Yine CHP üzerine…
Bir önceki yazımda CHP üzerine yazmış ve her kafadan bir ses çıkmasını eleştirmiştim. O gün Deniz Baykal’ın 2019’a yönelik kendisine alan açmak için alelacele girdiği tavır üzerine durmuştum.
Akabinde de Fikri Sağlar’ın Akşam Gazetesi’ndeki açıklamaları ve daha sonra televizyonlarda yaptığı eleştiriler gündemi bir hayli doldurmuş idi.
Peşinden Muharrem İnce’de yine çok sert sözlerle CHP yönetimini eleştirmiş ve çarşı bir hayli karışmış idi.
Bütün bunların üzerine CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, haklı olarak her kafadan bir ses çıkmasını önlemek için parti disiplin mekanizmasını işleterek Fikri Sağlar’ın partiden çıkarılmasını öngören süreci başlattı. Öncesinde yaptığı konuşmada başıbozukluğa izin vermeyeceğini, Parti’ye nifak sokmaya uğraşanları kapının önüne koyacağını ilan etti.
Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamalarına Baykal, partinin sopa ile yönetilemeyeceğini söyleyerek tepki verirken, İnce ve Sağlar da yine itiraz ettiler. Ancak esas tepki hiç beklenmeyen bir isimden geldi; Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke partideki görevlerinden istifa etti…
Şimdi gözler Fikri Sağlar’ın tedbirli kesin ihraç sürecinden çok Böke’nin istifasının nedenlerine çevrilmiş durumda… Her ne kadar Böke, bir sayfalık bir basın duyurusu ile rahatsızlıklarını dile getirmiş olsa da, istifanın arkasında başka hesapların bulunduğu iddialar arasında.
Dün bir, bu gün iki… Böke’nin bu kadar hızlı “başka hesaplar” içine girebiliyor olması biraz ilginç geliyor insana… Ekonomi kurmayı olarak üniversitedeki odasından alınıp Parlamento’ya taşınan ve Parti Sözcüsü durumuna getirilen Böke’nin bu kadar hızlı bir şekilde Genel Başkanlık hesapları içine girebileceğine çok ihtimal vermiyorum. Ancak insanoğlu bu… Kimin kimi hangi saiklerle ikna ettiği, yönlendirdiği de belli olmaz… Diğer söylenenler ise, Parti Sözcüsü olarak referandum sonrası sarf ettiği sine-i millete dönüş ihtimali cümlelerinin parti tarafından hızlı bir şekilde tekzibine bozulduğu… Yine, Kurultay açıklamasında yanında Tekin Bingöl’ün de bulundurulması imiş… Bunları kendisine güvensizlik olarak algılamış…
Böke takip edebildiğim kadarıyla, siyaseti çok iyi bilmeyen, hatta beceremeyen bir akademisyen. Zaman zaman inanılmaz irite edici çıkışları var. Medyaya oynuyor, soğuk savaş döneminin jargonu ve hareketleri ile sürekli kendisine taraftar toplamaya uğraşıyor izlenimi bırakıyor. Bir kadından beklenmeyecek derecede agresif ve kırıcı cümleler sarf edebiliyor. Parti Sözcüsü ve Parti’nin en görünen yüzü olarak benim kanaatim odur ki zaten isabetli değildi.
Keskin sirke küpüne zarar, demiş atalar. Bu hanımefendi de küpte kalsa CHP’ye zarar verecek idi, istifası ile CHP rahatladı, ancak bu tavırlarını yine bu şekilde devam ettirir ise çalışkanlığına, bilgisine ve donanımına rağmen kendisine de zarar verecektir, siyasi hayatını çok da fazla sürdüremeyecektir.
Bir diğer iddia ise bir ülkenin büyükelçisi ile görüştükten sonra böyle bir kararı aldığı yolundadır ki, buna da çok ihtimal vermiyorum. Bir siyasi partinin genel başkan yardımcısı ve sözcüsü elbette konumu ve görevleri gereği pek çok insanla görüşür, görüşmek zorundadır; görüşmelerin içeriğinin böylesi kararlara etkisini ifade etmek çok da etik değildir. Bu bakımdan istifaya ilişkin bu argümanları çok makul bulmadığımı da belirtmeliyim…
Bir siyasi parti içinde her kafadan ayrı ayrı akortsuz sesler çıkarılmasını demokrasi olarak kabul edemeyiz. Demokrasilerde siyasi partiler farklı görüşlerin temsili için elzem zeminlerdir. Ancak siyasi partilerde asgari müştereklerde değil, azami müşterekler üzerinde buluşulur. Parti içinde herkesin ayrı bir hesap içinde olması, ayrı ayrı hizipler oluşturması demokrasi değildir.
CHP bu haliyle Babil Kulesi gibidir. Her dilden, her telden nameler yayılmaktadır. Bir bütünsellik görülmemektedir.
Ana muhalefet partisinin düşeceği aciziyet Türkiye’ye zarar getirir.
Bizim uyarılarımız içinde yaşadığımız bu ülkenin ve aidiyeti ile müftehir olduğumuz aziz Türk milletinin geleceği içindir.
CHP’ye ilişkin kanaatlerimizi ifade için CHP’li olmamız veya oy vermemiz gerekmiyor; siyasi partilerimizin sağlam ve net bir duruşlarının olması gerekiyor.
Şimdiki haliyle CHP nedir, nerede duruyor, ne söylüyor, bilmiyoruz ki…
Kimin hangi hesaplarla hareket ettiğinden emin değiliz ki?
Kişisel hesapları milletin, ülkenin ve partinin çıkarlarının önüne geçen adamlarla nereye gidilir?
Sürekli birbirlerine ve partilerinin genel başkanlarına kumpaslar kurduğu izlenimi veren adamlara bakarak demokrasimizin sağlıklı olduğundan ve geleceğimizin güzel olacağından söz edebilir miyiz?