Yeni yıl yeni umutlar…
Bir yılı daha geride bıraktık. Yaş aldık. Ömürden harcadık. Acı tatlı hatıralarla 2017’yi tükettik… Gözümüzü 2018’e diktik. Umutlarımızı da 2018’e yoğunlaştırdık. Barış, sevgi, güzellik, sağlık, huzur ve mutluluk başarı dolu günler beklentimiz…
Çevremizdeki huzursuzluklar ister istemez bize de yansıyor. Irak ve Suriye halen savaş iklimini aşabilmiş değil. Öyle olunca da her iki ülkenin de sorunları ve sorunlarının çözümü konuları bizi herkesten fazla ilgilendiriyor.
2016 yılı 15 Temmuz’u bir kırılma noktası idi. Türkiye, büyük bir badireyi milli refleksleri ile atlattı. Millet topyekun kanlı darbe girişimine karşı başarılı bir mücadele verdi ve kazandı. Dolayısıyla 2017 yılı bu meş’um darbe girişiminin etkilerini yok etmek, darbeci yapıyı tasfiye etmek gibi büyük ve önemli bir mücadele ile geçti. Yine 2017 yılı içinde terörle mücadele konusunda büyük kazanımlar elde edildi.
İşimiz kolay değil. Üstesinden geldiklerimiz, yapılması gerekenleri azaltmıyor. Her geçen gün yeni yeni ve daha fazla aşılması gereken sorunlarla yüzyüze geliyoruz. Aralık ayı başında ABD Başkanı Trump’ın Kudüs kararı ve akabinde Türkiye’nin öncülüğünde olağanüstü toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın tarihi cevabı, buna ek olarak BM Genel Kurulu’nda dünyanın neredeyse tüm ülkelerinin bu tek taraflı karara karşı birlikte verdikleri cevap anlamlı ve önemli idi.
Umuyor ve diliyoruz ki, Ortadoğu zaten yeterince sorunlar yumağı iken, Kudüs konusu üzerinden yeniden ateşler içinde kalmaz. İnşallah bu konu yeni bir dinler ve mezhepler savaşına dönüşmez, buradan hareketle, yahudi düşmanlığı ve antisemitizm hortlamaz, tüm dinlerin en mukaddes beldelerinden biri, insanlık tarihinin en büyük kültürel mirasının ev sahibi Kudüs şehri bu yanlış adımlardan bir zarar görmez, tahribata uğramaz…
Ancak aklın kaybolduğu ortamlarda, hırsların öne çıktığı yapılarda korkulan her ne ise başa da o gelir.
Yeni yıla içerde KHK tartışmalarıyla giriyoruz. Herkes fikirlerini, yaklaşımlarını açık ediyor. Bu kısmından rahatsız olmamakla birlikte, tartışmanın dayandığı zeminin hassasiyetinden dolayı daha büyük bir dikkat içinde olunmalıdır diye düşünüyorum. Yapılan tartışmaların sanki 15 Temmuz yaşanmamış gibi, unutuluyormuş gibi bir çerçeve içine taşınarak götürülmesi mücadeleye zarar verir; darbecilere ise cesaret verir. Bunlara dikkat etmek lazım.
Hukukun üstünlüğünden taviz veremeyiz. Hak ve özgürlüklerimizi hiçbir şeye feda edemeyiz. Devletin çivisinin çıkarılmasına müsaade edemeyiz. Fakat, kimsenin KHK’larla yapılanları 15 Temmuz’u ıskalayarak tartışma girişimini de yöntem olarak doğru ve gerçekçi göremeyiz. Konusu 15 Temmuz ve terörle mücadele olmayan konuların da KHK’lar ile ele alınması meselesi bir başka boyutta ele alınabilir.
Yeni yıl girmeden kangren olan, milyonlarca insanın beklediği taşeron işçi sorununun hızla çözülmesinin ne tür bir sakıncası olabilir?
Konu elbette TBMM’de kanun yolu ile de çözülebilirdi. Ancak bu kadar hızlı ve net bir çözüm getirilebilir miydi?
Burada bir sayın yazar “kış lastiklerinin KHK içinde ne işi var?” diyor, “Trafik terörü” önemsiz bir konu mu… Bir şekilde sorunları aşmamız lazım.
Tenkitlerimizi daha gerekli ve ilkesel meseleler üzerinden yapmak lazım.
Bir kez daha huzurlu, mutlu, sağlıklı, başarı dolu, barış içinde yaşayacağımız yıllar diliyorum.…