Yedi Milyar Dolarlık Sarhoşluk

Ahmet Tezcan

Ahmet Tezcan

Geçenlerde şöyle yazmıştım burada:
“Twitter seyranını seviyorum. Seyretmeyi seviyorum çünkü. Twitter ortamı içinde duyguların, düşüncelerin, hallerin yüzdüğü bir akvaryum benim için. O sebepten mümkün olduğunca çok hesabı takip etmeye çalışıyorum. Timeline denilen genel ortama yazılanları okuyup geçiyorum. Dediğim gibi bu bir seyir aslında. O akvaryum içinde yüzen duyguları, düşünceleri, halleri seyrediyorum. Sadece seyirde kalırsam hem rahatlatıyor, hem öğretiyor; yok rahat durmayıp o duygu, düşünce ve hallerden birine dokunmaya kalkarsam, adeta anafor içinden bir canavar çıkarak elimden tutup hüüüp diye içeri çekiveriyor. Bir süre sonra üstüm başım bereli dışarı kusulmuş yahut sadece kendine kör kılıcımın katliamı yüzünden yüzüme küsülmüş halde buluyorum kendimi.”
Şu günlerde Twitter ana sayfasını seyretmek Ziya Paşa’nın Terkib-i Bend’indeki mihenk gibi:
“Bed-mâye olan anlaşılır meclis-i meyde
İşret güher-i âdemi temyize mihenktir”
İçki meclisindeki sarhoşluğun insanın her anlamda içini dışına çıkartarak mayasını ortaya koyan bir mihenk olduğunu söyleyen Ziya Paşa, Twitter Ana Sayfası’nı şöyle yarım saat seyretse sarhoşluk denilen arızanın sadece meclis-i mey ile sınırlı olmadığını kabul ederdi. Hoş merhum Paşa sarhoşluk türlerini bilmeyecek, görmeyecek, farkedemeyecek bir kişi de değildi, zira siyasi sarhoşluğun bir padişahı iki bileğinden kesip “intihar etti” dedirtecek şiddet şehvetine dönüştüğünü kendi gözleriyle görecek bir zaman ve zeminde yaşamıştı. Şahit olduğu o şiddet şehvetinin bugün de varolduğunu, sıfatına aydın denilen kimilerinin Abdulaziz’den daha beter hale gelmesini umdukları Cumhurbaşkanı için ölümlerden ölüm beğenmekte olduğunu da görürdü.
Dağıtmayalım...
Malûm; bir kaç gün önce Koza İpek Grubu’na bir operasyon yapıldı ve Mali Polis grubun medya dışındaki sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerinin hesaplarını incelemeye aldı. Grubun patronu Akın İpek operasyondan hemen önce özel uçağı ile İngiltere’ye gitmişti. İlk sız(dırıl)an haberlere göre Mali Polis, grubun finans hareketlerinde olağandışılık tespit etmiş, bu hareketliliği üretimle kıyasladığında pek çok soru işareti doğuracak bulgulara erişmiş, kara para aklama işiyle maruf ülkelere çift taraflı para akışları olduğunu belirlemiş bu akışın toplamda 7 milyar doları aşkın olduğu belirtilmişti.
Kimi gazeteler –ki onlara Havuz Medyası yahut Yandaş Medya deniliyor- Akın İpek’in 7 Milyar Dolar’ı alıp kaçtığını yazmıştı.
7 Milyar Dolar!
Gözünüzün önüne bir getirin...
Rakamla yazmaya kalksam bir satıra sığar mı bilmem, Allah’tan yazı ile iki kelime tutuyor: Yedi Milyar!
Siz Türkler onu Seven Billion Dolars diye yazabilir, Clint Eastwood’a göndermede bulunabilirsiniz.
“Bir adam 7 Milyar Dolar’ı alır ve kaçar!”
Müthiş bir macera filminin konusu olabilir mesela bu. 7 Milyar Dolar’ı kaçırabilmek için kaç TIR, kaç kamyon yahut kaç vagon ya da kaç grostonluk gemi veya nasıl bir kargo uçağı gerekir? Bunların ayarlanması, hazırlanması, yüklenmesi, yürütülmesi akıllara durgunluk verecek görsel atraksiyonlarla nefes kesici bir filme dönüştürülebilir.
Yedi Milyar Dolar’ı alıp kaçmak!
Hayali cihan değer bir rüya aynı zamanda ama bu fanteziyi Harikalar Diyarı’nın sırma saçlısı Alice’in bile hayal edebileceğinden kuşkuluyum.
Oysa gazete sayfalarında manşete çıkartılınca çok da gerçekçi gibi duruyor:
Yedi Milyar Dolar’la kaçtı!
Allah’tan Türkiye’nin IŞİD’e hibe ettiği öne sürülen Google’dan devşirilmiş YPG damgalı tank fotoğraflarına benzer fotolar kullanılmamış bu haberlerde. Sadece iddialar, kuşkular, şüpheler, tahminler ve “adeta” ile gerçeklik havası verilmiş ifadelerle dolu “haber” metinleri kaleme alınmış!
Şirketin Genel Müdürü; “Evet 72 (bin) ton altından 7 milyar kazanılmaz” demiş de; “adeta” itiraf etmiş!
Adeta haber olmuş bu da!
Burda hakkı teslim etmek lazım; her olayın ilk 10 saniyesi içinde analiz edilip, yorumlanıp, hükme bağlandığı Twitter Ana Sayfası ile rekabet gibi bir orantısızlığa mahkum edilmiş gazetelerde, muhabirlerin kendilerine sız(dırıl)an kırıntılardan yola çıkarak Sherlock Holmes dikkati ve insan rikkati sergilemesini beklemek abesle iştigal olur.
Hele hele ortada apaçık bir “savaş” söz konusu iken...
Peki o iddiaların, hükümlerin, yargıların karşısındaki fikir, görüş, cevap, savunu ne olabilir; bu taraftaki tavrın tam tersi bir dikkat ve rikkat mi söz konusudur acaba?
Kör olası merak!
Tutup bir tweet attım ortaya:
“5 banka 6 milyar dolar çekmiş ülke batmıştı, şimdi 1 kişi 7 milyar dolar alıp kaçıyor tık yok. Fazla 7 milyar doları olan var mı, alıp kaçsam?”
Şimdi bütün aidiyetlerinizden, ön kabullerinizden, son yargılarınızdan, peşin hükümlerinizden ve meşin yuvarlaklarınızdan sıyrılıp bir kaç kez okuyun bu tweeti, ne göreceksiniz?
Ne diyor Amedbaba?
Ne demeye çalışıyor?
İkra’ bism-i rabbik!
1 oku, 99 düşün!
Amedbaba’nın ne anlatmaya çalıştığını gör!
“5 banka 6 milyar dolar çekmiş” diyor mesela...
Beş banka....
O günleri yaşamış, malum finans operasyonu üzerine vaktiyle kalem oynatmış, hangi bankaların ve medya başta olmak üzere hangi grupların işin içinde olduklarını ve ne yapmaya çalıştıklarını anlamaya ve anlatmaya çalışmış biri olarak söylüyor bunu; “5 banka 6 milyar dolar çekmiş” diyor. Yani iş tek bankayla (ya da üç) olabilecek bir şey değil, hatta sadece Türkiye içinden müdahalelerle gerçekleşebilecek bir hadise de değil.
Sonuç;
Ülke batmış!
Hem de nasıl? Bendeniz işsiz kalmıştım o dönemde ama Dolar üzerinden maaş alan ve almakta direten Emin Çölaşan benzeri abiler dışında medyada çalışanlar perişan olmuş, bazı gazeteciler çaycılık, minibüslerde muavinlik falan yapmak zorunda kalmışlardı.
Oysa şimdi gazeteler “Bir adam 7 Milyar Dolar’ı aldı kaçtı” deniliyor ama en azından Borsa’da tık yok! O adamın şirketleri dışında dibi gören yok, Dolar hazretlerinin ruhu bile duymuyor ki yükselişe falan geçmemiş.
Şimdi diyebilirsiniz ki; Erdoğan 6 milyar için iflas eden memleket portresinden ders alarak öyle tedbirler aldı ki 120 milyar dolar da çekilse ülke batmaz!
Hatta diyebilirsiniz ki; o tedbirler içinde öyleleri var ki dışardan bakan hırsız zanneder ama o dış finans müdahalesine karşı tedbir olarak öngörülemeyen ve tespit edilmesi imkansız bir alternatif bütçe oluşturarak ekonomik sistemi güvence altına aldı!
Olabilir, belki doğrudur da...
Fakat 1 (bir) adam 7 (yedi) milyar doları alıp kaçtı ve ekonomik ibre kıl kadar kımıldamadı!
İşte bu olmaz, olamaz!
Benim arabada klimayı açtığım zaman bile rölantideki motora binen güç yüzünden devir saatinin ibresi şöyle bir kıpırdayıveriyor!
Yedi milyar dolarla uçan adamın rüzgarı bir şeyleri mutlaka kıpırdatmalı değil mi?
Bir oku.. kaç düşünürsün düşün ama sakın düşünmeden kaleme sarılma!
Şiişşşş alooo!
Amedbaba’ya baksana arkasından ne diyor?
“Fazla 7 milyar doları olan var mı, alıp kaçsam?”
Şimdi buraya içinizden geldiği kadar gülücük, kahkaha imi koyuverin gitsin!
Bu herif birileriyle dalga mı geçiyor ne? Yahut ironi ile uyarıda mı bulunuyor?
Bir garipliğe, tuhaflığa, mantıksızlığa dikkat çekmeye mi çalışıyor?
Diyelim ki onun için yazdım...
Peki yazdım da ne oldu?
Tahmin ettiğim oldu elbette..
Sağolası takipçilerim beni yanıltmadılar.
İnternette yazdığım yazıların linkini tweetledikten en fazla 3 saniye içinde (yani başlığı bile okumadan) RT edenler, bu tweeti de büyük ihtimal okumadan RT etmeye başladılar.
Okuyanlar ise 1 okuyup 1 bile düşünmeden hükümlerini yapıştırıp beni iftiracı olmakla suçladılar. Başka nelerle suçlamadılar ki...
Lütfen giriniz twitterdaki sayfama ve o tweetin altına gelenleri okuyunuz:
Ne yandaşlığım kaldı, ne TRT’de senaryo-dizi-program aparmak için yalakalığım kaldı, ne şerefsizliğim, ahlaksızlığım, cehennemde cayır cayır yanmaklığım kaldı.
Oysa bu arkadaşlardan bazıları iki üç gün önce bana “Şişşt Amedbaba, Aktoller seni kripto paralel olmakla suçluyor haberin olsun” diye “kardeşane” uyarmaya çalışıyorlardı...
Bendenizin kurduğu Dördüncü Kuvvet Medya sitesinde yazılar kaleme almış olan Zafer Özcan kardeşim, bu iftirayı yaymanın bana yakışmadığını öne sürerek sen bari yapma anlamına itirazda bulundu. Ben de daha iki-üç gün önce gazetesinde sahte fotolarla montajlanmış manşetten örnek verdim ve bir anlamda “içine bakmasını” hatırlattım.
“Benimki seni vebalden koruma refleksi” dedi...
O refleksi benden başkasına özellikle aynı camiadaki abilerine karşı göstermediğini bildiğim için nefsime biraz övünme payı çıkarasım geldi...
Lütfen, üşenmeyin gerçekten girin twitter sayfama ve attığım tweetin altına yazılanları görün:
5 banka 6 milyar dolar çekmiş ülke batmıştı, şimdi 1 kişi 7 milyar dolar alıp kaçıyor tık yok.Fazla 7 milyar doları olan var mı,alıp kaçsam?
— Ahmet Tezcan (@tezcanah) September 2, 2015
Artık yıllar oldu; 17/25 Aralık’tan çok önce cemaat ve hükümet arasında henüz çok açığa çıkmamış itişmeleri görünce twittera mealen şöyle yazmıştım:
“Bu hal bir şekilde durmazsa hükümet nezaretini, cemaat nezahetini kaybeder ve ikisinin de telafisi neredeyse imkansız!”
Özellikle ikincisinin imkansız olduğunu görüyorum şimdi; neredeyse’yi unutturdular çünkü.
Peki neydi; 1 Oku 99 Düşün hakikatine rağmen, 1 okuyup 1 bile düşündürmeyen hatta 1 bile okumadan RT’ler yaptıran, sövmeleri saymaları yahut övmeleri kayırmaları olduğu gibi tekrarlattıran şey:
İşret elbette; sarhoşluk!
Öfkenin sarhoşluğu!
Aidiyetin sarhoşluğu!
Egonun yanılabilme ihtimalinden duyduğu korkunun ve o korkuyu bastırabilme enerjisinin sarhoşluğu!
Kırın Allah aşkına şu altın yahut kristal zannettiğiniz kadehlerinizi, cemaat, camia, hizmet, parti, teşkilat, ideoloji yahut dini aidiyetlerinizden sıyrılın ve hiç bir savunma, suçlama, yargılama teşebbüsüne girmeden, sadece “şahit/tanık” olarak olanları, yaşayanları ve kendinizi.. ön kabulsüz, son yargısız, peşin hükümsüz, çırılçıplak bir nazarla seyredin.... ve...
Bir kez olsun ayılın şu sarhoşluk illetinden!
Sürekli zom vaziyetinde dolaşmaktan zombiler ülkesine çevirdik bu memleketi!
Yazıktır, günahtır!
Üzgünüm Leyla!

Diğer Yazıları