Yeni Dünyanın ayak sesleri - Avrasya Savaşı - 6: Soros hareketleri ve Rusya'nın kuşatılması
Milli Güvenlik, Askeri ve Dış Politika Doktrinlerini revize edip, çok kutupluluk üzerine yeni bir politika zemininde hareket eden Rusya, ABD ve NATO için yeniden ciddi bir tehdit teşkil etmeye başlamıştı. Washington kaygılıydı. Soğuk Savaş’ın iki gücü yeniden karşı karşıya gelebilirdi.
Washington, açlığa, mafyaya, özelleştirmelerle artan işsizliğe rağmen övgüsünü eksik etmediği Yeltsin döneminin aksine, bütün silahlarıyla Putin’e saldırmaya başlamıştı. Özellikle medya bu konuda önemli bir işlev gördü. Bazı Rus gazeteleri ve televizyonları da olmak üzere Putin’in Rus milliyetçiliği, Avrasyacı ve çok kutupluluk esasına dayanan politikalarına karşı eleştiri dozunu yükseltmeye başlamıştı.
Rusya’nın savunma konularındaki ünlü uzmanı Pavel Felgenhauer, “Moscow Times” gazetesindeki köşesinde Putin’den “savaş kışkırtıcısı” diye söz etti ve Putin’i, Saddam Hüseyin ile Slobodan Miloşeviç’e benzetti. Felgenhauer, “Galiba Putin, saldırgan, sorumsuz milliyetçi Miloşeviç’in nükleer silahlara da sahip olan Rus benzeri” diye yazdı. Ayrıca, Putin’in sonradan savaş açtığı oligarşiye bağlı bazı basın-yayın organları da Putin’e yönelik “diktatör” tanımını kullanmaya başladı.
GÜL DEVRİMİ
Ancak Putin’e yönelik asıl darbeler, arka arkaya, Rusya ile birlikte hareket eden yerlerde vurulmaya başlandı. Buna isterseniz Gül, isterseniz Turuncu deyin ama eski Rus Cumhuriyetlerindeki hareketler, adeta bir fitilin ateşlenmesiydi. İlk hareket Gürcistan’da gerçekleşti. 2 Kasım 2003’te yapılan Parlamento seçimlerine hile karıştığını ileri süren ABD destekli Mikhail Saakaşvili’nin Milliyetçi Hareket Bloku ve onun en yakın destekçisi olan Nino Burjanadze–Demokratlar Bloku taraftarlarının eylemleri ülkeyi bir anda iç savaşın eşiğine getirdi. Komşu olmasından dolayı Türkiye’yi de yakından ilgilendiren gelişmelerin sonucunda Gürcistan Devlet Başkanı Edward Şevardnadze istifa etmek zorunda kaldı ve ABD’de yetişen Şaakaşvili başa geçti. Bu süreçte, “Kmara (Yeter)” adlı örgüt çok fazla görev üstlendi. Kmara, ünlü spekülatör George Soros destekli olduğu ortaya çıkan ve Atlantik kutbunun hedeflediği bölgelerde sivil itaatsizlik eylemlerini yönlendirme amaçlı sivil toplum ayağını oluşturan “Aktivist” örgütlerden biriydi. Bu tür örgütler ilk olarak Yugoslavya’nın parçalanma sürecinde ortaya çıkmıştı. Yugoslavya’da bu tür eylemlerin arkasında “Otpor (Direniş)” vardı. Gürcistan’ın Kmara’sının simgesinin Otpor ile aynı olması dikkat çekiciydi: Sıkılmış yumruk.
Gürcistan’daki hareketlerin perde arkasında ise Brzezinski’nin “Rusyayı tecrit edebilmek için onu doğal müttefiklerinden soyutlamak lazımdır” ilkesi vardı ve bu ilke çerçevesinde operasyon devam etti.
KİEV SOKAKLARINDA TURUNCU DEVRİM
Gürcistan’dan sonra Ukrayna’da da, Kiev’i Moskova’dan koparacak olayların fitili ateşlendi. 21 Kasım 2004 tarihinde Ukrayna’da yapılacak Başkanlık seçimlerinin ikinci turu, olayların başlangıç noktasını oluşturdu. İkinci turda iki aday vardı. Rusya destekli Viktor Yanukoviç, ABD destekli Viktor Yuşçenko ile kapışıyordu. Merkez Seçim Komisyonu, oyların hemen hemen tamamının sayımı yaptıktan sonrası sonuçları Başbakan Viktor Yanukoviç’in oyların yüzde 49.42’sini, muhalefet temsilcisi Viktor Yuşenko’nun ise yüzde 46.69’unu aldığı şeklinde açıklamasının ardından Ukrayna karıştı. Yuşçenko’nun seçimlere hile karıştığı iddiası ardından yapılan çağrı üzerine, binlerce Yuşçenko taraftarı başkent Kiev’e doğru yürüyüşe geçti.
Yapılan eylemleri, “Pora (Zamanı Geldi)” isimli bir örgüt organize ediyordu. Pora da, Otpor ve Kmara gibi Soros ve NGO’ların şahı namıyla bilinen ABD’nin büyük organizasyonu NED destekliydi.
Ayrıca bu örgütler birbirlerine deneyimlerini aktarmakta da geri durmuyordu. Gürcistan’daki harekette Otpor yöneticileri, Kmara’ya, Kiev’deki olaylarda da Otpor ve Kmara’nın deneyimli aktivistleri Pora’ya yardıma gitmişlerdi.
Destekçileri de iki hareketi de yakından izlemişti. Örneğin Gürcistan’daki hareketlilikten sonra NED’in Kiev ofisi Direktörü David Dettman, devrimin nasıl gerçekleştiğini görmek ve aynı modelin Ukrayna’da işleyip işlemeyeceğini görmek için Tiflis’e gitmişti. Gürcistan’da yaklaşık bir ay kaldıktan ve NED’in finanse ettiği bir yapılanma olan NDI’nın Tiflis’teki adamı Mark Mullen ile görüştükten sonra, aynı hareketliliğin Ukrayna’da olabileceğini kararlaştırdı. Dettman’ın ziyaretindan kısa bir süre sonra Otpor’dan Alexander Maric ve bazı başka gezgin Sırp aktivistleri Ukrayna’da boy göstermeye başladı. Otporcular, Ukrayna’da kurulan Pora isimli yapıyı desteklemeye gelmişti. Yine Kmara elemanları da Pora’nın ileri gelenlerine tecrübelerini aktardı.
Binlerce insan Ukrayna Parlamentosu önünde çadırlar kurarak beklemeye başladı. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’in, seçim sonuçlarını “meşru bulmadıkları” yönündeki açıklaması, perde arkasındaki gücü gösterir nitelikteydi. Gürcistan’da benzer bir hareketle devlet başkanlığına gelen Şaakaşvili de göstericilere destek mesajları yağdırdı. Turuncu renkli kaşkolleri nedeniyle adı “Turuncu Devrim” olarak adlandırılan bu hareket, ABD’nin de baskısıyla seçimlerin iptal edilmesini başardı. Sonuçta 19 Aralık’ta yapılan seçimleri Viktor Yuşçenko kazandı.
Olayların olduğu sıralarda Vladimir Putin’in Türkiye’de olması da ayrı bir not olarak söylenebilir. Putin Türkiye’deyken, ırkdaşı olduğu bir ülkeyi kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyordu.
Soros eliyle Türk Dünyası’na da el atıldı
Bir zincirin halkaları gibi, Soros destekli hareketler yavaş yavaş Rusya’ya bağlı eski cumhuriyetleri sarıyordu. Rusya adım adım bir kuşatma altına alınıyordu. Gürcistan ve Ukrayna’dan sonra zincirin sonraki halkaları Türk Cumhuriyetleri oldu. Kırgızistan, 27 Şubat 2005 tarihinde genel seçimlerini yaptı. Seçimin ilk turunda kesin olmayan sonuçlara göre meclise girecek 75 milletvekilinden 29’u belli olmuştu. Devlet Başkanı Askar Akayev’in oğlu Aydar Akayev yüzde 70 oyla ilk turda milletvekilliğini kazanırken, kızı Bermet Akayeva yüzde 45 oyla ikinci tura kaldı. Seçime katılım yüzde 61 düzeyindeydi. Ancak sonra gerçekleşecek olayların ilk işaretini Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) verdi. AGİT yetkilileri, seçimlerin hemen ardından, gözlemcilerin, oyların satın alınması, bazı adayların kaydının silinmesi ve basına baskı yapılması gibi şikâyetlerle karşılaştığını açıklamıştı.
İkinci tur ise 13 Mart 2005’teydi. 75 seçim bölgesinden, ilk turda yüzde 50 barajının geçilemediği 42’sinde seçmenler, en fazla oy alan iki aday arasından birini meclise göndermek için oy kullandı. Devlet Başkanı Askar Akayev’in kızı Akayeva da, birinci seçim bölgesinden seçilebilmek için yarıştı. Ancak seçim sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte ülkenin çeşitli yerlerinde protesto gösterileri başlatıldı. Meclise az sayıda vekil sokabilen muhalefet suçluyu bulmuştu: Devlet Başkanı Askar Akayev. Oş kentinde başlayan ve yavaş yavaş tırmanan eylemlerde bazı kamu binalarının protestocular tarafından işgal edildi, birçok merkezde yönetim felç olduğu, kamu hizmetleri durdu. Akayev, olayların Gürcistan ve Ukrayna’daki gibi iktidarı devirmeye yönelik bir harekete dönüşmesi halinde iç savaş çıkacağı uyarısında bulunmak zorunda kaldı. Olaylar yaklaşık bir hafta boyunca başkent dışında cereyan ederken, sonrasında Başkent Bişkek de karıştı. 23 Mart’ta gerçekleşen olayların ardından, bir gün sonra Başkan Akayev yurtdışına gitmek zorunda kaldı.
Kırgızistan’ın perde arkasında yine tanıdık bir isim ve bilindik bir örgüt çıktı. 1930 yılında Macaristan’da Yahudi bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen George Soros’a bağlı, Açık Toplum Enstitüsü (ATE), Kırgızistan olaylarının baş sorumlusuydu. Soros’un, Kırgızistan’daki ATE’ye, olaylar öncesinde 4 milyon dolar aktardığı kamuoyuna yansıdı.
Ayrıca “Birge (Birlikte)” adlı Otpor, Kmara, Pora benzeri bir örgüt de harekette aktif olarak yer almıştı. 9 Mart’ta apar topar kurulan örgütün yayımladığı bildiride “Politikayı unutun. Kendinizi aşk ve uyuşturucuya verin” öğüdü (!) bulunmaktaydı.
Bu ülkelerin önemi
Kırgızistan da ele geçirilmişti ve Rusya’nın adeta güneyden kuşatılması tamamlanıyordu. Bütün ülkelerin tek tek büyük önemi vardı. Daha önceki yazılarımda aktarmıştım: Ukrayna bir Karadeniz ülkesiydi ve ABD Karadeniz’e girmek istiyordu. Ayrıca Ukrayna ile Rusya arasında bazı sınır anlaşmazlıkları vardı. Ukrayna’nın NATO’ya aday üyeliği süreci de göz önüne bulundurulduğunda bu durum, Rusya açısından çok ciddi bir tehlike ve tehdit oluşturacaktı. Çünkü, üyelik gerçekleşirse, NATO’ya ait gemiler, Rusya’nın iç limanlarını rahat bir şekilde dolaşabileceklerdi. Rusya’nın, (2014 yılında ilhak ettiği) Ukrayna’ya ait Kırım yarımadasındaki Sivastopol’da önemli bir deniz üssünün bulunması buna en iyi kanıt. Deniz üssünün görev süresi 2017 yılında sona erecek. Ama Rusya, Karadeniz’de bir ABD hakimiyetini ilelebet istemiyor. Bu nedenle Ukrayna’nın deniz sınırı, ABD-Rusya kavgasının önemli bir merkezi.
Gürcistan da, Kafkasya’nın kritik ülkelerinden biri. Ülke, enerji koridorunda yer alması, Hazar Havzasına yakın olması ve Rusya için stratejik önemde olan Güney Osetya ve Abhazya’nın ABD destekli Gürcü yönetimine geçme ihtimali nedeniyle önem taşıyor. Gürcistan ayrıca, Karadeniz’e sınırı olmasından dolayı ABD’nin dikkatini üzerine çekiyor.
Kırgızistan da, ABD’nin Rusya ve Çin’i çevreleme operasyonları açısından önemli. Ayrıca zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına yakın olması, Rusya ve AB arasındaki çekişmenin ana temalarından birini oluşturuyor.
Aslında Sorosvari hareketler o yıllarda sadece bu üç ülkede yaşanmadı. Özbekistan’da da benzer gösteriler gerçekleşti. Ancak, Özbek yönetimi, diğer ülkelerdeki olaylardan çıkardığı derslerle, gösterileri sert bir şekilde bastırdı.
Adeta literatüre “Soros devrimleri” olarak geçen ve halkların makul taleplerinin de bastırılmasının önünü açan bu hareketler, daha sonraki yıllarda ülkemiz de dahil birçok ülkede ortaya çıktı. Örneğin Türkiye’de masum bir parkı koruma eylemleri ve halkın taleplerini içeren Gezi Parkı eylemleri daha sonra Otpor, Kmara, Poravari örgütlenmeler ve terör/provokasyon gruplarının işe karışmasıyla boyut değiştirdi. Sivil toplumculuk adı altında CIA aparatı NGO’lar üzerinden hedef ülkelerin yönetimleri tasfiye edilmek istendi. Bazı ülkelerde başarılı olurlarken, Türkiye ve bazı başka ülkelerde ise girişimler başarısız oldu. Ancak başarısız oldukları ülkelerde dahi, toplumların farklı kesimleri ve yönetimler arasında fay hatları oluşturuldu. Yani tohum ektiler. Bu tohumları daha sonra çeşitli manipülasyonlarla büyütme çabasına giriştiler. Deyim yerindeyse geleceğe yatırım yaptılar.
Rusya’yı çevreleme adına yaşanan bu hareketlilikler, ciddi bir deneyimdi. Birçok ülke dersler çıkarırken, Rusya da bu dosyamızda aktardığımız kuşatılma politikalarına karşı farklı hamleler yapmaya hazırlanmaktaydı.
SONRAKİ BÖLÜM: RUSYA’NIN KARŞI ATAKLARI
1 Mark MacKinnon, “Yeni Soğuk Savaş-Renkli Devrimlerin Sırrı”, Destek Yayınları, Birinci Baskı, Mart 2008, s. 211
2 Kapitalist Lenin, 25 Mart 2005, Sabah Gazetesi
3 En Kültürlü Devrim, 28 Mart 2005, Radikal Gazetesi
4 İlyas Kamalov, “Rusya Federasyonu’nun Sınır Sorunları”, Stratejik Analiz Dergisi, Ocak 2006, s. 88