham madde olarak kullanılırken yazarların kendi eserleri tarafından eğitilen bir araca karşı hem emekleri korunmamış ve hem de rekabette geride kalacaklarını vurgulamakta. Benzer durum çok yakın zamanda Sony Music ve Universal Music Group gibi büyük müzik şirketlerinin YZ teknolojileri ile müzik üretimi yapan şirketlere yönelik açtıkları telif hakkı ihlali davalarında da vurgulandı. Bu davaların YZ şirketleri aleyhine sonuçlanması durumunda bu şirketlerin ödeyecekleri tazminatların ötesinde bu araçların destekleri ile oluşturulan ürünlerle ilgili çok karmaşık telif hakkı ve etik ihlal tartışmaları başlayacaktır. Bu tartışmalar YZ teknolojilerinin kullanıldığı görsel sanat alanında da artacaktır.
Sanatçının Deneyim Sorunu
Bana göre üzerinde durulması gereken ve genelde tartışmalarda yer almayan başka bir boyut daha var: Bir insan olarak sanatçı. Sanatçının oluş süreci çok çetin ve süreklilik arz eden bir boyuta sahip. Sanatçı olmak ve sanatçının çevresiyle kurduğu ilişki ve etkileşimleri yaşama derinlik katarken ürünler bu oluş sürecinin sadece sonuçlarıdır. Bir başka deyişle sanatın işlevi sadece ürün değil, insanın var oluş sürecine bir derinlik katmaktır. Bu süreçte aslında ürün, insanın oluş yolunda olmasıdır, somut ürünler değil. Tıpkı Edward Said ile ilgili ifade edilen “Edward büyük ve güzel bir roman, zamanla büyüyecek ve daha da güzelleşecek,” değerlendirmesinde ifade edildiği gibi (A life of Edward Said, Timothy Brennan). Benzer şekilde Stefan Zweig’in Balzac kitabında da romanların önce Balzac’ın yaşamında ortaya çıktığını, sonra o uzun gecelerde durmaksızın kâğıtlara aktarıldığını görüyoruz. Dolayısıyla, ürünler bu oluş sürecinin sadece canlı tanıklarıdır. Her ürün sanatçının bir zorlu bir deneyimine karşılık gelmektedir. Ürünleri üzerinden bir sanatçının oluş hikâyesine tanıklık ederiz. YZ teknolojilerinin kullanılmasında artık bu boyut yara almaktadır. Ürün üretilme sürecinde insan bir deneyim yaşamamaktadır. İnsan onu komutlarıyla yönlendiren bir konuma indirgenmektedir. Bir başka deyişle, insan YZ ile ilişkisi teknik bir boyutta kalmakta ve sonuçta ortaya çıka(rtıla)n ürüne yabancılaşmaktadır.