Yesarizade Mustafa İzzet Efendi kimdir? Eserleri nelerdir?
Yesarizade Mustafa İzzet Efendi'nin yaşamı gündemde araştırılan konular arasında yer alıyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad el-Sani ve iki ülkenin Maliye Bakanları, Berat Albayrak ile Ali Şerif el İmadi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yemek yedi. Yemek yenilen masanın gerisindeki duvarda Yesarizade Mustafa İzzet Efendi’nin tâlik yazı ile yazdığı “Bârekallah u Teâlâ” eseri vardı. Peki Yesarizade Mustafa İzzet Efendi kimdir? Eserleri nelerdir? Detaylar haberimizde..
Yesarizade Mustafa İzzet Efendi kimdir? Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad el-Sani ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yemek yedi. Yemekte iki ülkenin Maliye Bakanları, Berat Albayrak ile Ali Şerif el İmadi'de bulunuyordu. Yemek yenilen salonun duvarında Yesarizade Mustafa İzzet Efendi’nin tâlik yazı ile yazdığı “Bârekallah u Teâlâ” eseri vardı. Peki Yesarizade Mustafa İzzet Efendi kimdir? Eserleri nelerdir? Merak edilen soruların cevapları detayları ile haberimizde..
YESARİZADE MUSTAFA İZZET
Yesarizade Mustafa İzzet, Türk hattat ve Osmanlı kazaskeri. Babası hattat Mehmed Esad Efendi'dir. İstanbul'da doğdu. Hat sanatını babasından öğrendi. Osmanlı Devleti'nde yüksek makamlara çıkan Mustafa İzzet, 1842 yılında Rumeli Kazasker'i oldu.
Yesarizade Mustafa İzzet'in Türk Hat Sanatı'na en önemli katkısı, Türk Nestalik ekolünü kurmuş olmasıdır.
Nestalik yazı, Yesarizade Mustafa İzzet'in bu hamlesinden sonra yön değiştirmiş, 19. yüzyıl hattatları İran'ın nestalik üslubunu terkederk Yesarizade Ekolü'ne yönelmişlerdir. Yesarizade Mustafa İzzet, 1849 yılında vefât etmiştir.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad el-Sani ve iki ülkenin Maliye Bakanları, Berat Albayrak ile Ali Şerif el İmadi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde çalışma yemeği yedikleri masanın gerisindeki duvarda Türk Hat Sanatı’nın üç büyük üstadının sanat ve tarihimiz bakımından çok önemli üç eseri vardı.
Solda 19. yüzyılın meşhur hattatı Yesarizade Mustafa İzzet Efendi’nin tâlik yazı ile yazdığı “Bârekallah u Teâlâ”, ortada 20. yüzyılın önemli sanatkârlarından Beşiktaşlı Nuri Efendi’nin “Lâ Galibe İllâllah”, sağda da 18. yüzyılın sonu ile 19. yüzyılın başlarında yaşayan ve Türk hattının en büyük isimlerinden kabul edilen Mahmud Celâleddin’in “Aleyke Avnullah” yazılı hat levhaları asılıydı.
UZUN YILLARDIR DEPODAYDI
Habertürk'te yer alan habere göre; Cumhurbaşkanlığı’nda Atatürk döneminden itibaren Osmanlı devrine ait çok sayıda obje ve bu arada zengin bir hat koleksiyonu toplanmış, uzun seneler depolarda tutulan bu eserler birkaç yıl önce elden geçirilmiş ve Cumhurbaşkanlığı’nın Beştepe’ye taşınmasının ardından eserlerin Külliye’de teşhirlerine başlanmıştı.
HATTAT
Hattat, Arapça'da güzel yazı yazan anlamına gelen, eğri kesilmiş kalem ile Arap, Fars, Osmanlı veya Türk harflerini kullanarak yazı yazan, hat sanatı ile uğraşan sanatçılara verilen isimdir.
Bu sanatçılar oldukça meşakatli ve sabır gerektiren bir eğitimden geçmekteydiler. Hattatlar elleri ve parmakları güçlensin diye okçulukta yapmaktaydılar. Pek çok ünlü hattat aynı zamanda usta birer okçu idi, hatta çoğu zaman iki müessese birlikte çalışırdı.
Eğri kesilmiş Kalemin bulunuşu
Son Abbasi Halifesi Müstasım Billâh’ın kölesi olduğu söylenen Yâkût-ı Müstasımî (? - 1299)'ye gelinceye kadar kalemin ağzı düz kesilirdi. Yâkut eğri keserek tahrîf-i kalemi icat etti. Bu basit görünen buluşu ile yazı sanatını ileri bir aşamaya geçirip, yazının yeni dünyasını bulmayı başardı.
KAZASKER
Kazasker ya da kadıasker, Osmanlı Devleti'nde şeri davalara bakan askeri hakim. Yetkileri arasında kadı, müderris ve din görevlisi atamaları, kadı kararlarını bozma, değiştirme ve yeni kararlar oluşturma gibi maddeler vardır. Yani kadı kararlarına itiraz kazaskerliğe yapılırdı. Yetkilerinin çoğunu 16. yüzyıl'dan itibaren şeyhülislamlığa devretmiştir.
Kazasker Osmanlı devlet yapısında idari bir görev olup, kelime "kadı" ve "asker" kelimelerinin birleşmesinden oluşmaktadır. Kazaskerlerin kıyafeti ilmiye kıyafeti olup, bu mesleğin en yüksek mertebelerinden biridir. Kazaskerler Divan-ı Hümayun'un tabiî azasıydı. Şeyhülislamlar divanda bulununcaya kadar divandaki şeri meseleler, kazaskerler tarafından idare edilirdi. Divan toplantılarında veziriazamın sağında vezirler solunda da kazaskerler yer almaktaydı.
Kazaskerlik 1480 yılına kadar Anadolu Kazaskeri olarak tek bir merkezdeydi. Bu tarihten sonra Rumeli Kazaskeri ve Anadolu Kazaskeri olarak ikiye ayrıldı. Rumeli kazaskeri protokol ve rütbe olarak daha yüksekti. Görevleri divanda şer-i meselelere bakmaktı. Yavuz Sultan Selim'in İran seferinden sonra ise merkezi Diyarbakır olan üçüncü bir kazaskerlik oluşturularak doğu eyaletlerinin kontrolü sağlanmak istenmiştir. Fakat sonrasında bu üçüncü kazaskerlik lağvedildi.
Kazaskerler, 16. yüzyılın ikinci yarısına kadar müderris ve kadıların tayininde sadrazama arz ve delalette bulunurlardı. Sonraları bu görev şeyhülislamlara verildi. Belirli maaşlı müderris ile kaza kadılarının tayinleri ise yine kazaskere bırakılmıştı.
Kazaskerlerin tayinleri, 17. yüzyıla kadar veziriazamların padişahlara arzı ile yapılırdı. Şeyhülislamlar bu tarihten itibaren vezir-i azamların onayıyla, kazaskerlerin tayinlerini padişaha arz etmeye başladı. Kazaskerlerin görev süreleri iki yıl iken, 17. yüzyıldan sonra bir yıla indirildi. Buna ek olarak, kazasker olan biri aynı makama tekrar tayin edilebilirdi. Kazaskerlik Osmanlı Devleti'nin yıkılışına kadar varlığını korudu.