Yıldıray Oğur Türkiye'nin nasıl ''İran'laştığını'' anlattı
Türkiye yazarı Yıldıray Oğur, ABD'nin 1953 yılında İran'da düzenlediği Şah darbesini köşesine taşıdı.
ABD'nin uzun yıllar darbede rolü olduğunu inkar ettiğini yazan Oğur, "2009 yılında Türkiye’nin ardından Mısır’ı ziyaret eden ABD Başkanı Obama, Müslüman dünyasına seslendiği “Yeni Başlangıç” adlı konuşmasında ABD’nin 1953’te demokratik yollardan seçilmiş Mussadık’ın devrilmesinde rolü olduğunu söyledi. " diye yazdı.
Ancak Yıldıray Oğur, buna karşın ABD'nin Mısır'daki askeri darbeyi de sessiz kalarak desteklediğini altını çizdi.
Oğur, ABD'nin bu ikiyüzlü politikalarının Türkiye ayağına da önemli göndermeler yaparak yazısını tamamladı.
İşte Yıldıray Oğur'un o köşe yazısı;
* Pardon o darbeyi biz yapmıştık...
Yağmacıların ateşe verdiği Musaddık’ın evinin önünde devrik Başbakan’ın buzdolabı 35 dolara satılırken, bir araba Tahran’daki ABD büyükelçiliğine geldi. İçinden yeni Başbakan Zahidi’nin oğlu Erdeşir Zahidi çıktı. Havuz başında darbe kutlamalarının sürdüğü elçilik binasında Büyükelçi Henderson, Kermit Roosevelt ve Erdeşir kadehlerini zaferleri için kaldırdılar. Daha sonra Erdeşir Roosevelt’i arabasına alıp başka bir partiye götürdü. Burası General Zahidi’nin üssü olan Subay Kulübü’ydü. Zahidi, askerlerin doldurduğu kulüpte kalabalığa Roosevelt’i anons etti. Ajan Roosvelt Erdeşir’in çevirdiği kısa bir konuşma yaptı:
“Bana, Birleşik Devletler'e ve Britanya’ya kesinlikle hiç borcunuz yok. Sadece bir teşekkür dışında, o da siz isterseniz, bir şey istemiyoruz, isteyemeyiz ve istememeliyiz.”
O teşekkür, bir hafta sonra döndüğü Tahran’daki Saray’ında votka dolu kadehini ajan Roosevelt’e doğru kaldıran Şah’tan geldi: "Tahtımı Tanrıya, halkıma, orduma ve sana borçluyum!"
Kermit Roosevelt, görevini bitirmenin rahatlığıyla bir uçakla Tahran’dan gözleri dolarak ayrıldı. Önce Londra’da Churchill’e ardından Washington’da Eisenhower’a brifing verdi.
ABD ve Britanya hükümetlerinden darbeye ilk tepkilerse New York Times’ın 19 Ağustos günü Londra ve Washington mahreçli iki haberinde görüldü.
Haberlerin başlıkları şöyleydi: “Britanya İran’daki ayaklanma hakkında temkinli”, “ABD daha fazla bilgi bekliyor”
https://partners.nytimes.com/library/world/mideast/082053iran-britain.html
ABD Dışişleri Bakanlığı kaynaklarına dayandırılan ikinci habere göre ABD yönetimi daha fazla bilgi gelene kadar “tarafsız pozisyonunu koruyacaktı”
Ajanslara konuşan ABD yönetiminden adını vermeyen başka bir yetkiliyse “ABD yönetiminin Musaddık’ın düşmesinden sonra İran gibi stratejik bir ülkede istikrarlı bir yönetim kurulması ve Britanya’yla petrol anlaşmasına ilerleme sağlanmasını umduğunu” söylemişti.
http://www.mohammadmossadegh.com/news/upi-united-press-international/august-19-1953/us-hopes-fall-of-mossadegh-will-mean-stable-rule/
Aynı günlerde Wall Street Journal’da çıkan “İran’dan dersler” başlıklı başyazıda ise şöyle deniyordu: “Musaddık gibi bir diktatörün devrilmesinden zamanımıza çıkarılacak dersler var. Bu diğer diktatörlere kendilerini en güvendiği hissettikleri zamanda bile aslında güvende olmadıklarını hatırlatmalı.”
http://www.mohammadmossadegh.com/news/wall-street-journal/august-21-1953/
Time dergisine göre ise “Bu bir askerî darbe değil, kendiliğinden ortaya çıkan bir halk ayaklanmasıydı.”
http://www.mohammadmossadegh.com/news/time-magazine/august-31-1953/
En ilginç haberse 20 Ağustos 1953 günü New York Times’in iç sayfalarındaki bir sütunda çıktı.
“Moskova Şah’ın darbesine ABD yardım etti diyor” başlıklı haber bir önceki gün Sovyetlerin resmî sesi Pravda’da çıkan bir haber hakkındaydı. Pravda, Musaddık’ın devrildiği darbede CIA’nin rol oynadığını, darbede aktif rol alan isimlerden birinin de darbe günlerinde İran’da olan General Norman Schwarzkopf olduğunu yazmıştı.
En ilginci ise New York Times’ın “bir başka Sovyet propagandası” havasında verdiği bu küçük haberin altına hem ABD Dışişleri’nden hem de General Schwarzkopf’tan General’in İran’a tamamen özel nedenlerle “Eski dostlarını görmek için” gittiğini söyleyen açıklamalarının telaşla konmasıydı.
https://partners.nytimes.com/library/world/mideast/082053iran-moscow.html
1953 yılında Musaddık’ın devrildiği darbede CIA ve MI6’ın rolü daha ilk günlerden dillendirilmeye başlanmıştı. Ama daha çok Amerikan sosyalistleri ve devlet karşıtı aşırı sağcı gruplar tarafında dillendirilen iddialara hep komplo teorisi gözüyle bakıldı.
http://www.mohammadmossadegh.com/1953/operation-ajax/an-open-secret/
Ne Kermit Roosevelt’e gizli bir törenle üstün hizmet madalyası veren Başkan Einsenhower ne de “Genç olsam sesinle birlikte bu operasyonda çalışmak isterdim” diyen Churchill anılarında 1953 İran darbesinden hiç bahsetmediler. Dönemin Dışişleri Bakanları, CIA şefleri de...
1953 darbesi unutulmaya yüz tuttu. Ama bazıları olanları hiçbir zaman unutmadı.
Yağmacıların gelmesinden kısa bir süre önce kaçmayı başaran Musaddık bir süre sonra teslim oldu. Yargılandığı mahkemede “benim tek suçum Iran petrol endüstrisini millîleştirmek ve dünyadaki en büyük imparatorluğun sömürgecilik şebekesini ve onun siyasi ve ekonomik etkisini bu topraklardan atmak olmuştur” dedi.
İlk darbeyi halkla bastıran Başbakan “Halkı silahlı ayaklanmaya teşvikten” idamla yargılandı. 3 yıl hapis cezası ve ömür ev hapis cezasıyla kurtuldu. Şah 1962 yılında Ulusal Cephe’nin yeniden kurulmasına izin verdi ama tek şartla; her konuşmada sadece bir kez Musaddık’ın adı geçebilecekti. Muhammed Musaddık, 1967 yılında 85 yaşında yalnızlıklar içinde ev hapsinde tutulduğu köyünde hayatını kaybetti. Cenaze törenine halkın katılmasına izin verilmedi.
Şah’ın en ateşli düşmanı olan Dışişleri Bakanı Fatımi onun kadar şanslı değildi. Darbeden kısa bir süre sonra yakalandı ve bizzat Şah’ın emriyle kurşuna dizildi.
Şah Muhammed Rıza Pehlevi, darbeden bir hafta sonra İtalya’dan Tahran’a döndü. Onu havaalanında Başbakan Zahidi, Kaşani, Beyinsiz Şaban ve ABD Büyükelçisi Henderson’un en önde olduğu bir kalabalık karşıladı. 1979’a kadar sürecek iktidarında diktatörlüğün dozunu her geçen gün artırdı.
Uğruna darbe yapılan ve adını daha sonra BP olarak değiştirecek (Anglo-Iranian Petrol Şirketi) darbeden sonra, İngiliz elçilik görevlileriyle birlikte geri döndü. Ama artık yarı yarıya bir ortakları vardı; Amerikan petrol şirketleri. Halkın tepkisini çekmemek için şirketin adı Musaddık’ın kurduğu İran Millî Petrol Şirketi olarak korundu.
Darbedeki hizmetlerinden dolayı ABD’den bir milyon dolar olan Başbakan Zahidi’nin koltuğundaki ömrü iki yıl oldu. Şah onu uzaklaştırmak için Cenevre’ye BM büyükelçisi olarak atadı. Zahidi’nin oğlu Erdeşir ise Şah’ın büyük kızıyla evlendi, İran’ın Washington ve Londra’daki büyükelçiliklerine kadar yükseldi. 1953 darbesinde CIA’nin rolünü ise hep inkâr etti.
Darbede en önemli rolü oynayan General Nasiri, uzun yıllar muhafız komutanı olarak Şah’ın pis işlerini yaptı, İran’ın karanlık istihbarat örgütü SAVAK’ın başına geçti. İşkenceleri dünyada ayyuka çıkınca Şah “bilmiyordum” diyerek bütün yükü onun üzerine yıktı.
İran’daki ajan ağını örgütleyen ve darbe için ABD’yi ikna eden İngiliz ajan Monthy Woodhouse, Lord unvanı aldı. Herkese demokrasi dersleri veren Chatham House’un başkanlığını yaptı. Sonra Penguin Yayınları’nın koordinatörü oldu, geri kalan ömrünü antik Yunan ve Bizans tarihi üzerine kitaplar yazan bir tarihçi olarak geçirdi.
Beyaz Saray’da Başkan’dan Ulusal Güvenlik Madalyası alan Kermit Roosevelt, kısa bir süre sonra CIA’nin Guatemala’da yapacağı darbe teklifini kabul etmedi. Darbeden 5 yıl sonra emekli olup petrol şirketlerine danışmanlık yaptı. 1979 yılında yazdığı “Karşıdarbe” adındaki anılarında İran darbesindeki CIA’nin rolünü anlattı.
Onun kitabını yazmasından aylar önce İran’da 1979 devrimi başlamış, zamanında Musaddık’a muhalefet cephesinde yer almış Humeyni İran’a geri dönmüştü.
Musaddık’ın millîleştirdiği petrolün başına getirdiği Mehdi Bezergan devrimin ilk başbakanı oldu, Musaddık hayranı Beni Sadr da Cumhurbaşkanı seçildi. Tahran’ın en büyük caddesi Pehlevi’nin adı Musaddık olarak değiştirildi. 1979’daki ölüm yıl dönümünde mezarının başında yüz binler toplandı. Ama devrim içinde devrimlerle ilk kadroların tasfiye edilmesiyle Musaddık adı da yeniden unutulmaya yüz tuttu.
Ama İranlılar 1953’te dört gün arayla yaşanan iki darbeyi hiç unutmadılar. 1979’da ülkeden kaçan Şah’ın tıpkı 1953’teki gibi ABD desteğiyle bir karşı darbe yapıp geri geleceğinden korkanlar bu kez işi şansa bırakmak istemedi ve Kasım 1979’da ABD’nin Tahran Büyükelçiliği’ni işgal etti.
CIA’nin 1953’teki darbesi, 16 yıl sonra 1979’da ABD’yi büyük şeytan olarak gören bir öfke patlamasıyla geri dönmüştü.
ABD, günahıyla ilk kez 2000 yılında resmen yüzleşti. Dışişleri Bakanı Madeline Albright, ABD’nin 1953 yılında İran’daki darbede önemli bir rol oynadığını söyledi.
Ardından New York Times, “CIA’nin gizli sırları” başlıklı bir haberle ilk kez İran darbesindeki CIA rolünü belgelerle deşifre etti. http://www.nytimes.com/2000/04/16/world/secrets-history-cia-iran-special-report-plot-convulsed-iran-53-79.html?pagewanted=all&_r=0
Üç yıl sonra gazeteci Stephen Kinzer, “Şah’ın Bütün Adamları” kitabını yazarak, hikâyenin tamamını ortaya çıkardı.
2009 yılında Türkiye’nin ardından Mısır’ı ziyaret eden ABD Başkanı Obama, Müslüman dünyasına seslendiği “Yeni Başlangıç” adlı konuşmasında ABD’nin 1953’te demokratik yollardan seçilmiş Mussadık’ın devrilmesinde rolü olduğunu söyledi. http://www.mohammadmossadegh.com/news/barack-obama/cairo-speech-to-muslim-world/
Ama bu yeni başlangıç kısa sürdü. 3 yıl sonra Obama’nın konuştuğu Kahire’de demokratik yollardan seçilmiş ilk devlet Başkanı Muhammed Mursi yemin ederek göreve başladı. 9 ay sonra Mursi, bir darbeyle devrildi. ABD, yönetimi darbeyi sessizce izledi.
Bir ay sonra CIA, 60 yıl önceki 1953 İran darbesinin resmî belgelerini açıkladı.
http://nsarchive.gwu.edu/NSAEBB/NSAEBB435/
O günlerde darbeye karşı en sert biçimde karşı çıkan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında Amerikan medyasında “diktatör” yayınları başlamıştı.
Üç yıl sonra 15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye’de Erdoğan’a yönelik darbe girişimi, tıpkı 15 Ağustos 1953’te İran’da olduğu gibi halkın sokağa çıkmasıyla bastırıldı.
Obama, darbeden ancak 2.5 saat sonra ilk açıklamasını yaptı. Amerikan medyası darbeye bir türlü inanmadı. Ne tesadüf ki darbenin lideri de ABD’de yaşamaktaydı ve her gün başka bir Amerikan medyasında görünüyordu.
Nedendir bilinmez Türkiye halkının yüzde 70’i darbenin arkasında ABD olduğunu düşünüyordu. Böyle düşünenlerin komplocu olduğunu söyleyenler vardı.
60 yıl sonra CIA...